Aylardır süren siyasi çıkmazın ardından Avusturya, diyalog ve uzlaşmanın mümkün olduğunu kanıtlamış bir örnek haline geldi. Ancak üç parti arasındaki ideolojik farklar oldukça büyük ve bu, hükümetin işleyişini zorlaştırabilir.
Avusturya’da beş ay süren siyasi belirsizlik ve üç başarısız denemenin ardından nihayet yeni bir hükümet kuruluyor. Ülke tarihinin en uzun ve en karmaşık hükümet kurma sürecinin ardından, merkez sağ ÖVP (Avusturya Halk Partisi), merkez sol SPÖ (Avusturya Sosyal Demokrat Partisi) ve liberal Neos partisi koalisyon konusunda anlaşmaya vardı. Bu, Avusturya’yı yeni bir siyasi krizden ve muhtemel bir erken seçimden kurtarabilir. Çünkü eğer seçimler tekrarlansaydı, aşırı sağcı FPÖ (Özgürlük Partisi) daha da güçlenerek çıkabilirdi ve bu, hükümet kurma sürecini daha da zorlaştırabilirdi.
Hafta içinde üç parti ortak hükümet programlarını kamuoyuna açıkladı ve önümüzdeki pazartesi günü yeni hükümetin yemin ederek göreve başlaması bekleniyor. Koalisyon büyük reformlar vaat etmese de, devlet bütçesinin istikrarlı bir şekilde düzeltilmesi, bazı yapısal reformlar ve Avrupa Birliği’ne olan güçlü bağlılık gibi hedefler içeriyor. Günümüz Avrupa siyasetinde, bu bile önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. En önemlisi ise, aşırı sağın hükümet dışında bırakılmış olması.
FPÖ lideri Herbert Kickl, Avusturya’yı Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın yönetim anlayışına benzer bir sisteme dönüştürmek istediğini açıkça dile getiriyor. Planları arasında sınırların kapatılması, medyanın baskı altına alınması, AB’den uzaklaşma ve Rusya’ya yönelik dostane bir politika izlenmesi yer alıyor. ÖVP’nin, sızan müzakerelere göre, FPÖ ile birçok konuda uzlaşmaya açık olduğu biliniyordu. Ancak FPÖ, koalisyon müzakerelerinde fazla taleplerde bulunarak ÖVP üzerindeki baskıyı artırınca, bu ittifakın gerçekleşmesi mümkün olmadı. Böylece sadece Avusturya değil, Avrupa Birliği de aşırı sağcı bir hükümetten son anda kurtulmuş oldu.
Zor Bir Koalisyon Dönemi Bekleniyor
Aylardır süren siyasi çıkmazın ardından Avusturya, diyalog ve uzlaşmanın mümkün olduğunu kanıtlamış bir örnek haline geldi. Ancak üç parti arasındaki ideolojik farklar oldukça büyük ve bu, hükümetin işleyişini zorlaştırabilir. Yine de tüm taraflar demokrasinin temel kurumlarına ve güçlü bir sosyal devlete bağlı olduklarını ifade ediyorlar. Alternatiflerin az olması nedeniyle, birbirlerine taviz vererek ortak bir zeminde buluştular.
Yeni hükümetin en büyük sınavı, geçmişteki büyük koalisyonların sık sık yaşadığı anlaşmazlık ve tıkanıklıkları tekrar etmemek olacak. Neos’un hükümete dahil edilmesi, bu süreci kolaylaştırabilir. Avusturya parlamentosundaki en genç parti olan Neos, inandırıcı ve cesur reformlar talep eden bir siyasi aktör olarak öne çıkıyor.
Ancak, bu yeni üçlü koalisyonun Almanya’daki “Trafik Lambası” koalisyonu (SPD, Yeşiller ve FDP) gibi iç çekişmelere sürüklenip sürüklenmeyeceği belirsiz. Şimdilik kesin olan tek şey, Avusturya’da aşırı sağcı bir FPÖ hükümeti ihtimalinin şimdilik ortadan kalkmış olması.
Avrupa’da Aşırı Sağ Tehdidi
Avusturya’daki bu gelişme, Avrupa genelinde yükselen aşırı sağ partilere karşı önemli bir örnek teşkil ediyor. Fransa’dan Almanya’ya, Hollanda’dan İtalya’ya kadar birçok Avrupa ülkesinde milliyetçi ve göçmen karşıtı partiler hızla güç kazanıyor. Bu partiler, sık sık demokratik kurumları zayıflatmak, medyayı baskı altına almak ve AB karşıtı politikalar izlemekle suçlanıyor.
Avusturya’da ise demokratik partilerin, aşırı sağın yükselişini engellemek için ortak bir çözüm bulabilmiş olması, Avrupa’da bu tür girişimlere karşı bir model olabilir. Ancak bu yalnızca geçici bir zafer. Avrupa genelinde aşırı sağ partilerin halk arasında artan desteği, sosyal eşitsizlik, göç politikaları ve ekonomik belirsizlikler gibi sorunlara daha kapsamlı çözümler üretilmesi gerektiğini gösteriyor.
Avusturya’nın yeni hükümeti, demokratik değerleri koruma yolunda bir adım attı. Ancak bu yalnızca bir başlangıç. Avrupa genelinde demokratik ve çoğulcu yönetim anlayışının sürdürülmesi için daha fazla dayanışma ve reform gerekiyor.

Yorum Yazın