Şurası net; her iki ülke de şu an kontrollü bir çatışmadan yana olsalar da ve geniş bir savaşı istemeseler de İran ve İsrail arasındaki çatışma yepyeni bir evreye girdi ve iki ülke tarihlerinde hiçbir zaman topyekûn bir savaşa bu denli yaklaşmamışlardı. Ortadoğu’da geniş savaş tehdidi hiç olmadığı kadar yükselmiş durumda.
Cumartesi gecesinin ilerleyen saatlerinde İsrail’in İran’a yönelik beklenen misillemesi gerçekleşti; saldırının detaylarına dair henüz net bilgiler olmasa da elde bazı veriler mevcut. İsrail, İran’ın Tahran, Huzistan ve İlam illerinde 20 farklı askeri tesise geniş ancak kontrollü bir saldırı düzenledi. Kimi kaynaklara göre, İsrail bu saldırıda 100 ila 140 arasında F-15, F-16 ve F-35 uçaklarını ve çeşitli hava destek uçaklarını kullandı. Bazı kaynaklar ise İsrail’in toplamda 50 savaş uçağı kullandığını, her uçağın 3’er sorti yaptığını ve toplamda 150 sortiyle İran’a saldırdığını ileri sürüyorlar. İsrail’in saldırısı yaklaşık üç saat sürdü.
Soru işaretlerinden biri de İsrail savaş uçaklarının İran hava sahasına girip girmediği konusunda. İran makamlarının iddiasına göre, hiçbir İsrail uçağı İran hava sahasına girmedi ve bu giriş denemeleri İran’ın hava savunma sistemleri vasıtasıyla engellendi. Bazı kaynaklar ise İsrail’in F-35 uçaklarının İran hava sahasına girip bazı noktaları vurduğu görüşünde.
Böylelikle; İran-Irak Savaşı’nın bitmesinden bu yana ilk kez bir ülke kendi ordusuyla ve resmen üstlenerek İran topraklarına saldırı gerçekleştirmiş ve İran’ın dört askerini öldürmüş oldu. İran makamları saldırıda öldürülen asker sayısını resmî olarak 4 asker açıklasa da gerçek can kayıpları sayısının daha fazla olması kuvvetle muhtemel.
İsrail, savaş uçaklarını kullanarak İran'a yönelik üç aşama ve dalgada bir hava saldırısı düzenledi. İran’ın iddiasına göre, bu uçaklar Irak’ta ABD kontrolünde olan hava koridoru vasıtasıyla bu saldırıyı gerçekleştirdiler. İsrail’in aynı saatlerde Suriye ve Irak içinde de bazı hedefleri vurduğunu gözden kaçırmamak gerek. Bölgenin diğer ülkeleri bu saldırı için hava sahalarını kullandırmayacaklarını deklare etmişlerdi. İsrail’in saldırı için Suriye ve Irak’ın hava sahasını kullanması bilinçli bir tercih çünkü bu iki ülke İran’ın belirli bir şekilde müttefiki olan ülkeler ve İran’ın bu ülkelere sırf hava sahaları kullanıldığı için misilleme saldırısı yapma ihtimali diğer bölge ülkelerine nazaran çok daha düşük.
İsrail ilk dalgada İran'ın hava savunma sistemine saldırdı; böylelikle devam saldırılarına hava unsurlarına daha güvenli bir alan sağlamış oldu. İsrail ikinci ve üçüncü dalga saldırılarında İran'ın füze ve İHA/SİHA üstlerini ve bu silahların üretim tesislerini vurdu. İran’ın ağırlıklı olarak Dezful, Andimeşk, Ahvaz, Mahşehr ve Tahran bölgelerinde konuşlu olan hava savunma sistemleri İsrail saldırısına cevaben harekete geçtiler
İSRAİL, SONRAKİ HEDEFLERİNİN MESAJINI VERMİŞ OLDU
İsrail’in en önemli hedefleri arasında petrol bölgesi olan Huzistan’daki İmam Humeyni ve Abadan rafinerilerini koruyan hava savunma sistemleriydi. Bir diğer önemli hedef ise İlam ilinde bulunan Tangeye Bijar doğalgaz tesislerini koruyan hava savunma sistemleriydi. İsrail, İran ekonomisinin ve enerji altyapısının en önemli unsuru olan bu noktalara direkt olarak zarar vermedi ancak bu bölgeleri koruyan hava savunma sistemlerini vurarak İran rejimine bir sonraki hedeflerinin bu tesisler olabileceği mesajını vermiş oldu.
