Ben bu oyunu son bir ay içerisinde yaşanan gelişmelere bakarak üç bant bilardo oyununa benzetiyorum. Bilmeyenler için hemen özetleyeyim. Karambol bilardo türlerinden olan, tecrübe, çalışma, kabiliyet ve zeka gerektiren bu oyunun temel amacı oyun oynayanın kendi topumu üç defa bantlara çarpması sonrasında iki topa çarptırmasıdır. Kısacası oyunu oynayan kişi sahanın durumunu kullanarak diğer topların yerlerini değiştirerek puan kazanır.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli’nin 1Ekim tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi açılışında DEM Partisi milletvekillerinin elini sıkması ile başlayan adı konulmamış süreçte, Sayın Bahçeli’ye yakın duran aktörlerin ortak dile getirdikleri bir söylem var; ‘Devlet oyun kurar, oyun oynamaz’. Bu söylemin üç ana fonksiyonu olduğu çok açık. Öncelikle Devlet Bahçeli ile devlet aklını harmanlayarak yılların tecrübesine vurgu yapıyor. Bununla beraber her şeyin aslında önceden planlandığını ve kontrol altında olduğunu bize söylüyor ve kimi kaygıları gidermeyi amaçlıyor. Ancak hepsinden de önemlisi şu ana kadar izlediklerimizin ve bundan sonra göreceklerimizin birden çok amacı olduğunu, diğer bir deyişle bir taşla çok kuş vurulmasının hedeflendiğini vurguluyor.
Son bir ayda yaşananlara baktığımız zaman kuşkusuz oyun içerisinde oyun görmemiz gerekiyor. Çünkü dışarıdan içeriye doğru evirilen bir süreçten bahsediyoruz. Demek istediğim esasında bölgesel dış politika gereksinimleri karşısında, demokratikleşmekten öte güvenlik kaygıları ile ortaya çıkan süreç içeride de aktörleri pozisyon ve söylem değiştirmeye itiyor. İşte bu da, eğer bir oyun kurulduysa bunun çok yönlü olduğunu ya da sürecin bu oyunu çok yönlü olmaya ittiğini bizlere gösteriyor.
Peki bu oyunu nasıl tarif edebiliriz? Ben bu oyunu son bir ay içerisinde yaşanan gelişmelere bakarak üç bant bilardo oyununa benzetiyorum. Bilmeyenler için hemen özetleyeyim. Karambol bilardo türlerinden olan, tecrübe, çalışma, kabiliyet ve zeka gerektiren bu oyunun temel amacı oyun oynayanın kendi topumu üç defa bantlara çarpması sonrasında iki topa çarptırmasıdır. Kısacası oyunu oynayan kişi sahanın durumunu kullanarak diğer topların yerlerini değiştirerek puan kazanır. Sanıyorum devlet şu an için bunu yapmaya çalışmakta. Veyahut devletin güçlü bir kanadı bunun için girişimlerde bulunuyor. Ancak yukarıda değindiğim gibi temel amaç puan almak ve sonrasında rakiplerine pozisyon alanı tanımayacak şekilde oyunu bitirmek. Hal böyle olunca, buradan bir devrim niteliğinde demokratikleşme beklememek gerekiyor. Amaç oyunu kazanmak ve bir topa vurarak dengeleri alt üst etmek.
Hala bütün yaşananların ana çıkış noktasının bölgedeki dinamikler ile alakalı olduğunu ama orası ile sınırlı kalmadığını ve kalmayacağını düşünüyorum. 5 Kasım seçimlerini Trump’ın kazanacağını ve dahası Senato ve Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçilerin çoğunluğu aldığı bir senaryoda, Ortadoğu’nun daha başı boş kalacağını öngörmek hiç de zor değil. Böyle bir durumda İsrail’in İran’ı daha çok zorlaması ve bölgedeki Kürt grupların, yapıların ve örgütlerin daha başat aktör olması da çok muhtemel. Böyle bir durumda hava savunma sistemleri büyük ölçüde dronlara bağlı olan bir Türkiye’nin kendi sınırını ve sınırlarının güneyini güvenlik altına alması şart. Bunu da ancak kendi sınırları içerisindeki Kürtleri sisteme entegre ederek ve PKK’yı işlevsiz kılarak başarabilir. Hoş burada Suriye Kürtleri, Türkiye ile anlaşmaya hiç gönüllü olmayan bir Esad, bu aralar aramızın hiç de iyi olmadığı Rusya gibi sorunlarımız da var.
