Ekonomide karşı karşıya olduğumuz her şey birer "sonuç"tur… “Neden”i de iktidarın izlediği siyasal tercihler ve politikalardır. Bu sonuçları ortaya çıkaran temel neden, iktidarın demokrasi ve hukuk kurularından uzaklaşması ve yeni siyasal sitemle keyfiliğin kurumsallaşmasıdır. Bu açıdan Türkiye ekonomisinin iyileşmesi teknik bir mesele değil siyasi bir tercihten geçmektedir. Ve çözüm Şimşek’in başında olduğu ekonomi programı değildir.
Dün Mehmet Şimşek TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu’nun toplantısında konuştu.Konuşmanın genel havası Şimşek’in Türkiye ve Türkiye ekonomisi hakkında epeyce iyimser olduğunu yönündeydi.
Henüz Eylül 2023’te başlamış 3 Yıllık ekonomik programın sonuç vermeye başladığını ve enflasyonun düşüşe başladığını ifade etti. Hatta Şimşek programın henüz başında ifade ettiği “En zoru geride kaldı” sözü bu iyimserliğin an açık ifadesi
.Şimşek’in konuşmasından iki bölümü özellikle alıyorum;
“En zoru geride kaldı. Tutarlılığı olan güçlü bir dezenflasyonprogramı uyguluyoruz. Para politikası gecikmeli şekilde dezenflasyonu şekillendiriyor. Gelecek ay enflasyon yüksek ihtimalle yüzde 60 civarına inebilir. Yılı 38 civarında kapatmayı hedefliyoruz ama yüzde 42'ye kadar bir tolerans bandımız var. Dezenflasyon döneminin başındayız. Dezenflasyon programı 3 yıllık bir program. Biz programı eylül ayında açıkladık. Program çalışıyor, başaracağız.”…“Bu dönemde kur riskini azalttık, borçlanmanın vadesini artırdık. Bankalarla swapı neredeyse kapattık. Uluslararası rezervlerde benzeri görülmemiş bir düzeltmeyle karşı karşıyayız. Swap hariç net rezerv 18 milyar doların üzerine çıkmış durumda. Net rezervlerde düzelme 80 milyar dolar civarına ulaştı. IMF'nin tanımladığı rezerv yeterliliğinde arzuladığımız noktaya ulaştık. Türkiye'nin dış kaynağa erişiminde sorun önemli ölçüde ortadan kalkmıştır. Rezervlerdeki artış sıcak para değil, vatandaşların ve şirketlerin dövizden TL'ye geçmesi. 2017 sonrasında bankalarımızın uzun vadeli kaynağa erişimi dramatik şekilde arttı. Bankalarımız 5 milyar dolar civarında uzun vadeli sermaye benzeri kaynak devşirdi. Türkiye tüm devletlerin desteği ve takdiriyle gri listeden çıkmıştır.”
Konuşmanın ilk bölümünde ifade ettiğim programın çalıştığını ve sonuç verdiği konusundaki iyimserliği, ikinci bölüm ise rezervlerdeki iyileşmeyi ifade ediyor.
Hemen ifade edelim; elinizde TÜİK gibi bir kurum varsa enflasyonu kağıt üzerine düşürmek kolay, kolay olmasına da; bu düşüş ne kadar gerçekçi esas soru odur.
Konuşmanın alıntı yaptığımın ikinci kısmın sonunda yer alan “Türkiye tüm devletlerin desteği ve takdiriyle gri listeden çıkmıştır.” Söyleri ise Şimşek’in yurt dışından yatırım geleceğine olan inancını ifade ediyor.Peki Şimşek’in ifadeleri ne kadar gerçek?
“Vietnam’da olduğu gibi, Türkiye’de de gri listeye eklenmenin yabancı doğrudan yatırım girişlerine anlamlı bir etkisi olmadığını eldeki verilere göre söyleyebiliyoruz.…”
GRİ LİSTEDEN ÇIKMAK YATIRIMCI ÇEKER Mİ?
