Doğrusu iki liderin görüşmesine itiraz etmek gibi bir niyetim yok. Aksine çok olumlu bulurum. Ama bu iki liderin niteliklerini göz önüne getirdiğimde bu tür bir görüşmeden herhangi anlamlı ve toplum yararına sonuçlar çıkması olasılığı bence çok düşük.Aynı zaman dilimini yaşarken insan, herkesin bu dilimin içinde yaşıyor olduğunu düşünür. Yani zamanın homojen olduğunu. Oysa bu doğru değildir. Başka başka insanlar, gruplar, uluslar aynı fiziki sınırlar içinde farklı zamanlarda yaşıyor olabilirler. Örneğin bundan 10-15 yıl önce bir fotoğrafçı Peru sınırına yakın Brezilya yağmur ormanlarında daha önce keşfedilmemiş çok ilginç bir Amazon kabilesi keşfetti. Kabile, yaşamına 20 bin yıl önceki atalarının gelenekleriyle devam ediyordu. Evet, bu kabile o gün onların varlığını keşfeden fotoğrafçı ile aynı fiziki zamanda karşılaşmışlardı ama aslında aralarında tam 20 bin yıl vardı. Yani onların dünyaları 20 bin yıl öncesinin kavramlarıyla, değerleriyle ve hikayeleriyle oluşmuş bir dünyaydı. Fotoğrafçı ise bugünün dünyasının insanıydı.Bunların neden mi yazıyorum? Çünkü bu yanılgı, özellikle bizim gibi farklı dünyaları, farklı değerleri, farklı kutsalları kısacası farklı kimlikleri olan toplumlarda başka yanılgılara da yol açabiliyor da ondan. Sanıyoruz ki aynı şeylerden konuşuyoruz. Oysa onlar çok daha eski dünyaların değer ve fikirleriyle bugüne bakıyorlar. Örnek mi istiyorsunuz? Alın "tarikatları"! Bir tarikat mensubu fiziken bugünü yaşıyor olabilir ama gerçekte çok daha geçmişte kalmış bir zamanın insanı değil mi?Çok uzattım biliyorum ama bütün bu sözlerden muradım ülkedeki "siyasi İslam" kimliği etrafında siyaset yapan kadroların da durumlarının biraz buna benzediği. Mesela bir süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomi politikasını konuşurken "Bu konuda nas ortada. Nas ortadayken sana, bana ne oluyor?" deyivermişti. Ve eklemişti: "Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam".Bu sözler söylendiğinde çoğu insan Erdoğan’ın "Nas Suresine" gönderme yaptığını zannetmişti. Oysa yaptığı gönderme İslama göre dini bilginin temelini oluşturan ve Allah ve Peygamber’in sözleri anlamına gelen bir kavram olarak "nas"tı. Yani kısacası anlaşılan Erdoğan için, 85 milyon insanın yaşadığı oldukça karmaşık bir toplum olan Türkiye’nin sorunları kabile toplumları zamanında söylenmiş bir kavramla açıklanabilirdi. Üstüne üstüne öyle ki "Bu konuda nas ortada. Nas ortadayken sana, bana ne oluyor?" demesi de aslında Erdoğan’la fiziki olarak aynı zamanı paylaşıyor gibi olsak da bu anlattıklarım kendisinin çok eski bir dünyanın penceresinden dünyaya ve ülkeye baktığının bir tür kanıtı oldu.Bu konulara da mı niye girdim?
O, gerçekten kendisinin "asrın" lideri olduğunu düşünüyor ve iktidardan gitme olasılığı yaratabilecek hiç bir şeye de evet demesi mümkün görünmüyor. Doğrusu ben Erdoğan-Özel görüşmesine böyle bakıyorum.
Yorum Yazın