Topun son kere banda çarparak sayı olmasını sağlaması muhtemel durum ise doğrudan iç politika ile alakalı. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve belediyeye kayyum atanması ilk bakışta süreç ile uyumsuz gözükse de esasında tam da sürecin doğası ile alakalı.
ÖZER’İN TUTUKLANMASI TAM DA SÜRECİN DOĞASI İLE ALAKALI
İkinci önemli nokta ise Türkiye bu süreçte öncelikle Abdullah Öcalan ile belirli şartlarda mutabık kalarak, sonrasında da Selahattin Demirtaş ile ortak bir zeminde buluşarak Kürtleri çözüm için ikna edebilir. Kuşkusuz bunu yaparken ne bütün Kürtleri ikna etmesi ne de PKK’nın tamamını silah bırakmaya ikna etmesi mümkün. Sanıyorum bunu bütün gücüne ve etkisine karşın Abdullah Öcalan da yapamaz. Bu da Türkiye’nin diğer birçok alanda yaptığı gibi ‘iyi-kötü’ ayrımı yapmasına olanak sağlar. Demek istediğim o ki yapılan ve yapılacak çağrılara uyanlar ‘iyi’ kategorisinde değerlendirilirken, bunun karşısında duranlar ile ‘kötü’ olarak sınıflandırılacak. Bu sınıflandırma sonrasında kötü kümesinde yer alanlar kötülükleri oranında bir fatura ödemeye mahkûm bırakılacaklar. İşte konunun demokratikleşme ile alakasının olmadığı noktada tam da burası, zira iyi-kötü ayırımı sadece PKK için değil kimi siyasi partiler, fikir grupları ve sivil toplum için de geçerli olacak. Sürecin tepeden inme bir şekilde yapılması da doğası gereği sonucun böyle olmasına neden olacak gibi duruyor.
Topun son kere banda çarparak sayı olmasını sağlaması muhtemel durum ise doğrudan iç politika ile alakalı. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve belediyeye kayyum atanması ilk bakışta süreç ile uyumsuz gözükse de esasında tam da sürecin doğası ile alakalı. Bu hamlesi ile iktidar ya da bu oyunu kurup oynayan devlet bir yandan ‘iyi-kötü’ ayrımını herkes için yapacağını gösterirken diğer yandan da gücünün sınırları olmadığını ispatlıyor. Dahası bu hamlesi ile iç politikada gelecek seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında muhtemel aday olacak figürleri pozisyon değiştirmeye ve mümkünse bunu yaparken kendi aralarında çatışmaya itiyor. Zaten bildiğimiz Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş ayrışması bu süreçte hiç olmadığı kadar açık bir hale büründü.
CHP hiç olmadığı kadar Ekrem İmamoğlu’nu kendi adayı olarak benimsedi ve bir noktada erken doğum yapmış oldu. Elbette CHP böyle bir durumda hem Ahmet Özer’i hem de Ekrem İmamoğlu’nu savunmak durumunda ama bu savunma sırasında Mansur Yavaş’ı kendisinden ayrışmaya iterek Temmuz ve Ağustos aylarında kendini konumlandırdığı pozisyondan farklı bir konum aldı. Bundan sonra kendi içerisinde bir Mansur Yavaş sorunu ile mücadele ederken Kürt meselesinde yaşananları okumak ve ona göre hamle yapmak zorunda. Neresinden bakarsanız bakın bu çok sağlıksız bir erken doğumu işaret eder.
Uzun lafın kısası kurulan oyunun tarafların çok parçalı olması nedeniyle çok da kolay oynanacak bir oyun olmadığı çok açık. Ancak bu oyunun bir çıkış merkezi olsa da koşulları ve diğer aktörlerin bulundukları yerleri kullanarak sonuca gitmesi de çok muhtemel. Dediğim gibi buradan seyir zevki inanılmaz üst seviyede olan bir oyun beklememek lazım, amaç puan almak ve oyunun sonunda kazanan olmak.
Yorum Yazın