Franz Kafka bir eserinde şöyle der: “Kendi başına dikilerek göğe yükselen kişi, dengesini kaybeder.” İşte ego ve kibir tam da böyle işler. İnsan kendini kusursuz bir kule gibi gördüğünde, sarsılmaz zannettiği yapısı en küçük depremde yıkılır. Çünkü kibir, insanın zayıflıklarını inkâr etmesidir.
İnsan ruhu bir ayna gibidir. Ancak bazı aynalar fazlasıyla cilalanmıştır; öylesine parlaktır ki, yalnızca kendini görmek ister. İşte ego tam da burada devreye girer—kendini her şeyin merkezinde sanan, kendi yankısını en yüksek sesle duymak isteyen bir benlik yanılsaması. Kibir ise, o aynanın üzerine çekilmiş, başkalarının yüzünü göstermeyen puslu bir perde gibidir.
Franz Kafka bir eserinde şöyle der: “Kendi başına dikilerek göğe yükselen kişi, dengesini kaybeder.” İşte ego ve kibir tam da böyle işler. İnsan kendini kusursuz bir kule gibi gördüğünde, sarsılmaz zannettiği yapısı en küçük depremde yıkılır. Çünkü kibir, insanın zayıflıklarını inkâr etmesidir. Oysa inkâr edilen her şey, en karanlık köşede büyümeye devam eder.
Egonun en tehlikeli yanı, kendini sürekli haklı çıkarmak için çırpınmasıdır. İnsan, yanlış olduğunu kabullenmek yerine dünyayı değiştirmek ister. Kendini yüceltmek için başkalarını küçültür, zayıflığını örtebilmek için başkalarının hatalarına odaklanır. İçindeki boşlukları, alkışlarla doldurmaya çalışır. Ancak kibirle yükselen her ruh, içsel yalnızlığın derinliklerine düşmeye mahkûmdur. Çünkü ego doyumsuzdur; ne kadar beslenirse beslensin, hep daha fazlasını ister.
Bir zamanlar büyük filozof Diogenes’e sormuşlar: “En büyük düşmanın kim?” O da cevap vermiş: “Kendi egom.” Gerçekten de insanın en büyük savaşı, kendi içindedir. Ego sürekli fısıldar: “Sen farklısın, sen diğerlerinden üstünsün.” Kibir ise bu fısıltıyı megafona çevirir ve sonunda kişi kendini tapılmaya değer görmeye başlar. Oysa en derin bilgelik, kendi sınırlarını bilmektir.
Bir gün herkes, aynadaki çatlakları görecektir. Ama kimi insan bu çatlaklardan ışığın sızdığını fark eder, kimisi ise aynanın kırılmasını gururuna yediremez. Önemli olan, kibri törpüleyip, içindeki hakikati görebilmektir. Çünkü insan ne kadar yükselirse yükselsin, sonunda yalnızca kalbinin ağırlığınca değer kazanır.

Yorum Yazın