Siyasi iktidar halkı, CHP'li belediyelerin kamu kaynaklarını "halka harcayan" bir yönetim modeli sunduğuna dair inancından uzaklaştırmak istiyor. Bir bakıma CHP’li belediyelerin yolsuzlukla anılan bir yapı olduğuna inandırmaya çalışıyor. Asıl çarpıcı olan ise, halka kendinin "iyi" olduğunu anlatamayan iktidarın, muhalefeti kötüleyerek kendisini yeniden alternatif olarak sunmasıdır.
Önceki köşe yazılarımda “son yıllarda yaşanan” diye cümlelere başlamışlığım çoktur. Ancak ülkemizde öyle şeyler yaşanıyor ki artık her cümleye “son günlerde” diye başlamak zorunda kalıyorum. Zira Türkiye’de siyaset marifeti ile hayatımız-kaderimiz an be an değiştirmekte, etkilemekte, kötüye gitmekte. Artık her günümüz bir öncekinden daha kötü.
Ve son günlerde Türkiye, tarihinin en keskin siyasi ve ekonomik dönüşüm süreçlerinden birine tanıklık ediyor. Bir tarafta, halkın sırtına yüklenen yoksullaşma ve adaletsizlik; diğer tarafta, bu zorlukları aşma umudu vaat eden yerel yönetimler... ne var ki siyasi iktidar, halkın CHP'li belediyelere duyduğu bu güveni sarsmaya yönelik sistematik bir kampanya yürütüyor, eskiden olduğu gibi. 1994 yılında sosyal demokratların yaşadığı travmayı hatırlatan bu kötü süreç, yine "algı oyunları", "yolsuzluk" ve “terör” iddialarıyla halka sunuluyor. Artık ülkece siyasal olarak yeni bir yol ayrımındayız.
Bugün açıkça görülüyor ki halk, iktidarın yoksullaştırma politikasına ve kötü yönetimine daha önce hiç olmadığı kadar tepkili... Bu tepki beraberinde halkçı belediyecilik anlayışı ile öne çıkan CHP’li belediyelerin bir kurtuluş olarak görülmesini sağladı. Fakat halkın sığınacak bir liman olarak gördüğü CHP’li belediyeler, iktidarın bilinçli bir şekilde hedef tahtası haline dönüştü. Konser faturaları, terörle işbirliği ve yolsuzluk gibi iddialar ile kamuoyuna sunulan bu sistematik saldırılar, yalnızca yerel yönetimlerin değil, CHP'nin toplumdaki algısını değiştirmeye yönelik olduğu da açık.
Siyasi iktidar halkı, CHP'li belediyelerin kamu kaynaklarını "halka harcayan" bir yönetim modeli sunduğuna dair inancından uzaklaştırmak istiyor. Bir bakıma CHP’li belediyelerin yolsuzlukla anılan bir yapı olduğuna inandırmaya çalışıyor. Asıl çarpıcı olan ise, halka kendinin "iyi" olduğunu anlatamayan iktidarın, muhalefeti kötüleyerek kendisini yeniden alternatif olarak sunmasıdır.
CHP’nin ortaya koyduğu "normalleşeceğiz ve el sıkışmaya devam edeceğiz" söylemlerinin artık bir karşılığının olmadığı da açıktır. CHP'nin tüm yerel yönetimleriyle beraber, halkın güvenini yeniden kazanacak ve gerçekleri ortaya koyacağı güçlü bir aksiyona ihtiyacı var.
CHP’NİN GÜÇLÜ BİR AKSİYONA İHTİYACI VAR
İktidarın ortaya koyduğu bu adaletsiz ve kötü niyetli bu strateji, ne yazık ki etkisiz değil. İktidarın bu olumsuz kampanyaları, CHP’li belediyelere olan toplumsal desteğin azaldığını gösteriyor. Zira CHP kendisine yapılan bu saldırılara karşı, güçlü ve etkili bir strateji ortaya koyamaz ise, çok daha tehlikeli sonuçlarla karşı karşıya kalabilir. Çünkü CHP’yi yeniden halkın umut partisi olmasında çok büyük emeği olan Ekrem İmamoğlu bu saldırıların asıl odağında duruyor. İktidarın asıl hedefinin Ekrem İmamoğlu olduğu bir sır değil. İşte CHP bu saldırılara karşı ciddi bir direnç ve ikna edici söylemler ortaya koyamaz ise iktidarın bu hamleleri, İmamoğlu ve diğer CHP'li belediyelerin üzerinde Demokles'in kılıcı sallanıp duracak. İşte CHP’yi bekleyen en büyük tehlike de budur: İmamoğlu’nun yitirilmesi…
Tarih, iktidarların bu stratejilerinin genellikle tersine döndüğü örneklerle dolu. Ancak CHP, yaptığı hatalardan ders çıkarmaz ise, iktidarın elindeki tüm tuşlara basmak sureti ile kurduğu bu baskıya boyun eğmek zorunda kalabilir. Bu mücadele, sadece CHP'nin değil Türkiye'nin demokrasi, adalet ve özgürlük mücadelesinin geleceğini etkileyecek bir duruma dönüşecektir.
Bu bakımdan CHP’nin ortaya koyduğu "normalleşeceğiz ve el sıkışmaya devam edeceğiz" söylemlerinin artık bir karşılığının olmadığı da açıktır. CHP'nin tüm yerel yönetimleriyle beraber, halkın güvenini yeniden kazanacak ve gerçekleri ortaya koyacağı güçlü bir aksiyona ihtiyacı var. Aksi halde, iktidarın sınır tanımayan adaletsizliği karşısında toplumun umutlarını daha fazla kaybetmesi kaçınılmaz... Unutulmamalıdır ki bugün kararlı bir mücadele verilmezse, yarının Türkiye'si daha karanlık bir tabloyla karşı karşıya kalabilir.

Yorum Yazın