Siyasi bir mucize olmadığı ve hukuk pratiği birden aydınlanmadığı müddetçe İmamoğlu bir sonraki seçimden önce siyasi yasaklı haline gelecek. Dahası İstanbul’a kayyım atanacak. Gelinen bu noktada CHP liderliğine ve İmamoğlu düşen şeyler ise belli. Muhalefet şu an yaptığı üzere hiçbir sonuç getirmeyecek eylemlerle daha fazla vakit kaybetmemeli.
Ekrem İmamoğlu hakkındaki ceza davası partinin üzerinde demokles’in kılıcı gibi sallanmakta. Çünkü İmamoğlu değişim hareketinin lideri. Ayrıca partinin Yavaş ile birlikte iki potansiyel cumhurbaşkanı adayından biri. Verilen ceza için önce İstinaf, sonra da Yargıtay’dan onama kararı çıkarsa İmamoğlu’nun belediye başkanlığını kaybetmesi kaçınılmaz. Dahası bir sonraki seçimde cumhurbaşkanı adayı da olmayacak. İmamoğlu’na ceza verilirse ne olacak meselesi ara ara konuşuluyor. Hatta CHP liderliği geçen ay meclis içinde nabız yoklamış, olası senaryolara göre yapılması muhtemel şeyleri basınla da paylaşmıştı. Ancak tahmin edileceği üzere partinin hazırlığı oldukça cılız. Akla gelen şey büyük bir miting yapmak ve ulusal/uluslararası düzeyde kamuoyu yaratıcı çalışmalarda bulunmakla ilgili. Oysa iktidarın kurduğu yeni oyuna karşı CHP’nin kendisine farklı bir istikamet çizmesi gerek.
Tartışmaya CHP’nin lider kadrosundaki atipik örgütlenmeden başlayalım. Biz de partilerinin en popüler siyasetçileri aynı zamanda partinin genel başkanıdır. Toplumsal kabul ve meşruluk lideri partiye bağlar. Bu genel durumun en ciddi istisnası 2019 sonrası CHP. Ana muhalefet partisinin en popüler siyasetçileri Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Ama partinin liderliği önce Kılıçdaroğlu, şimdi ise Özel tarafından temsil ediliyor. Bu durum oldukça tuhaf. Dahası CHP lideri yeterince popüler olmadığı için liderlikten kaynaklanan siyasi çekim gücünden sürekli bir şekilde geri kalmakta.
Erdoğan ile AKP arasındaki organik bütünlüğün bir benzeri CHP ile Özel arasında yok. Bahsi geçen yokluk CHP’nin AKP karşısındaki en büyük dezavantajı. AKP enerjisini kolaylıkla dış hedeflere yöneltip oyun kurarken CHP’nin kendi iç meselelerini bu kadar fazla konuşması aslında bu yapısal sorundan, yani lider-yapı uyumsuzluğundan kaynaklanıyor. Buradan çıkan sonuç ise açık: CHP’nin genel başkanı Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’tan biri olmalı. Kim halk karşısında güçlüyse o halka karşı partiyi temsil etmeli.
Ahmet Özer vakası hem iktidarın tavrı hem de Halk Partisinin kayyımla sonuçlanan bir kriz karşısındaki kırılgan durumu bakımından ibret verici nitelikte. Herkesin daha şimdiden kolaylıkla fark ettiği üzere her ne kadar adli süreçlerin içeriği birbiriyle aynı olmasa da iktidar-muhalefet ilişkileri bakımından doğuracağı sonuçlar bakımından bugünün Ahmet Özer’i yarının Ekrem İmamoğlu’su aslında. Siyasi bir mucize olmadığı ve hukuk pratiği birden aydınlanmadığı müddetçe İmamoğlu bir sonraki seçimden önce siyasi yasaklı haline gelecek. Dahası İstanbul’a kayyım atanacak. Muhalif çevreler hala “böyle bir şey olamaz” diyerek kendilerini teselli ediyor. Oysa muhalefetin tarihi “artık bu kadarı da olmaz” denilen şeylerin olduğu ve Türkiye’deki hukuk politik düzenin tümüyle değiştiği bir olaylar dizisini yansıtmakta. Bu nedenle olmaz dememek lazım. Her şey olabilir. Burası Türkiye.
