Maneviyat, insanın sürekli olarak ruhundan ve aklından fışkıran duygularla, düşlerle ve düşüncelerle davranışlarını ve dünyayı yenilemesidir. İnsan ruhu, köhnemiş ve küflenmiş bir dünya değildir. İnsan ruhundan ve vicdanından kaynaklanan her düş, düşünme ve duygu, insana yön ve yol göstermektedir.
Maneviyat, insanla başlar. Bütün manevi tecrübelerin kaynağı insandır. İnsanı esas almayan ve öncelemeyen hiçbir tecrübe, insani ve manevi değildir. Bütün manevi tecrübeler, öznel, sübjektif ve bireyseldir. Başkalarının yapıp ettiği pratiklerin ve ritüellerin taklit ve tekrar edilmesi, özgün bir maneviyat tecrübesi anlamına gelmemektedir.
İnsan önemlidir ve önceliklidir. İnsanın önemli ve öncelikli olduğunu anlamadan ve kavramadan kişinin kendisini geliştirecek ve büyütecek bir maneviyat tecrübesi yaşaması mümkün değildir. Dış dünyadan gelen ve empoze edilen kalıbların ve kuralların uygulanması, bireyi biyolojik, psikolojik ve sosyolojik açılardan hiçbir şekilde desteklememekte, bilakis zayıflatmaktadır.
Gerçek bir maneviyat için hürriyete ihtiyaç vardır. Hürriyeti ortadan kaldırarak insanı köleleştiren bütün pratikler, insanı yozlaştıran sahteliklerdir, yozlaşmalardır ve yapaylıklardır. İnsan, köleci pratiklerle, kalıblarla ve kurgularla güçlenemez.
Maneviyat tecrübesi, insanın insanla ve doğayla ilişkisini sorgulatan, yenileyen ve değiştiren bir tecrübedir. İnsana, ilişkilerini, ilgilerini ve ideallerini sorgulatmayan hiçbir tecrübe, manevi sıfatıyla nitelenmeyi hak etmemektedir. İnsan, kendisini, insanlığı, doğayı ve varlıkları istismar edip etmediğini sürekli olarak düşünmek ve sorgulamak zorundadır. Maneviyat, insanın, insanı ve doğayı istismar etmeme tecrübesidir.
Maneviyatın günü, ayı ve mevsimi yoktur. Maneviyat, bütün zamanlarda ve mekanlarda yaşanması gereken bir yaşam stilidir ve tecrübesidir. Belirli bir zaman ve mekanla sınırlandırılmış pratikler, maneviyat tecrübesi değil, soluk ve sahte bir şekilde maneviyat adı verilen sığlıklardır.
Maneviyat ve ahlak içiçedir. Ahlaktan arınmış bir maneviyat olmayacağı gibi, maneviyattan arınmış bir ahlak da yoktur. Ahlak, dışarıdan insana dayatılan yap-yapma ikilemine sıkıştırılan kurallar, yasaklar, emirler ve nehiyler kataloğu değildir. Maneviyatın ve ahlakın kaynağı, vicdandır. İnsanın derin iç dünyasından, ruhundan ve vicdanından kaynaklandığı zaman maneviyat ve ahlak, insanın dış dünyasını ve davranışlarını etkilemektedir.
Maneviyat, soru sormak, soruşturmak ve sorgulamaktır. Birey, sürekli olarak bu soruları sormalı, cevaplarını soruşturmalı ve sorgulamalıdır: İnsan nedir? Bilgi nedir? Güzel nedir? Doğru nedir? İyi nedir? Adalet nedir? Özgürlük nedir? Barış nedir? Mutluluk nedir? Tutku nedir? Büyümek nedir? Asli temel sorular konusunda bakışını ve kavrayışını derinleştiren birey, sahici bir maneviyat tecrübesini yaşama imkanlarına kavuşabilir. Doğmaları, kalıbları, ritüelleri ve kuralları taklit ve tekrar düzeyinde takip eden çocuksu bir zihin yapısının maneviyatı olamaz. Eksikliklerimizden, ayıplarımızdan ve günahlarımızdan kaçmaya, utanmaya ve onları örtmeye gerek yoktur. Maneviyat, kendimizle yalın bir şekilde yüzleşmektir, konuşmaktır, tartışmaktır ve yol almaktır. Maneviyat, çocuksu durumdan kurtulup akleden, düşünen, sorgulayan, büyüyen ve gelişen olgunlaşmış bir kişilik seviyesiyle mümkündür.
Maneviyat, hayata giden kapıları hiçbir zaman kapatmamak demektir. Maneviyat, hayata hep açık olmaktır. Maneviyat, hayatın etrafında hiçbir duvar veya kapı örmez. Hayata, akla ve özgürlüğe giden yolları uzun duvarlarla ve kapılarla kapatan bütün formalizmler ve doğmatizmler, maneviyatı ortadan kaldırmaktadırlar.
MANEVİYAT, HAYATA GİDEN KAPILARI HİÇBİR ZAMAN KAPATMAMAKTIR
Maneviyat sayesinde insan, sürekli olarak kendisini ve doğayı keşfetmektedir. Maneviyat, insanın sürekli olarak ruhundan ve aklından fışkıran duygularla, düşlerle ve düşüncelerle davranışlarını ve dünyayı yenilemesidir. İnsan ruhu, köhnemiş ve küflenmiş bir dünya değildir. İnsan ruhundan ve vicdanından kaynaklanan her düş, düşünme ve duygu, insana yön ve yol göstermektedir. Ruh ve vicdan, insanı yeniliğe, yaratıcılığa ve yaşamaya sürekli olarak davet etmektedir. Maneviyat, hayata giden kapıları hiçbir zaman kapatmamak demektir. Maneviyat, hayata hep açık olmaktır. Maneviyat, hayatın etrafında hiçbir duvar veya kapı örmez. Hayata, akla ve özgürlüğe giden yolları uzun duvarlarla ve kapılarla kapatan bütün formalizmler ve doğmatizmler, maneviyatı ortadan kaldırmaktadırlar. Maneviyat, insanın tutkuyla ve akılla hayatı özgürce, insanca ve vicdanlıca yaşamasıdır.
Maneviyat, bu dünyada gerçek manada hayatı kazanmak için emek sarf etmek, uğraşmak ve çaba göstermek demektir. İnsanı hayattan uzaklaştıran her şey, kötülüktür. Şer, hayatı insana ıskalatan ve kaçırtan her türlü kurum, kural, kalıb, kimlik ve kültürdür. Ruhun arınması ve olgunlaşması için, bireyin dışarıda olan hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Ruh, kirlenmiş ve kötürüm bir yer değildir. İnsan, ruhunu olgunlaştıracak ve büyütecek pozitif kapasiteye ve yeteneklere yeterli düzeyde sahiptir.
Maneviyat, hayatın, hürriyetin, saadetin (mutluluğun) ve selametin (barışın) yaşanması için her zaman ve her yerde imkanların olduğu ve her yöne giden yolların açık olduğu bir insani tecrübedir. İnsanı yaşamaya koşturan her şey, hayırlı iştir. İnsan, hayatı özgürce, onurluca ve vicdanlıca yaşayarak bedenini, ruhunu ve aklını arındırabilir, olgunlaştırabilir ve geliştirebilir.

Yorum Yazın