İnsan beynini potansiyel tehditleri tanımlamak ve bunlara hazırlıklı olmak için kaygı, korku gibi duyguları üreten bir makina gibi düşünebiliriz. Tam da bu gibi zamanlarda aslında bu duyguların ne kadar işlevsel olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz. Ancak, modern dünyada bu doğal eğilim, günlük hayatımızda karşılaştığımız sürekli bilgi akışı ile birleşerek, spekülasyona dayalı kaygılara yol açabilir. Kaygı, insanın doğasında olan bir duygu. Onu ortadan kaldırmamız, yok etmemiz, ondan tamamen arınmamız mümkün ve hatta yararlı değil. İnsan beynini potansiyel tehditleri tanımlamak ve bunlara hazırlıklı olmak için kaygı, korku gibi duyguları üreten bir makina gibi düşünebiliriz. Tam da bu gibi zamanlarda aslında bu duyguların ne kadar işlevsel olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz. Ancak, modern dünyada bu doğal eğilim, günlük hayatımızda karşılaştığımız sürekli bilgi akışı ile birleşerek, spekülasyona dayalı kaygılara yol açabilir. Ortada olmayan, ortaya çıkma olasılığı dahi yüksek olmayan konular ve durumlarla ilgili olası senaryolar ve felaketleştirme düşünceleriyle dolup taştığında insan beyni, bu belirsiz senaryoların içini doldurmak için sıklıkla kaygıyı kullanır. Çünkü belirsizlik karşısında spekülasyon yapmak, onu belirsizlikten ve tamamlanmamışlıktan kurtardığı için bizi bir ölçüde rahatlatır. Zihnimizin tamamlama ilkesi böyle çalışır. Zihnimizin bu eğilimlerine kızmak anlamsızdır, çünkü sağlıksız düzeydeki kaygının dahi aslında temeldeki hedefi bizi korumaya almaktır. İnsanlar genellikle bilinmeyenle yüzleşmektense, olası tehlikeleri ön görmeye çalışarak kendilerini hazırlarlar. Bu durum, "ya öyle olursa" düşüncesiyle, sürekli senaryolar üretip kaygı seviyesini artırabilir. Kaygı, kişinin işlevselliğini bozan bir boyuta ulaştığında, yaşam kalitesini düşüren bir faktör haline gelir ve sağlıksız bir hale bürünür. Sağlıksız kaygı ise, akışına bırakabilen, durumları ve olayları gerçekçi bir yerden değerlendirebilen, en kötü olasılığı bir gerçeklik gibi kabul etmek yerine alternatif açıklamaların varlığını da gözeten, kendi spontanitesine, içsel ve dışsal kaynaklarına güvenen bir kişinin zihninde çok fazla barınamayacağı için böyle kişileri sevmez. Sürekli spekülasyon yapan, her şeyi bilmek, kontrol etmek isteyen, bir yararı olsun olmasın her şeyi analiz etmeye çalışan, ruminatif, aşırı tedbirli olmayı aşırı güvende olmayla bağdaştıran zihinler ise sağlıksız kaygı için bulunmaz nimet gibidir.
Bazı kişilerin dünyayı algılayış biçimleri diğerlerinden daha olumsuz olabilir. Bu kişiler kaygıya daha yatkın, kaygı veren uyaranlara karşı daha duyarlı olabilirler. Özellikle böyle eğilimleri olduğunu fark eden kişilerin olumsuz ve tahmine dayanan düşüncelerle değil; bilgiye ve kanıta dayalı kararlar almaları duydukları kaygıyı azaltabilir.
Yorum Yazın