Rıza Şah döneminde Hemedan’da başlayan yolculuğunun ardından, Muhammed Rıza Şah döneminde İran’ın nükleer teknolojisinin altyapısını kuran ve İslam Cumhuriyeti döneminde sürgünde yaşamayı seçen Dr. Ekber İtimad’ın 95 yıllık ömrü, tam da İran-ABD nükleer görüşmelerinin sürdüğü bugünlerde sona erdi.
İran nükleer programına dair müzakereler bugünlerde yeniden hız kazandı. Bilhassa Trump’ın ABD Başkanlığı görevini devraldığı Ocak 2025’ten beri, ABD ve İsrail’in İran’a uyguladıkları siyasi/askeri baskı ve savaş tehdidinin gölgesinde, önce Umman’da, içinde bulunduğumuz günlerde ise Roma’da ABD ile İran arasında nükleer programa dair müzakereler (balistik füze programı da masada olmak üzere) sürdürülüyor. Dolayısıyla Ahmedinejad’ın ilk cumhurbaşkanlığı döneminde uluslararası kamuoyunun gündemine ilk olarak gelen İslam Cumhuriyeti’nin askeri amaçla da kullanılmaya müsait nükleer programı, uzun müzakerelerin ardından Ruhani döneminde 2015’te bir uluslararası anlaşmayla çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştı.
Ancak Trump’ın göreve gelmesiyle bu çaba da rafa kalktı. Böylece İsrail’in nükleer silahlara sahip olabildiği ve bu güce dayanarak sınırsız hegemonya kurabildiği bir coğrafyada, İsrail’e hasım bir gücün “nükleer kulübe” dahil olamayacağı, uluslararası toplum tarafından bir kez daha tescillenmiş oldu. Ancak İran, daha ziyade dini bir söylemle “nükleer bombadan” uzak duracağını deklare etse de, uranyum zenginleştirme faaliyetlerinden de nükleer aktivitelerden de uzak durmadı. Eski Doğu Bloku ülkelerinden alınan füze teknolojisinin geliştirilmesiyle elde edilen balistik füze programı da, İran’ın nükleer faaliyetlerini tahkim eden askeri boyutu daha da endişe kaynağı haline getirdi.
Tam da Roma’daki nükleer müzakerelere dair haberler basına düşerken, pek dikkati çekmeyen bir başka gelişme daha haber sitelerinde kenarda kalmış bir hadise olarak okuyucuya sunuluyordu. Konunun ilgililerinin önemini takdir edeceği bir eski mühendisin, Dr. Ekber İtimad’ın hayatını kaybettiğini bildiriyordu bu haber.
Hemedan’dan Paris’e: Dr. Ekber İtimad
1930’da İran’ın kadim başkentlerinden Hemedan’da doğan İtimad, 1957’de Lozan PoliteknikOkulu’nda elektrik mühendisliği, ardından 1958’de Fransa Bilim ve Atom Teknolojisi Enstitüsü’nde nükleer mühendislik doktorası tahsilini bitirdi ve İsviçre’nin federal atom enerjisi araştırma enstitüsünde ihtisasını tamamladı. Kuşkusuz Soğuk Savaş’ın nükleer dengelerinin etkili olduğu bu dönemde, 1945’te ilk kez kullanılmasının ardından yıkıcı etkisi nedeniyle bölgesel ve küresel güçlerin sahip olmak istediği atom enerjisi, ABD müttefiki Şah İran’ının da büyük ilgisini çekmekteydi.
İran bu amaçla hem nükleer teknoloji tedarik etmek için müttefik olduğu ABD ve Batı Avrupa ülkeleriyle görüşüyor, hem de bu alandaki beşerî kapasite inşası için Avrupa’ya yüksek tahsile öğrenci gönderiyordu. Ekber İtimad da bu kapsamda gönderilen öğrenciler arasındaydı. İtimad, İsviçre ve Fransa’daki tahsil hayatının ardından 1965’te ülkesine döndü, 1968’de Bilim ve Yüksek Öğretim Bakanlığı’nda bilimsel araştırmalardan sorumlu bakan yardımcısı olarak atandı. 1973’te Fransa ile bilimsel işbirliği kapsamında kurulan, memleketi Hemedan’daki Ebu Ali İbn Sina Üniversitesi’nin kurucu rektörü oldu.
