Devlet kurumlarının bir kültürel kimlik tercihine bağlı olarak o kimliklerden insanlara teslim edilmesi mezhepsel bir tahakkümün de ortaya çıkmasına başlar. Devlet ve kurumlarının hakem olmadığı, dar/geniş cemaatsel dayanışmanın hakim olduğu her yerde ortaya çıkacak olan şey, özerk tahakküm olanlarının oluşmasından başka bir şey değildir. Son haftalarda Menzil tarikatından bazı isimlerin TSK, bürokrasi ve yurt dışı temsilcilikleri kademelerinde olan yetkilileri ziyaretlerine ilişkin medyaya fotoğraflar düştü.Bununla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’nın STK olarak tanımladığı kurumlarla yapılan protokoller kapsamında ilkokul çocuklarına dini eğitim adı altında gerçekleşene bazı ziyaret görüntüleri de kamuoyuna yansıdı.Bütün bunlar bize önemli bir şey söylüyor. O da devletin kendi ideolojik gücünü koruma uğruna iktidarın sürdürdüğü toplumsal mühendisliğe sessiz kaldığını.Bu açıdan geçtiğimiz aylarda Tuzla Piyade Okulu’ndaki törende Atatürk rozeti takılmamasına itiraz eden subayların da okuldan atılmasına şaşırmıyoruz. Yani sadece rozet takmayanlar değil, takılması için hassasiyet gösterenler de okuldan atıldı.
TÜRKİYE: TOPLUM DEĞİL CEMAATLER TOPLAMI
Devlet destekli iktidar pratiklerinin yol açtığı en somut sonuç, toplumsal kutuplaşmanın derinleştirilmesi dahası kalıcı hale gelmesidir. Bu Türkiye için büyük bir tehlikedir.Bunun nedeni de Türkiye’nin kuruşundan bu yana toplum değil cemaatler/kimlikler toplamı olmasından kaynaklanmaktadır.Böyle bir toplumda, iktidarın kutuplaştırıcı siyaseti ve dili cemaatler/kimlikleri birbirinden daha fazla uzaklaştırmakta ve gettolaştırmaktadır.Bu uzaklaşma ve gettolaşma halinin en doğal sonucu, ülkede var olan cemaatler/kimlikler arasındaki zihinsel bölünmenin derinleşmesidir.İktidar bunu da makbul olan ve olmayan vatandaşlık tanımı üzerinde yapmaktadır.İktidar/devlet blokunun kamusal alanda tanımladığı vatandaşlık prototipine (Sünni/Türk) uyan ve iktidardan yana olanlar yani makbul vatandaşlar bu yeni dönemde her şey olabilir, her şey yapabilirken; bunun dışında kalanlar her anlamada öteki olmakta ve olabilecekleri de sınırlanmaktadır.Dahası bu kutuplaşma ve bölünme, toplumsal değil siyasetin icat edip, tüm kurumları/araçları ile hayata geçirdiği bir toplumsal mühendisliğin sonucudur. Bu açıdan iktidar bloku, tabanını konsolide halde tutmak için her şeyi yapmaktadır.Bunun için de, toplumsal fay hatları sürekli canlı tutulmaktadır.Böyle bir ülkenin de örneğin laik olması mümkün değildir, örneğin eşit vatandaşlıktan söz etmek mümkün değildir, örneğin hukukun herkese eşit olduğundan bahsetmek mümkün değildir.
Yorum Yazın