Reisî döneminde nispeten gevşetilen zorunlu örtünme uygulamalarının kısmen devam etmesi beklenebilir, ancak bunun ötesinde radikal ve devrimci adımlar atılması beklentisini gerçekçi bulmuyorum. Esasen, seçim kampanyasındaki vaatleri bir yana, Pezeşkiyân’ın bizzat kendisi de tam olarak bu görüşte olmayabilir.
İbrahim Reisî ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopterin 19 Mayıs 2024 tarihinde Tebriz yakınlarında düşmesi ve Reisî’nin hayatını kaybetmesi sonrası, 28 Haziran ve 5 Temmuz’da yapılan seçimler sonucunda Mesud Pezeşkiyân İran’ın yeni cumhurbaşkanı olarak seçildi.Bu yazıda, Pezeşkiyân’ın politik kimliğinin pek bilinmeyen yönlerini ele alarak, bu seçimin önümüzdeki dönemde İran iç siyasetinde görebileceğimiz bazı yansımalarına değineceğim.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, İran Anayasası’nın Rehber’in (Dini Lider) ve Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini belirleyen açık hükümlerinin incelenmesi, İran siyasal sisteminde Rehber’in en üst makam olduğunu ve asıl yönetici konumunda bulunduğunu gösterir. Cumhurbaşkanı ise Rehberlik makamı ve ilgili kurul/konseylerde alınan kararların uygulayıcısı konumundadır. Dolayısıyla, örneğin Türkiye veya Fransa gibi ülkelerde görüldüğü şekliyle, Cumhurbaşkanlığı makamı İran politik sisteminin ana karar vericisi olmadığı gibi, 1979 Devrimi sonrasındaki cumhurbaşkanlarını incelediğimizde, yetkilerinin dışarıdan zannedildiği gibi büyük olmadığını görürüz. Anayasanın bilhassa 57, 110, 112, 113 ve 177. maddelerine göz atmak, Rehberlik makamı ile cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini mukayese edebilmek açısından bir fikir verecektir.
Bu açıdan, Pezeşkiyân’ın politik kimliği ve siyasi arka planının Rehber Hamaney ve çevresindeki katı Muhafazakârlardan ayrışıyor olması, cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle birlikte İran’daki sistemin değiştirilebileceği, hatta yumuşatılabileceği anlamına gelmemekte. Bu noktadaki büyük beklenti ve umutları biraz fazla iyimser ve mübalağalı buluyorum.
İran seçimleri ikinci turda, büyük bir katılım oranı olmadan ve büyük bir oy farkı olmaksızın bitti. Ülkede kayıtlı 61,5 milyon seçmenin yaklaşık %49’una tekabül eden 30,53 milyon seçmen sandığa gitti. Pezeşkiyân bu oyların toplam 16,38 milyonunu alabildi. Yani kabaca 61 milyon oyun 16 milyonunu alarak seçilebilmiş bir cumhurbaşkanı var ve rakibi Celilî’nin temsil ettiği daha Muhafazakâr kitle de Pezeşkiyân destekçileri kadar oy toplayabildi.
Pezeşkiyân çok geniş olmayan ve sınırlı bir siyasal desteğe sahip. Sandığa gitmeyen seçmenleri de hesaba katınca, bu toplumsal yarılmanın 1997-2005 arasındaki Reformcu dönemden sonra 2009 seçimlerinin ve Reformcu cumhurbaşkanı adayları Mir Hüseyin Musevî ve Mehdi Kerrubî’nin öncülük ettiği Yeşil Hareket protestolarının toplumda oluşturduğu kutuplaşmayı yeniden besleme ihtimali yüksek.
PEZEŞKİYÂN SINIRLI BİR SİYASİ DESTEĞE SAHİP
Bu netice biraz da şu anlama geliyor: Pezeşkiyân çok geniş olmayan ve sınırlı bir siyasal desteğe sahip. Sandığa gitmeyen seçmenleri de hesaba katınca, bu toplumsal yarılmanın 1997-2005 arasındaki Reformcu dönemden sonra 2009 seçimlerinin ve Reformcu cumhurbaşkanı adayları Mir Hüseyin Musevî ve Mehdi Kerrubî’nin öncülük ettiği Yeşil Hareket protestolarının toplumda oluşturduğu kutuplaşmayı yeniden besleme ihtimali yüksek.
Bu durumda, güvenlik kurumlarında (Devrim Muhafızları, polis güçleri, Besiç güçleri vb) on yıllardır temerküz eden ve çok ciddi bir yekün oluşturan katı ideolojik Muhafazakâr yetkililerin, çeşitli toplumsal protestolar ve gösteriler sonucu oluşabilecek kamplaşma ve kutuplaşma ortamında muhalif kanada yönelik olası sert müdahalelerinin mevcut toplumsal yarılmaları daha da derinleştirmesi muhtemel.