2000’li yıllarda İran’ın [barışçıl] nükleer enerjiye sahip olup olmaması tartışmalarında da ülkesinin bu teknolojiye sahip olması gerektiğini savunmayı sürdürdü. Ancak İtimad İran’a geri dönmeyi de her seferinde reddetti; tıpkı bizzat Rehber Ayetullah Hamaney’in çağrılarına rağmen geri dönmeyen ve ABD’de yaşamayı sürdüren, Şah’la 1970’lerde dostluk ilişkisi olan dünya çapındaki ilim insanı Prof. Seyyid Hüseyin Nasr ve diğer pek çok tanınmış İranlı yazar, şair, akademisyen, bilim insanı ve gazeteci gibi.
“Şah’e mubah, mollalara haram olan” nükleer teknoloji
Ekber İtimad, Nisan 1974’te Şah Muhammed Rıza Pehlevi’ye yakınlığıyla bilinen Emir Abbas Hüveyda başkanlığındaki hükümette başbakan yardımcısı olarak atandı. Bu görevine ilaveten İran Atom Enerjisi Kurumu’nu kurdu ve kurucu başkanlığını yürüttü. Bu dönemde İran’ın nükleer programını başlatan ve hem teknoloji transferi hem mühendis yetiştirme yoluyla İran’ın nükleer enerjiye geçişini savunan en önemli isim Dr. İtimad’dı.
1973 Petrol Krizi döneminde ambargoyla birlikte yükselen fiyatlar İran’ın petrol gelirlerini dört beş katına çıkartmış, artan özgüven ve yükselen gelirler İran’ın nükleer santrale sahip olma emelini daha da kamçılamıştı. İran bu dönemde ABD desteğiyle, 20 yılda 23.000 megavatlık nükleer santral inşa etme vizyonuna sahipti. [Bir karşılaştırma olması açısından, Akkuyu’da kurulacak olan santral 4.800 megavat enerji üretecek.] Bu hesaba ve dönemin teknolojisine göre, 20-25 yılda İran’ın 5-7 nükleer santrale ulaşacak bir teknolojik altyapıya ulaşması hedefleniyordu. Bu büyük pasta hem ABD hem de Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinin iştahını kabartıyor, İran’ı nükleer santrallerle donatmak için Batı Avrupa ülkeleri ihale alma yarışına giriyordu.
Lakin, 1979 Devrimi’nden sonra İran-ABD ilişkileri hızla gerildi. Humeyni’nin anti-emperyalist söylemi, ardından Tahran’daki ABD sefaretinin basılmasıyla başlayan rehine krizi ve İran-Irak Savaşı’yla daha da tırmanan ilişkiler, Tahran-Washington hattında 1970’lerdeki bahar havasını hazana çevirdi. “Şah için mubah, Mollalar için yasak” formülüyle özetlenebilecek şekilde; 1970’lerde Şah İran’ında yarım düzine nükleer santral yapmakta hiçbir beis görmeyen ABD ve Batılı ülkeler, İran’ın bu yeni döneminde aynı santralleri bu sefer yasaklı ilan ederek İran’a yaptırım uygulamaya başladı.
