Şubat 2024’de ilginç bir şey oldu ve MASAK Ayhan Bora Kaplan’ın marifetleri ve karapara aklama girişimleri için dört yüz sahifelik bir rapor yayınladı ve bu raporda bir tablo kullanarak Ayhan Bora Kaplan’ın paravan şirketlerine Halk Bankasının açtığı kredileri resmen yayınladı.
2015’den günümüze olan biten rezaletleri burada özetlemeyeceğim, muhtemelen zaten bu yazıyı okuyanlar da en az benim kadar izliyorlardır Ayhan Bora Kaplan soruşturmasını ve esas vazifesi küçük esnafa kredi vermek olan bir kamu bankası üzerinden yaşanan büyük talihsizlikleri. Ayhan Bora Kaplan isimli o adam bana hiç ilginç gelmiyor, Türkiye benzer adamları hep gördü, görüyor ve maalesef muhtemelen yakın gelecekte de görecek, sıradan diyebileceğim bir yolsuzluk ajanı. Ancak, şunu unutmayalım, bu temel bir doğrudur, Türkiye’de ve hatta başka her yerde, üstelik işin içinde çok büyük rant parası varsa, uyuşturucu parası varsa, kamu bankaları kredileri skandalı varsa, bu işler devletin tam içinden birilerinin işbirliği, desteği, paydaşlığı olmadan olamaz.
Bir kamu maliyesi eski öğretim üyesi olarak ilgimi bu skandallarda çeşitli devlet organlarının oynadıkları roller ve bu organların tam bir cezasızlık koruması altında olmaları çok ama çok daha fazla çekiyor; bu konu, Ayhan Bora Kaplan denen adamdan çok daha ilginç değil mi?
SKANDALLARDA DEVLET ORGANLARININ ROLLERİ DAHA İLGİNÇ
Benim de, bir kamu maliyesi eski öğretim üyesi olarak ilgimi bu skandallarda çeşitli devlet organlarının oynadıkları roller ve bu organların tam bir cezasızlık koruması altında olmaları çok ama çok daha fazla çekiyor; bu konu, Ayhan Bora Kaplan denen adamdan çok daha ilginç değil mi?Ayhan Bora Kaplan ismini daha öncelerden de duymuşluğumuz vardı ama bu yolsuzluk ajanının çok yakınlarına, muteber arkadaşlarına kurdurduğu paravan şirketlere bir kamu bankasından, Halk Bankası, geçtiğimiz senelerde bir milyar TL’ye yakın krediler kullandığını 2023 senesi Kasım ayında detaylı bir biçimde öğrenmeğe başladık; hafızam yanıltmıyor ise önce İYİP milletvekili Dr.Turhan Çömez bu konuyu gündeme getirmiş idi.
Bendeniz de o tarihlerde Artı Gerçek sitesinde yazıyordum, bu konuya ilişkin iki yazı yazdım, bu yazılarda kurumsal, yasal öneriler getirmeye çalıştım ama 30 Kasım günü sitenin editörü arkadaş beni aradı ve iki yazıma da T.C. İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği marifetiyle yayın ve yazılara ulaşım yasağı getirildiğini öğrendim; hukukçu değilim ama bu tür bir yargı kararının yasallığı, anayasallığı, meşruiyeti için benim bu iki yazımda ne bulduklarını doğrusu anlamakta aciz kaldım.Halk Bankasının bir yolsuzluk ajanının paravan şirketlerine çok büyük krediler açtığının basında yazılması sonrası Halkbank bu iddialar üzerine bir açıklama yapmıştı, açıklamada “Bahse konu şahıs veya ortağı olduğu şirketlere, belirtilen tutarda ve teminatsız kredi kullandırılması söz konusu dahi değildir. Eski bölge yöneticimizin görev değişiminin söz konusu işlemlerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır” denildi.Halk Bankası yönetiminin bu açıklaması çok profesyonel ama kamu bankacılığı etiği ile ne kadar ahenkli olduğu kuşkulu bir açıklama çünkü aslında iddiaları reddetmiyor, mesela basında kredi büyüklüğü 700 milyon diye çıkmış ama gerçek kredi büyüklüğü 699 milyon TL ise, teminatsız denen kredilere karşılık olarak da teminat (???) olarak kredi değerinin çok altında bir arsa ya da başka taşınmazlar gösterilmiş ise Banka “belirtilen tutarda ve teminatsız kredi kullandırılması söz konusu dahi değildir” diyebilir değil mi?Başka bir kamu bankası da bir basın kuruluşunun satın alınması için kullandırılan dev bir kredi karşılığı olarak sit alanı olan bir golf sahasını kabul etmiş değil mi idi?Ancak, Şubat 2024’de ilginç bir şey oldu ve Maliye Bakanlığının bir kuruluşu olan MASAK Ayhan Bora Kaplan’ın marifetleri ve karapara aklama girişimleri için dört yüz sahifelik bir rapor yayınladı ve bu raporda bir tablo kullanarak Ayhan Bora Kaplan’ın paravan şirketlerine Halk Bankasının açtığı kredileri resmen yayınladı.
