Olaylar başımıza gelip geçtikten sonra kırıklarımızla ne yapacağız? Japon kültüründe bir anlayış var: Kintsugi. Zen budizm felsefesinden alınmış ve sanata uyarlanmış bir anlayış ‘kintsugi’. Kintsugi, kırık çömlekleri onarmanın yolunun onları eski haline döndürerek değil kırılmış yerlerini ortaya çıkararak, göstererek onu daha güzel kılınabileceğini anlatıyor.Hayat sizi de bir yerlerde bir şekilde kırmıştır, boynunuzu eğip sizi paramparça etmesine belki siz razı oldunuz ve büyümek için kırılmaya ihtiyacınız vardı. Olaylar başımıza gelip geçtikten sonra kırıklarımızla ne yapacağız? Japon kültüründe bir anlayış var: Kintsugi. Zen budizm felsefesinden alınmış ve sanata uyarlanmış bir anlayış ‘kintsugi’.Kintsugi’nin kelime anlamı ‘altın doğrama’. Zamanında Japon imparatoru en sevdiği kırılan kasesinin onarılmasını istemiş ama kase öyle kötü geri gelmiş ki yeni bir yöntem geliştirilmek zorunda kalınmış ve kırılan yerler altın ile doldurulmuş. Kintsugi, kırık çömlekleri onarmanın yolunun onları eski haline döndürerek değil kırılmış yerlerini ortaya çıkararak, göstererek onu daha güzel kılınabileceğini anlatıyor. Kintsugi sadece bir sanat biçimi değil aynı zamanda bir yaşam felsefesi.Gelin bu bakış açısını yaşama uyarlayalım. Acılar yaşama içkin ve çoğu zaman paçalarımıza dolanıyor. Def etmeye çalışanın da sonu iyi değil, çünkü kırmadan kırılmadan büyümüyor insan. Kırıldıktan sonra bir şeyleri eskisi gibi yapmaya çalışmak da nafile. Çünkü insan kırıklarıyla, kusurlarıyla güzel. Nietzsche şöyle der: Yaralanmamış bir insan, yaralı bir insandan daha aşağıdır. Ona göre güçlü insanlar yaralarından ders çıkarırlar ve öğrenirler. Zayıf insanlar ise yaşamın sorumluluğunu almaktan ziyade suçu başkalarına atarlar. Yaraları eksiklik olarak görüp onları yok saymak kendini kandırmak değil de nedir? Kusurlarına rağmen yokmuş gibi davranmanın kırık kaselerin ilk günkü hallerine dönme hülyalarından ne farkı var?Yaralarımızı kabul edip onları üzerimize birer madalyon olarak takmak nasıl olurdu? Acıların kaçınılmaz olduğu bu hayatta yaralarımızın bizi daha dirençli ve güçlü yaptığını bilerek yola devam etme fikridir bu. Başarılı insanların çoğunun güçlü yaraları olduğunu görürsünüz. Kırıkları onları hayata karşı daha güçlü ve dirençli yapar. Travmalarımız ve yaralarımız bize kim olduğumuz söylemez, onların varlığını kabul edersek bize kim olabileceğimizi söyler; kanayan yerleri önce kabul edip ancak sonrasında iyileştirebiliriz.
Bir şeyin değerli olup olması ne kadar hasar aldığı ile ilgili değildir, bilhassa kırıkları değerini arttırır çünkü yaşanmışlıkları gösterir. Deneyimleriyle karanlık bir tünelden geçse de insan, aniden başını yarsa da, o kazadan kalan yara hatırlatır ona kim olduğunu. Birleştirince tüm kırılmış yerlerini daha dik durur ve daha esnek.
Yorum Yazın