Dr. İtimad’ın 1979 Devrimi sonrasındaki serencamı
1970’lerde ABD ile işbirliği Şah’a bölgesel politikalarda geniş bir hareket marjı tanımıştı. Bu özgüvenin de yardımıyla Şah, iddialı bir nükleer program peşindeydi. Ancak Dr. İtimad, 2003’te Le Figaro’ya verdiği bir mülakatta, 1970’lerde Şah’a nükleer bomba üretmek isteyip istemediğini sorduğunu, Şah’ın “Şu an bunun için erken, böyle yaparsak nükleer teknoloji transferi sekteye uğrar, ancak 10-20 yıl içinde bölgedeki güvenlik durumu değişir ve diğer ülkeler nükleer silah sahibi olursa o zaman bunu gözden geçiririz, o zaman nükleer silah bir öncelik ve ihtiyaç haline gelebilir” mealinde bir yanıt verdiğini kaydeder. Bu açık talimat üzerine, İtimad ve başında olduğu İran Atom Enerjisi Kurumu da, sonraki aşamalarda karar vericilere nükleer teknolojiyi askeri amaçlarla kullanabilme imkanı sunabilecek şekilde bir nükleer araştırma programı dizayn ederler.
Ancak süreç, İtimad’ın öngördüğü uzun vadeli projeksiyonu ortaya koymaya yetecek şekilde gelişmedi. Kendisine yönelik eleştiriler ve usulsüzlük iddiaları üzerine, Devrim’e giden ve sokaklarda yüzbinlerce protestocunun Şah aleyhine sloganlar atarak polisle çatıştığı aylarda, Ekim 1978’de bu kritik görevinden istifa etti. 1979 Devrimi’nin ardından Fransa’ya gitmek üzere ülkesinden ayrıldı, bu ayrılığın 46 yıldan fazla süreceğini muhtemelen kendisi de bilmiyordu o sırada. Devrim sonrası yeni hükümet İtimad’ı ülkeye davet etse ve nükleer programla ilgili çalışmaları sürdürmeye çağırsa da bu daveti kabul etmedi ve öğrencilik hayatında yaşadığı Fransa’da ömrünün diğer yarısını geçirdi.
İran-Irak Savaşı sırasında Saddam Hüseyin ve Iraklı yetkililerin, İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı birlikte hareket etme önerisini de geri çevirdi ve ülkesiyle savaşta olan bir güçle birlikte hareket etmeyeceğini bildirdi Iraklı yetkililere. 2000’li yıllarda İran’ın [barışçıl] nükleer enerjiye sahip olup olmaması tartışmalarında da ülkesinin bu teknolojiye sahip olması gerektiğini savunmayı sürdürdü. Ancak İtimad İran’a geri dönmeyi de her seferinde reddetti; tıpkı bizzat Rehber (Dini Lider) Ayetullah Hamaney’in çağrılarına rağmen geri dönmeyen ve ABD’de yaşamayı sürdüren, Şah’la 1970’lerde dostluk ilişkisi olan dünya çapındaki ilim insanı Prof. Seyyid Hüseyin Nasr ve diğer pek çok tanınmış İranlı yazar, şair, akademisyen, bilim insanı ve gazeteci gibi.
***
Ve nihayet Rıza Şah döneminde Hemedan’da başlayan yolculuğunun ardından, Muhammed Rıza Şah döneminde İran’ın nükleer teknolojisinin altyapısını kuran ve İslam Cumhuriyeti döneminde sürgünde yaşamayı seçen Dr. Ekber İtimad’ın 95 yıllık ömrü, tam da İran-ABD nükleer görüşmelerinin sürdüğü bugünlerde sona erdi. Bundan yarım asır önce kendisinin yürüttüğü nükleer müzakereler, bu sefer başka bir düzlemde yine İranlı yetkililerce yürütülüyor; Şah’a mubah kılınan şey Mollalara yasaklansa da İtimad’ın naaşına memleketi yasaklanmadı.
Şah döneminde kendi kurup kurucu rektörlüğünü yaptığı memleketi Hemedan’daki İbn Sina Üniversitesi’nde 21 Nisan 2025 tarihinde yapılan törenin ardından, yine memleketinde toprağa verildi “İran nükleer programının babası” Dr. İtimad.

Yorum Yazın