Bu aşamada benim aklıma da yayın yasağı getirilen iki makalem geldi, MASAK’ın açıkladığı bu tablodan sonra “benim makalelerimin ne günahı vardı ya?” sorusu gelmiyor değil.Tamam, iki makaleme sanki kamu yararına, hukuk düzenine çok aykırı bir şey yapmışım gibi erişim yasağı getirildi ama hani bir laf var, “gerçeklerin en sonunda ortaya çıkma gibi kötü bir huyu vardır” diye, ben durumumdan çok şikayetçi değilim, içim rahat ama bir de, Allah göstermesin, “söz konusu bile değil” diyen Halk Bankası yönetimi ya da bu yazılarıma yayın yasağı getiren hakimin yerinde olmak vardı, bu çok zor olurdu gerçekten.Benim onlara iki tavsiyem var, MASAK’ın raporunu dikkatlice okusunlar ve hatta Halk Bankası aynı mahkemeye MASAK raporuna yayın yasağı getirilmesi için bir başvuru daha yapsın bakalım.Gelelim konunun benim için en ilginç noktasına. Yazının başında belirtmiş idim, Ayhan Bora Kaplan sıradan bir adam, önemli olan kamu bankacılığının Türkiye’deki işleyişi.
Kamu bankacılığı asla asli görevleri dışında olağan bankacılık hizmetleri yürütmemeli; genel müdürlerini, yönetim kurullarını sisteme göre başbakanların, cumhurbaşkanlarının, hükümetlerin tayin ettiği bir kamu bankacılık anlayışı piyasaya krediler açabiliyor ise tam bir yolsuzluk bataklığı adayıdır.
KAMU BANKACILIĞI ASLİ GÖREVLERİNİN DIŞINA ÇIKMAMALI
Kamu bankacılığını sonlandıralım diyemiyorum, çiftçiye destek (Ziraat Bankası), küçük esnafa destek (Halk Bankası) çok önemli yarı kamusal niteliği olan bankacılık hizmetleri, ilgili bakanlıkların altından kalkması kolay olmayan konular. Ama, kamu bankacılığı asla asli görevleri dışında olağan bankacılık hizmetleri yürütmemeli; genel müdürlerini, yönetim kurullarını sisteme göre başbakanların, cumhurbaşkanlarının, hükümetlerin tayin ettiği bir kamu bankacılık anlayışı piyasaya krediler açabiliyor ise tam bir yolsuzluk bataklığı adayıdır, böyle bir şey olamaz, dikkat edin ülkemizde de karışık, şaibeli konularda bazı şaibeli kişiler kredi talep etmek için önce kamu bankalarına başvurmaktadırlar, durumu, isimleri, şirketleri herkes biliyor, lütfen bana Horzum- hortum olayından başlayarak, hatta Yavuz- havuz davasına kadar dahi gidebilirsiniz, saydırmayın ama bu neden böyle oluyor diye de bir düşünün lütfen.
Ziraat Bankası tarımcılara kredi versin, Halk Bank esnafa kredi kullandırsın, bu krediler nedeniyle küresel konjonktürün ya da ülke yönetiminin hataları nedeniyle bu kamu bankaları zarar ederlerse vergi mükellefinin bu zararları bütçeden kapatması büyük ölçüde meşru olabilir, çok itiraz etmem, edemem ama kamu bankaları bir medya kuruluşunun satın alınması ya da bir gangsterin paravan şirketlerine açtığı krediler nedeniyle zarar eder ve bu zararlar da vergi mükellefinin sırtına binerse işte bu durum tam bir kamusal skandaldır, suçtur, meşru değildir.
Aşağıda Halk Bankasının esas kuruluş sözleşmesinin (2001) başlangıç bölümünden, 1, 2 ve 4. maddelerini copy- paste yöntemiyle aktarıyorum:
“Madde:1- ) Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi’nin Esas Sözleşmesi, 4603 sayılı Kanun uyarınca aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Unvan: Madde:2- ) Bankanın unvanı “Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi”dir. Kısa adı “Halkbank”tır. Bu Esas Sözleşme’de kısaca “Banka” olarak anılacaktır.
Amaç ve Konu: Madde:4- ) (1) Bankanın amacı, Bankacılık Kanunu ve ilgili diğer mevzuatta belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla, mevduat bankalarının yapabilecekleri her türlü bankacılık faaliyetinin yürütülmesidir. (2) Banka, amaçlarını gerçekleştirmek üzere Bankacılık Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerinin tanıdığı tüm yetkileri kullanır. “Görüldüğü gibi Halk Bank artık bir anonim şirkettir ama şayet bankanın amacı yarı kamusal hizmetler dışında kredi kullandırmak olmaz ise, bence doğrusu budur, bu anonim şirket statüsü de anlamsızlaşır.Yapılması gereken hemen 4. maddedeki “mevduat bankalarının yapabilecekleri her türlü bankacılık faaliyetinin yürütülmesidir” hükmünün iptali olmalı ve banka gerçek bir yarı kamusal hizmet üreticisi niteliğine kavuşmalıdır, bu durumda oluşacak kaçınılmaz (adeta) görevlendirme zararları da meşruiyet kazanır ve vergi mükellefi de buğday üreticisine sağlanan destek nedeniyle oluşacak yüke çok şikayet etmeden katlanır; bir de, bu bankalar Türkiye Varlık Fonu içinden çıkarılmalı ve tümüyle Sayıştay denetimine açılmalıdır.
Aksi durumda da daha senelerce kamu bankacılığı krizlerini, yolsuzluklarını konuşur dururuz.İlginçtir, muhalif partiler de bu esas sözleşmedeki 4. Maddeye pek itiraz etmemektedirler, muhtemelen akıllarının bir yerinde “biz iktidara gelirsek bu bankaların başına ahlaklı(!), liyakat sahibi insanlar atarız ve aynı mevzuat dahilinde yolsuzluklar biter” gibi çok yanlış bir bakış yatmaktadır.Yolsuzluklarla mücadele daha dürüst insanlarla değil uygun kurumsal, yasal, anayasal düzenlemelerle gerçekleşir.Ama en ilginç münazara konusu muhtemelen neden bizde kurumsal düzenlemelerden hep kaçınıldığı konusudur.
Yorum Yazın