Eğer dün çektiğin acılar olmasaydı bu kadar özgürleşemezdin. Ölen sevdiğin senin içindeki bir parçayı öldürse de yeni bir şeylerin doğmasına neden olmadı mı? Yeni bir şeyin olabilmesi için eski şeyin ölmesi şarttır. Ama özde ölen de yoktur. Belki daha derin bir iç görüye ihtiyacımız var. Kaçmak yerine yüzleşmeye, gerçeğin ve değişimin acı reçetesini kabul etmeye ihtiyacımız var.Doğanın bilgeliği ve öğreticiliğinden her an ilham ve ders almak mümkün. Kendinizi yapay dış uyaranlardan tv, radyo, telefon, bilgisayar gibi özellikle teknolojik olanlardan uzak tuttuğunuzda doğanın sesini ve görüntüsünü yüzeysel olarak duymak ve görmekten ziyade gerçekten duyup görmeye başladığınızda sizde bir şeyler değişmeye başlar.Bu his Kyoto’da yaklaşık iki kilometrelik, iki yanı sakuralar, kiraz ağaçlarıyla donatılmış filozoflar yolunu yürüdüğümde içime kadar işledi ki. Filozoflar yolu denmesinin sebebi Japon filozof Nishida Kitaro’nun her gün Kyoto Üniversitesi’ne giderken bu yolda yürüyüş meditasyonu yapması. Doğanın güzelliği ile ayakların ileri hareketi zihinde yeni alanlar açıyor. Bir tül gibi ince dallara tutunmuş kalın gövdeli ağaçlar arasından geçerken kalp atışlarım hızlandı ve tekrar aynı deneyimi yaşamak için ertesi gün ikinci kez bu yolu yürüdüm. Ve gördüm ki sakuralar yapraklarını dökmüş. Baharın sevinci kısa sürmüş yaşamdan ölüme hızlı geçiş ile doğanın hatırlattığı: Her şey geçici.Bu fikri bir her gün hatırlamak nasıl olurdu? Her şey geçicidirin düşüncesi biz insanlar için inanılmaz yıkıcı. Maddede, hayvan da bitki de bu geçiciliği gözlemlesek de kendimiz bu hallerden muaf tutulmak istiyoruz. Yaşlanmayalım mesela; kırışıklıklar öleceğimizin göstergesi öyleyse onlara savaş açalım. Sevdiğimiz ölerek veya bizi bırakarak gitse de onu asla bırakmayalım. Hastalanmayalım hep sağlıklı kalalım. Doğanın oluşuna aykırı. İnsan kendine bir makine gibi davranıp kendini doğadan soyutladığında bu düşüncelere yapışması son derece olağan. Yeni bir düşünce formu belki sizi bu ızdıraptan kurtarabilir. Izdırap diyorum çünkü insanın eski hallere tutunması ve değişime direnmesi acı ve ızdıraptan başka ne getirebilir?
Hepimiz geçiciliğin tabii ki farkındayız. Su kaynayınca buhar oluyor, sonra yok oluyor. Gözümüzün önünde faz değiştiriyor. Yağmur olan su toprağa karışıyor. Varken yok oluyor. Ama özde su aynı su. Sadece form ve faz değiştiriyor.
Yorum Yazın