Sanatla aklamaya yönelik eleştiri kişiler üzerinden de ilerleyebilir. Fuarın ev sahiplerinden Fettah Tamince’nin farklı dönemlerde sanat üzerinden kendini nasıl görünür kıldığına, fuarı düzenleyen İKON Fuarcılık şirketinin 2023 yılında ödeyeceğini açıkladığı verginin miktarının komikliğine dair bilgiler Contemporary Istanbul’da sunulan sanatın içeriğine dair öznel yaklaşımlardan daha az değerli olmasa gerek.
Burak Delier’in 1 Kasım 2024 tarihinde Sanatatak sitesinde yayınlanan “İşçiden Sanatçıya ve Sanatçıdan İşçiye: Contemporary Tersane Istanbul” başlıklı yazısı[i] Türkiye’deki sanat ortamına yönelik ortaya koyduğu eleştirel bakış açısından tartışılmaya değer bir nitelik taşıyor.
Burak Delier yazısına Türkiye’deki sanat ortamına dair yerinde bir tespit ile başlıyor: “Türkiye çağdaş sanat ortamları oldukça kapalı, işlerin sessizce yürütüldüğü, dedikodunun asli iletişim biçimi olduğu ortamlar. Bu dedikodu temelli iletişim de herkesin bildiği ama ne bildiğini tam bilmediği veya bilinen ama gizli tutulan bilgiler ve kanaatler üzerinden işliyor. Söylenen sözler kalıp ve hazır konumlardan geliyor. Söylenmeyen sözler söylenenlerden çok fazla…”
Burak Delier, sanatla aklamak tabirinin kolaylıkla kullanılıyor olmasının “sanat alanındaki öznelerin failliğini silen; her türlü sanatı iyi, eleştirel, değerli kabul eden, sanat-piyasa-sermaye ilişkilerindeki müzakere alanlarının, gizli-açık uzlaşımları ve çatışmaların, farklı konumlanmaların ele alınmasını ve tartışılmasını önleyen” bir yaklaşım olduğunu ileri sürerek söz konusu terimin sanat alanının yanlış yorumlanmasına yönelik olumsuz bir potansiyeli barındırabileceğini iddia ediyor ve güncel bir soruyu gündeme getiriyor: “Contemporary İstanbul Sanat Fuarı ne anlamda Tersane İstanbul projesini “aklıyor”?”
Burak Delier yazısında Contemporary Istanbul özelinden yola çıkarak sanat fuarlarında yer alan eserlerin nitelikleri ve işlevleri üzerinden keskin bir genelleme içine giriyor. Yazarın yukarıdaki sorusunun içerdiği ima ancak fuarda yer alan eserlerin dekoratif olmaktan öteye gitmeyen bir işleve sahip olduğu genellemesi ile değer kazanabilir. Fuarda sergilenen eserlerin “zararsız” olmasına yönelik bir tedbir/sansürün varlığından emin olabiliriz. Bununla birlikte “zararsız” olması sanat eserinin niteliğine dair yapılacak değerlendirmede yegâne kriter değildir.
Sanatla aklamak tabirini yalnızca sermaye-sanat ilişkisi bağlamında kullanmak terimin anlamını daraltan, hatalı bir yaklaşım olacaktır. Nitekim Türkiye’de AKP iktidarının son senelerde aynı yöntemi uyguladığını görüyoruz. Beyoğlu Kültür Yolu projesi bu siyasetin en somut girişimidir.
BEYOĞLU KÜLTÜR YOLU PROJESİ BU SİYASETİN EN SOMUT GİRİŞİMİ
Contemporary Istanbul’da sunulan içerik, fuara yönelik sanatla aklama çerçevesi içerisinde geliştirilecek eleştirinin bir unsuru olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte eleştirinin içermesi gereken esas konu fuarın toplum nezdindeki algılanış şekli olmalıdır. Sanatla aklama çerçevesi içine yalnızca bir kent suçu olan Tersane İstanbul yer almıyor. Sanatla aklamaya yönelik eleştiri kişiler üzerinden de ilerleyebilir. Fuarın ev sahiplerinden Fettah Tamince’nin farklı dönemlerde sanat üzerinden kendini nasıl görünür kıldığına, diğer ev sahibi eski AKP milletvekili Abdülkadir Kart’ın İstanbul’a yaptığı katkılara (örneğin, Levent’e oturtulan 20 bin kişilik Barbaros Hayrettin Paşa Camii), fuarı düzenleyen İKON Fuarcılık şirketinin 2023 yılında ödeyeceğini açıkladığı verginin miktarının komikliğine dair bilgiler Contemporary Istanbul’da sunulan sanatın içeriğine dair öznel yaklaşımlardan daha az değerli olmasa gerek.
Sanatla aklamak tabirini yalnızca sermaye-sanat ilişkisi bağlamında kullanmak terimin anlamını daraltan, hatalı bir yaklaşım olacaktır. Nitekim Türkiye’de AKP iktidarının son senelerde aynı yöntemi uyguladığını görüyoruz. Beyoğlu Kültür Yolu projesi bu siyasetin en somut girişimidir. Kısa süre içinde ülke geneline yayılan bu proje dahilinde hiç akla gelmeyecek isimlerin yer aldığını görüyoruz. Keza iktidarın propaganda aracı TRT bir “kültür-sanat” kanalını barındırarak aynı yöntemi uyguluyor. Kurum Türkiye’deki sanat çevresinin en güçlü zaafı olan, görünür olma kaygısını kurnazca değerlendirmiş durumda.
Burak Arıkan’ın kurucusu olduğu Mülksüzleştirme Ağları’nın katkısı göz ardı edilmeden kabul edilmesi gereken bir gerçek var ki Türkiye’deki sanat alanına yönelik oturaklı bir kurumsal eleştiri geliştirilemiyor. Aktörlerin üstlendiği rollere, kurumların yüklendiği işleve, sanat alanına yön veren ilişkiler ağının işleyişine yönelik somut bilgilerin kamuoyuna anlaşılır bir şekilde sunulması etkili bir kurumsal eleştiri için başlangıç noktası olabilir.
---
[i] https://www.sanatatak.com/isciden-sanatciya-ve-sanatcidan-isciye-contemporary-tersane-istanbul/
Yorum Yazın