Öncelikle şu soruyla başlayalım; Türkiye’nin gri listeden çıkması tek başına doğrudan yabancı sermaye çekmek için yeterli mi?Nitekim Şimşek, Türkiye’nin gri listeden çımasını “başardık”twitiyle müjdelemişti hepimize.
Geçtiğimiz günlerde t24’de ekonomist Ercan Uygun bu konuda önemli biz yazı yazdı.
Yazı Türkiye ve Vietnam’ın farklı tarihlerde gri listeye giriş ve çıkışları ile doğrudan yabancı yatırım gelip gelmemesini inceleyip, karşılaştırıyordu.
Nitekim Şimşek’in verdiği mesajın özeti; Türkiye’nin gri listeden çıkmasıyla doğrudan para girişinin hızlanacağı şeklindeydi. Oysa FATF çalışmalarına da katılmış Uygur ise; “Mevsimlik etkiyi de dikkate alarak, Türkiye gri listeye eklendikten sonra, 2021’in ikinci yarısındaki sermaye girişleri, daha önceki yılların ikinci yarılarındaki girişlerden daha yüksek. (2018 ve 2019 yılları verileri tabloda yer almıyor.) Daha sonraki yıllardaki ikinci yarı girişleri de biraz düşmekle birlikte, daha önceki yıllardaki girişlerden çok farklı değil. İlk yarılara baktığımızda ise, Türkiye listeye eklendikten sonraki yıllarda sermaye girişleri, önceki yıllardaki girişlerden daha yüksek veya çok farklı değil.Öyleyse, Vietnam’da olduğu gibi, Türkiye’de de gri listeye eklenmenin yabancı doğrudan yatırım girişlerine anlamlı bir etkisi olmadığını eldeki verilere göre söyleyebiliyoruz. …” Türkiye’de ve Vietnam’da Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Milyar Dolar
Uygur özetle; “… doğrudan yabancı yatırımları etkileyen daha önemli unsurlar vardır.” tespitini yapıyor.
Türkiye’de ekonomi dahil pek çok sorunun çözümün ilk adımı demokrasi ve hukuka dönüşten geçmektedir. Bu iki konuda adım atılmadan içine düşülen krizden çıkmak kolay görünmüyor.
HUKUK VE DEMOKRASİ OLMADAN OLMAZ
Peki Türkiye ekonomisi Şimşek’in yürüttüğü program ile tek başına düzelebilir mi?
Buna olumlu cevap vermek zordur.Çünkü, Türkiye’de pek çok sorunun çözülmesinde sorun siyasidir. Ekonomi de buna dahildir.
Ekonomide karşı karşıya olduğumuz her şey birer "sonuç"tur…“Neden”i de iktidarın izlediği siyasal tercihler ve politikalardır.
Bu sonuçları ortaya çıkaran temel neden, iktidarın demokrasi ve hukuk kurularından uzaklaşması ve yeni siyasal sitemle keyfiliğin kurumsallaşmasıdır.Bu durumu tamamlayan unsurlar ise, siyaseten ortak aklın devre dışı bırakılması, kendinden farklı düşünen, farklı siyaset öneren herkesi düşman, öteki, hain görülmesi ve bunun toplumu kutuplara ayırmak için iradi olarak kullanılmasıdır.
Bu açıdan Türkiye ekonomisinin iyileşmesi teknik bir mesele değil siyasi bir tercihten geçmektedir. Ve çözüm Şimşek’in başında olduğu ekonomi programı değildir.
Çözüm, ekonomideki olumsuz sonuçları yaratan nedenin yani yönetim sisteminin ve zihniyetin değişmesinden geçmektedir.
Yani Türkiye’de ekonomi dahil pek çok sorunun çözümün ilk adımı demokrasi ve hukuka dönüşten geçmektedir.
Bu iki konuda adım atılmadan içine düşülen krizden çıkmak kolay görünmüyor.
Şimşek “en kötüsü geride kaldı” dedi demesine ama bana kalırsa söylediklerine kendisi de inanmadı…
Yorum Yazın