İsrail füzeleri İran’ın başkenti Tahran’a ulaştı ve böylelikle eğer İsrail uçakları gerçekten İran hava sahasına girdilerse o halde İran-Irak Savaşı’ndan bu yana ilk kez yabancı bir ülkenin uçakları resmî olarak İran’ın başkenti Tahran’a saldırı gerçekleştirmiş oldular. Tahran’da bulunan Uluslararası İmam Humeyni Havaalanını koruyan hava savunma sistemleri ve Malad Askeri Füze üssünde bulunan S-300 hava savunma sistemi İsrail tarafından hedef alındı. Bunun yanında Parand, Parçin, Al-Gadir, Şehit Modarres, Şehit Kadiri, Abolfath ve Felak tesisleri de hedef alınarak İran’ın İHA/SİHA ve füze üretim tesislerine darbeler vuruldu.
İran’ın zirve makamları saldırıdan uzun zaman geçmesine rağmen açıklama yapmadılar ve bir süre susmayı seçtiler ve bir gün sonra konuştular. Bu esnada ilk resmî açıklamalar İran Ordusu (ARTEŞ) ve Ülke Hava Savunma Komutanlığı tarafından yapıldı. İran’ın resmî propaganda aygıtı, devlet basın mecraları ve medya gücü ilk andan itibaren gücüyle saldırının çapının düşük ve hasarın önemsiz seviyelerde olduğunu göstermeye çalıştı. Hatta yayın yapan spikerler ve yorumcular alay ederek ve gülerek etkiyi azaltmaya çalıştılar ancak bu saldırıda en az 4 İran askeri ölmüştü.
Daha sonra farklı kurumlardan art arda gelen resmî açıklamalarda İran devleti bu saldırılara beklenenden çok daha düşük tonda bir tepki verdi, büyük intikamdan bahsedilmedi ve İran’ın meşru müdafaa hakkından dolayı gerektiği zamanda ölçülü bir yanıt verileceğini söyledi. İran devleti ilk andan itibaren saldırının düşük ve önemsiz olduğunu söyledi, halka yönelik çağrılar yaparak vurulan tesislere dair herhangi bir görüntü ve videonun paylaşılması halinde sert yaptırımlar uygulanacağını söyleyerek hasar alan bölgelere dair karartma uygulamaya başladı.
Bu tutum İran devletinin çatışmanın düşük etkili olduğuna dair halkın ve özellikle kendi tabanı olan radikal muhafazakâr kitleye yönelik bir rıza üretimini yaparak İsrail’e artık cevap vermemek veya çok düşük yoğunluklu bir yanıt vermek için zemin hazırlama faaliyeti olarak da yorumlanabilir.
Ancak; İran yanıt vermemek ve çatışmayı durdurmak istese bile bu durum pek kolay değil. Öncelikle en az 4 askerini kaybeden İran bu işin kenarından kolayca geçemeyebilir. Öte yandan; İsrail, son bir yılda yaptığı operasyonlarda Genel Sekreter Hasan Nasrallah ve olası halefi Haşim Safiuddin de dahil olmak üzere Hizbullah’ın tüm üst düzey askeri ve siyasi yöneticilerini öldürdü, Hamas Lideri İsmail Haniye’yi Tahran’da öldürdü, halefi Yahya Sinvar’ı Gazze’de öldürdü, Hizbullah’ın ekonomik aparatlarına saldırılar düzenledi, İran’ın bölgedeki vekil örgütlerine yönelik yoğun operasyonlar yaptı, İran Devrim Muhafızları’nın zirve komutanlarını öldürdü.
Eğer İran, kendi başkentine bile yönelik yapılan saldırılara etkili bir cevap vermezse bölgede kendisine bağlı vekil örgüt ve gruplar üzerindeki kontrolünü, etkisini ve ağırlığını kaybetmekle karşı karşıya kalabilir.
İRAN, VEKİL ÖRGÜTLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ KAYBEDEBİLİR
Değişen savaş konseptinin sonucu İsrail’in İran’ın başkenti Tahran’a bile saldırmasına sebep oldu. Eğer İran, kendi başkentine bile yönelik yapılan saldırılara etkili bir cevap vermezse bölgede kendisine bağlı vekil örgüt ve gruplar üzerindeki kontrolünü, etkisini ve ağırlığını kaybetmekle karşı karşıya kalabilir. Görüleceği üzere bu gruplardan İran’a yönelik irili ufaklı sesler uzun zamandır yükselmeye devam ediyor çünkü İran’ın kendilerine sahip çıkacağına, koruyacağına ve bir gün intikamlarını alacağına yönelik inançları zedelendi.
İran’ın 45 yılda İsrail’e karşı en önemli caydırıcı gücü geliştirdiği füze programı ve İsrail’in etrafını Lübnan’da, Filistin’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’ta sardırdığı vekil örgütleriydi. Bu sistem İran ve İsrail’in birbirleri içine yaptıkları ilk direkt saldırıdan sonra çöktü ve caydırıcılığını ve İran’ın güvenliğini sağlama gücüne ağır darbeler vurdu. İran yeni bir eşikte artık.
