Erdoğan, her ne kadar Kürt sorununda "çözüm sürecini" başlatmış olan biri olsa da özünde sağcı bir siyasetçi. "Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz" diyen birinden CHP gibi kendini sosyal demokrat olarak tanımlamış bir parti neden ve niçin etkilenir ki? Bu sorunun cevabını vermek çok zor. Benim için daha da öyle. Çünkü ben 1991-93 yılları arasında rahmetli Erdal İnönü ile çalışmış biriyim. Erdal bey Kürt sorununa demokratik bir çerçevesinden bakan biriydi.Gerçekten şu CHP’li sekülerleri anlamakta zorlanıyorum. Bir sürü olaydan ve uzunca bir zamandan sonra Kürtlerin ve demokratların içinde yer aldığı ve demokrat siyaset yapan şimdiki adıyla DEM partiyle ancak şimdilerde utangaç olmayan bir ilişki kurmuş durumda. Daha doğrusu kurmaya çalışıyor.CHP yönetimleri, Erdoğan’ın "şeytanlaştırarak" siyaset sahnesindeki etkisini kırmak için bulduğu "Bunlar terörist!" ifadesinden oldukça uzun bir süre çok etkilendiler. Siyasetlerini bu tanım içinde belirlediler. Oysa bu süreç "Seni başkan yaptırmayacağız!" sloganının 7 Haziran seçimlerinde gerçekleşmesiyle başlayan bir süreçti ve son olarak Selahattin Demirtaş’a 40 yıl ceza verilmesiyle devam etmekte.Erdoğan’ın böyle yapması anlaşılabilir bir şey. Çünkü Erdoğan, her ne kadar Kürt sorununda "çözüm sürecini" başlatmış olan biri olsa da özünde sağcı bir siyasetçi. "Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz" diyen birinden CHP gibi kendini sosyal demokrat olarak tanımlamış bir parti neden ve niçin etkilenir ki?Bu sorunun cevabını vermek çok zor. Benim için daha da öyle. Neden mi?Çünkü ben 1991-93 yılları arasında rahmetli Erdal İnönü ile çalışmış biriyim. Erdal bey Kürt sorununa demokratik bir çerçevesinden bakan biriydi. 1990’da Kürt Raporu’nu hazırlatmış, 1991 seçimlerinde Kürt adayları parlamentoya taşımış ve partisinin bölgenin birinci partisi olmasını sağlamıştı. Öyle ki neredeyse bölgenin vekilleri ve belediye başkanlarının çoğu SHP’li olmuştu. Ama ne yazık ki o zaman da hükümette Tansu Çiller gibi ne yaptığını bilmeyen birinin başbakan olmasıyla köy yakmaları, faili meçhul cinayetleri vs. gibi olaylar Kürt sorununu daha da kangrenleştirdi. Bunun da zaten eksik olan demokrasimizin iyice eksilmesine neden olduğu ortada.
CHP’nin yeni yönetiminin son zamanlarda attığı bazı adımlar bu geçmişle bağ kurmak yönünde umut verici. Üstelik de bu bağ kurmak adımları sadece Kürtler bağlamında değil, başta Aleviler olmak üzere, bu ülkede kendi kimliklerine sahip çıkan bütün farklı kimlikler için de hatta bazılarınıza aykırı gibi gelebilir ama bu aynı zamanda İslami duyarlılıkları yüksek muhafazakar kesimler için de bir gereklilik.
Yorum Yazın