İbni Haldun’a göre coğrafya kaderdir. Türkiye’nin Suriye dış politika çizgisi Haldun’un bu tezini doğruluyor. Oysa geçen yüzlerce yıl içinde oyuncular da kuşkusuz zamanın ruhu da değişti. Son gelişmeleri ve Türk kamuoyuna iktidar koalisyonu tarafından aktarılan bilgileri, yandaş medyanın yorumlarını izlerken; coğrafyadan çok öngörüsüz politikacıların kader olduğunu düşünüyor insan.
Kurtuluş Savaşı'nı başarıya götüren askeri kadronun, Suriye başta Ortadoğu ile ilgili anıları, Atatürk’ün çizdiği dış politika çizgisini belirlemiş olmalı. Günümüzde hala geçerliliğini koruyan, din ile dünya işlerini karıştırma halinin en somut ortaya çıktığı coğrafya burasıdır.
Garip bir rastlantı sayılabilir. Suriyeli Araplar arasında yaygınlaşan Osmanlı’dan ya da Türklerden ayrılma düşüncesinin temelinde, son dönem Osmanlı aydınları arasında güçlenen “bağımsızlık” ya da “milliyetçilik” akımlarının etkisi vardır.
Kanuni döneminde bir İngiliz tüccara-Anderson- tanınan özel imtiyazla, Halep’te kuruluşuna izin verilen, “The Levant Company” -1581- iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geçmişini hayli eskilere götürür. Şirket bir süre sonra -1592- Turkey Company- adını alarak, çalışmalarını 1924 yılına kadar sürdürdü.
THE LEVANT COMPANY
Uluslararası kara ve daha sonra deniz ticaret yolları üzerindeki stratejik konumunun yanında, 19.YY ikinci yarısından başlayarak öne çıkan petrol kaynakları, kısa sürede önce İngiltere ve ardından diğer Batılı ülkelerin ilgilerini Ortadoğu’ya çekti. Ancak İngiltere ya da son dönem Osmanlı diplomatik jargonuyla, “İngiliz devlet-i fahimanesi” nin bölgeye ilişkin yaklaşımı, bu gelişmelerden hayli eski bir geçmişe sahipti.
Kanuni döneminde bir İngiliz tüccara-Anderson- tanınan özel imtiyazla, Halep’te kuruluşuna izin verilen, “The Levant Company” -1581- iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geçmişini hayli eskilere götürür. Şirket bir süre sonra -1592- Turkey Company- adını alarak, çalışmalarını 1924 yılına kadar sürdürdü.
1.Dünya Savaşı bitiminde bölge ile ilgisi tarihsel geçmişi dışında -nerdeyse- hiç kalmayan Türkiye, NATO’ya girişinin ardından sınır güvenliğini Batılı İttifaklarda yer almakta aradı. İngiltere-ABD ortaklığının öncülüğünde oluşturulan kuruluşlara üye olundu. Bu süreçte Sovyetlerin de bölge ile ilgilenmeleri yanında Suriye ile Mısır arasında varılan anlaşmaya dayalı ortak bir devlet kuruldu-Birleşik Arap Cumhuriyeti-
Türkiye bölgede çıkarları bulunan Anglo-Sakson müttefiklerinin etkisiyle, Suriye sınırına zırhlı birliklerini yığdı. Ancak yaklaşan kış iklim koşulları ve yetersiz donanım yüzünden, bu güç kullanılamadı. Sovyetlerin bu yığınaktan rahatsızlık duydukları, dönemin SSCB Lideri Kruşçev’in bir yurt dışı gezisi sırasında verdiği demeçten anlaşıldı.
İbni Haldun’a göre coğrafya kaderdir. Türkiye’nin Suriye dış politika çizgisi Haldun’un bu tezini doğruluyor.
Oysa geçen yüzlerce yıl içinde oyuncular da kuşkusuz zamanın ruhu da değişti. Son gelişmeleri ve Türk kamuoyuna iktidar koalisyonu tarafından aktarılan bilgileri, yandaş medyanın yorumlarını izlerken; coğrafyadan çok öngörüsüz politikacıların kader olduğunu düşünüyor insan.
Oyuncular değişti derken, çıkarların değiştiği kuşkusuz kastedilmiyor. Anglo -Saksonlar ve Bölge politikaları aynı. Değişen Rusya’nın rejimi, sadece.
Yorum Yazın