İran’ın İsrail’e karşı en güçlü kılıcı ve kalkanı olan Lübnan Hizbullah’ının kurmay zekâsı çöktü, Hamas’ın liderliği çöktü, Irak’ta İran’a bağlı grupların arasında ciddi tartışmalar ve rahatsızlıklar var, Suriye ve Esad’ın gerekli desteği sağlayıp sağlamayacağı bilinmiyor. Yani İran’ın bölgedeki asimetrik savaş kabiliyeti bir hayli hasar gördü ve caydırıcılığı azaldı. İran ve İsrail arasında bulunan 1300 kilometrelik alan da uzun bir kara savaşını çok zor bir hale getiriyor. İran, 1 milyon 650 bin kilometrekarelik geniş bir yüzölçümüne sahip; İsrail’le sürekli ve uzun zamanlı bir konvansiyonel savaşta tüm ülkeyi ve hava sahasını koruyabilmesi çok zor. Ayrıca, İran’ın elindeki füze sayısı da uzun bir savaşı kaldıracak kadar yeterli sayıda değil.
İran, çok ciddi bir istihbarat ve güvenlik zaafı içerisinde. İsrail hem İran devleti içinden hem yerel halktan hem de İran’ın içindeki rejim karşıtlarından çok kolay ajan devşirebiliyor, yerel işbirlikçiler bulabiliyor, operasyonlarına mühimmat ve insan gücü bularak lojistik destek sağlayabiliyor. Bu durum sıcak bir savaş durumunda İran devletinin en kilit yerlerinden İsrail’e istihbarat sızabileceği anlamına geliyor.
Reformist ve ılımlı kanadın desteğiyle iktidara gelen İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan, batı dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesinden yana ve İsrail’le direkt bir sıcak savaştan yana değil çünkü sıcak savaşta karşılarında kaçınılmaz olarak ABD’yi de bulacaklarını biliyor. Öte taraftan İran halkının önemli bir kesimi savaş istemiyor, Hizbullah dahil İran’ın bölgedeki vekil örgütlerinden adeta nefret ediyor, rejime destek vermiyor ve seçimlere katılmayarak kopuşunu ortaya koyuyor. Son saldırıda İran’da halk sığınaklara kaçmak yerine evlerinin camlarına ve çatılarına çıkarak İsrail saldırılarını izlemeyi seçti.
Ülke içindeki ağır ekonomik kriz de sıcak bir savaşı rejimin beka sorununa çevirebilir.Ülkedeki son durum ciddi bir siyasal meşruiyet krizinin varlığını, halkın rejimden kopuşunu ve herhangi bir değişimin yaşanacağına yönelik inancın bittiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu kopuş İran’da yaşayan tüm siyasi, etnik ve mezhebi kesimler için geçerli. İran, içinde bulunduğu toplumsal dinamikler, ağır ekonomik kriz, hayat pahalılığı, derin yolsuzluk ve yoksulluk gözetildiğinde ilerleyen dönemlerde ciddi toplumsal reaksiyonlarla ve geniş eylemlerle karşı karşıya kalabilir.
İran makamları tüm gücüyle aksini yansıtmaya çalışsalar da İsrail, İran'ın içine yönelik bugüne kadarki en sert saldırısını gerçekleştirdi, İran’ın hava savunma sistemine ve füze üretim tesislerine ve silah depolarına ciddi hasarlar verdi. Ancak İsrail, beklenenden çok daha sınırlı, daha dar, daha kontrollü bir saldırı yaptı ve askeri tesislerle yetindi. İsrail, ABD'nin kaygılarına ve isteklerine çoğunlukla uymuş oldu ve bu aşamada İran’ın nükleer tesislerine ve enerji hatlarına saldırmadı.
Ancak çok yakın olan ABD başkanlık seçimlerinin ardından durum İsrail için değişebilir ve İran’ın içine yönelik çok daha stratejik noktalara çok daha ağır saldırılar gerçekleştirmek için önü açılıp eli rahatlayabilir. Şimdi top İran’ın sahasında ve bundan sonrasını İran’ın olası yanıtı belirleyecek. İran daha önce hiç olmadığı kadar sıkışmış durumda.
Burada İsrail’e yanıt verilip verilmeyeceği, verilirse nasıl ve hangi şiddetle yanıt verileceği, İran’ın vekil örgütleri üzerinden mi yoksa kendi unsurlarıyla direkt bir cevap mı vereceği, verilecek yanıtın İsrail içindeki can kaybının hangi seviyede olacağı, bölgesel ve küresel aktörlerin sınırlı bir saldırı için arabuluculukta ne denli başarılı olacağı gibi pek çok belirleyici olgu var. Şurası net; her iki ülke de şu an kontrollü bir çatışmadan yana olsalar da ve geniş bir savaşı istemeseler de İran ve İsrail arasındaki çatışma yepyeni bir evreye girdi ve iki ülke tarihlerinde hiçbir zaman topyekûn bir savaşa bu denli yaklaşmamışlardı. Ortadoğu’da geniş savaş tehdidi hiç olmadığı kadar yükselmiş durumda.
Yorum Yazın