Tüm CHP vekillerinin istifasının yanlış olduğu açık. Özer ve kurmaylarının haklı bir şekilde uyardığı üzere tüm ülke çapına yayılmış bir ara seçim muhalefetin elindeki vekilliklerinin bir kısmını kaybetmesine yol açacaktır. Ancak CHP’nin güçlü olduğu illerde 30 vekilin istifası AKP’yi istemediği koşul ve zeminde bir seçime mahkum edebilir.
TÜM CHP VEKİLLERİNİN İSTİFASININ YANLIŞ OLDUĞU AÇIK
Gelinen bu noktada CHP liderliğine ve İmamoğlu düşen şeyler ise belli. Muhalefet şu an yaptığı üzere hiçbir sonuç getirmeyecek eylemlerle daha fazla vakit kaybetmemeli. Miting, açıklama, AYM başvurusu gibi adımlar Erdoğan’ın reel politik gücü karşısında havada esinti kadar bile etkili değil. Ana muhalefet erken seçimi zorlamalı. Şu aşamada, yani ekonomi düzeltmemişken iktidarın böyle bir şeye yanaşmayacağı ise açık. Bu nedenle ara seçim kartı oynanmalı. Tüm CHP vekillerinin istifasının yanlış olduğu açık. Özer ve kurmaylarının haklı bir şekilde uyardığı üzere tüm ülke çapına yayılmış bir ara seçim muhalefetin elindeki vekilliklerinin bir kısmını kaybetmesine yol açacaktır. Ancak CHP’nin güçlü olduğu illerde 30 vekilin istifası AKP’yi istemediği koşul ve zeminde bir seçime mahkum edebilir. Sonuç olarak muhalefetin ülke gündemini değiştirmesi ancak erken seçim resti, erken seçim ise kontrollü bir ara seçim denemesiyle mümkün olabilir.
Tabii seçim düşünülürken sağ muhalefet üzerinde de durulması gerek. İyi Partinin çöküşüyle birlikte sağ muhalefet önemli ölçüde kan kaybetti. Yeni Refah istikrasız. Zafer Partisi gibi oluşumlar CHP’ye AKP’den daha fazla karşı. Muhalefetin tam kapasite çalışması için en az MHP kadar güçlü sağ muhalif bir unsura ihtiyaç var. Tabii sağ muhalefet yaratmak CHP liderliğinin görevi değil. Ancak sağ muhalefetin yokluğunda girilecek bir seçimin Erdoğan’ın işini kolaylaştıracağı gerçeği de açıkça ortada. Tercihlerin konjonktür gözetilerek iyi yapılması gerek.
Son söz olayın kahramanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili. Bir anlamda başkanın kaderi kendi ellerinde. Siyasi hayatı için bir şey yapması, geçmişteki hataları tekrarlamaması, yeni ittifaklarla kriz alanlarını pasifize etmesi gerek. Öncelikle İmamoğlu ve Yavaş baş başa oturup aralarındaki meseleyi artık konuşmalı. Muhalefetin şu anki durumu içinde sıcak hava biriken düdüklü bir tencereye benziyor. Havanın serbest kalmasına herkesin ihtiyacı var. İmamoğlu ile Yavaş arasında bir centilmenlik anlaşması muhalefetin gücünü artırır ve iktidarın oyun planını bozar. İkincisi bu görüşmeye paralel bir şekilde adaylık sorununun çözülmesi gerek. Yavaş’ın popülerlik düzeyi çok yüksek.
İmamoğlu ise CHP kimliğini temsil noktasında avantaja sahip. Bir sonraki seçimlere Yavaş’ın cumhurbaşkanı adayı, İmamoğlu’nun ise CHP genel başkanı olarak girmesi ana muhalefetin elindeki gücü tam kapasite kullanması için elzem. İmamoğlu başlattığı değişimi o değişimin lideri olarak tamamlamalı, Yavaş ise sağ seçmen ve Atatürk milliyetçisi kitlenin devasa gücüyle Erdoğan’ı seçime davet etmeli. Peki, bunlar yapılmazsa ne olur? Diğer olasılıkların neler olduğunu hepimiz biliyoruz. İmamoğlu’na yasak, Yavaş’ın küsmesi ve CHP’de iyice yavaşlayan değişimin tümüyle durması. Ekrem beyin bir önceki seçimde kendisine yönelik adaylık çağrılarına karşı Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi muhalefete seçim kaybettirdi. Umarım bu sefer daha cesaretli olur ve aynı hatayı tekrarlamaz.
Yorum Yazın