Pezeşkiyân, daha önce 2001-2005 yılları arasında Reformcu kanattan Muhammed Hatemi öncülüğündeki hükümette sağlık bakanlığı görevini deruhte etmiş, bilhassa taşradaki yerleşimlere sağlık hizmetlerinin götürülmesi konusunda halka dokunan icraatlarda bulunmuş, başarılı bulunan bir bakanlık kariyerini geride bırakmıştı. Reformcular o kabineden beri 19 yıldır hükümet olamadığı için muhalif kanatta biriken ümitsizlik ve yılgınlığın giderilmesi açısından da Pezeşkiyân’ın seçimi müesses nizam açısından toplumsal kabulü sağlamada önem taşıyor.
2008 seçimlerinden beri yüksek oy oranıyla Tebriz’den milletvekili seçilen Pezeşkiyân, 2016-2020 yılları arasında Meclis’in Birinci Başkan Yardımcılığı görevini yürüten, bu yönüyle parlamentoda da etkin ve sevilen bir isim. Ancak klasik anlamda siyasal partilerin olmadığı ve bireysel inisiyatif ile geçici gruplaşmaların önem taşıdığı parlamento dengelerinde Pezeşkiyân’ın ne kadar destek bulabileceği, Meclis’in güçlü olduğu İran politik sisteminde hükümetin başarısı açısından büyük önem taşıyor.
Pezeşkiyân’ın kuracağı kabinede, Reformcularla birlikte Ilımlı Muhafazakâr kanattan isimlerin bir karmasını yapması şaşırtıcı olmayacak, ancak çeşitli iç siyasi konularda zaman zaman farklı düşünebilen bu kesimler arasında hangi kanada ne kadar ağırlık vereceği konusunda bir zorlukla karşılaşabilir.
KARMA BİR KABİNE ŞAŞIRTICI OLMAYACAK
Keza Pezeşkiyân için ilk büyük sınama, kabinesinin oluşumu sırasında kendisini bekleyecek. Burada iki yönlü bir güçlük kendisini bekliyor. Pezeşkiyân’ın seçim kampanyasında, Reformcu kanadın Muhammed Hatemi, Mehdi Kerrubi gibi önemli isimlerinin yanı sıra, 2013-2021 döneminin cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve onun kabinesinde dışişleri bakanlığı yapan Cevad Zarif gibi Ilımlı Muhafazakâr liderler de seçim kampanyasında Pezeşkiyân’a açık destek verdi. Dolayısıyla Pezeşkiyân’ın kuracağı kabinede, Reformcularla birlikte Ilımlı Muhafazakâr kanattan isimlerin bir karmasını yapması şaşırtıcı olmayacak, ancak çeşitli iç siyasi konularda zaman zaman farklı düşünebilen bu kesimler arasında hangi kanada ne kadar ağırlık vereceği konusunda bir zorlukla karşılaşabilir.
Pezeşkiyân’ın kabinesini kurarken karşı karşıya kalabileceği asıl sorun ise, anayasal olarak her bir bakanın te tek Meclis’te onaylanarak göreve başlaması zorunluluğu. Mart 2024’te yapılan ve katılım oranının % 42’de kaldığı son genel seçimleri Reformcu muhalif kanat boykot etmiş, bu yüzden Melis’te çok ciddi bir Muhafazakâr ağırlık oluşmuştu. Pezeşkiyân bu meclis içindeki az sayıda Reformcu-ılımlı isimden biriydi. Dolayısıyla yeni kabinenin bu katı ideolojik parlamentodan nasıl geçeceği meçhul. Örneğin Pezeşkiyân’ınkampanyası sırasında dışişleri bakanlığı koltuğuna oturtacağını söylediği Cevad Zarif gibi Devrim Muhafızları’yla kavgalı isimleri Meclis’in onaylama ihtimali oldukça düşük. Bu da güçlü siyasilerin kendisine yer bulamayacağı bir kabinenin teknokrat ağırlıklı ve zayıf bir görüntü vermesine yol açabilir.
Pezeşkiyân’dan bilhassa yurtdışındaki İranlılar ve muhaliflerin beklentisi büyük. Özellikle İran’da ciddi bir nüfus oluşturan Türk, Kürt, Arap, Beluç vb azınlıkların bir kısmının dile getirdiği anadilde eğitim talebi, Mehsa Eminî’nin ölümü sonrası başlayan protestolarda iyice gün yüzüne çıkan kadınların zorunlu örtünme yasaklarının gevşetilmesi ve kadın hakları alanında iyileştirmeler yapılması yönündeki talepleri bu beklentiler içinde ön plana çıkan istekler. Ancak devletin yargı, güvenlik makamları gibi bürokrasisindeki muhafazakâr ideolojik yoğunluk ve Rehber’in çevresinde kümelenen katı görüşlü politik elitlere rağmen Pezeşkiyân’ın bu yönde adımlar atabilmesi –en azından ilk döneminde- oldukça zor görünüyor. Reisî döneminde nispeten gevşetilen zorunlu örtünme uygulamalarının kısmen devam etmesi beklenebilir, ancak bunun ötesinde radikal ve devrimci adımlar atılması beklentisini gerçekçi bulmuyorum. Esasen, seçim kampanyasındaki vaatleri bir yana, Pezeşkiyân’ın bizzat kendisi de tam olarak bu görüşte olmayabilir.
Yorum Yazın