Bir an için Ömer Çelik’in açıklamalarının doğru olduğunu, seçimin resmi zamanında yapılacağını varsayalım. O zaman Türkiye siyasi tarihi için çok önemli bir soru gündeme gelir; AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim? İstanbul ve Ankara büyükşehir için belediye başkan adaylarını bile zor tespit eden AKP, bir siyasetçiyi Erdoğan’ın yerine mi hazırlıyor?
AKP Sözcüsü Ömer Çelik ikinci kez kameralar karşına geçerek erken seçimin gündemlerinde olmadığını, seçimlerin zamanında yapılacağını açıkladı. Erken seçim yasal olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin tek yolu. Kısacası erken seçim yoksa Erdoğan da yok. Bir an için Ömer Çelik’in açıklamalarının doğru olduğunu, seçimin resmi zamanında yapılacağını varsayalım. O zaman Türkiye siyasi tarihi için çok önemli bir soru gündeme gelir; AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim? İstanbul ve Ankara büyükşehir için belediye başkan adaylarını bile zor tespit eden AKP, bir siyasetçiyi Erdoğan’ın yerine mi hazırlıyor?
Ömer Çelik’in bu açıklaması, normal koşullar altında ülkenin gündemini baş aşağı edebilir, tüm koşulları bir iki doğru taktikle kısa zamanda muhaliflerin lehine çevirebilirdi. Yerel seçimden sonraki 1-1,5 aylık dönemde her ne kadar seçimin birinci partisi olan CHP gündemi belirlemede başarılı olduysa da, sonraki aylarda gündemi Cumhur İttifakı belirledi. Bunu da çoğunlukla CHP içi tartışmaları, hatta kimi zaman olmayan tartışmaları gündeme sokarak yaptı. Oysa Türkiye’nin tek gündemi ekonomi. Hukuk ve eğitim gibi temel ve büyük problemler ekonomiyle yarışsa da sokaktaki gündem, günlük hayatımızın ortasındaki en büyük sorun ekonomi. Her yeni gündem, konuşulan her farklı başlık da aslında ana gündemden uzaklaşmaya yol açıyor.
Türkiye’deki genel siyasi, ekonomik ve sosyokültürel durum zaten kendi gündemini ister istemez yaratır bir hale getirildi. Sokak ortasında katledilen insanlar, uyuşturucu çeteleri, mülteci sorunları, günlük hayatta tanıklık etmeyi kanıksadığımız şiddet, cezasızlığın pervasızlaştırdığı iktidar yanlılarının karıştığı olaylar, kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri gibi onlarca tatsız başlık var. Bunların neredeyse tamamı mevcut yasaların hukukun evrensel ilke ve anlayıştan uzak bir şekilde uygulanması dolayısıyla gerçekleşen olaylar. Bu olayların da gündeme gelmesi doğal. Ancak normal olmayan şey; bu gündemlerin kamuoyunu meşgul etmesi için adeta sırayla ortaya atılması. Seçimden sonra net bir şekilde görülüyor ki, iktidar seçime kadar vatandaşı ekonomi gündeminden uzak tutmayı hedefliyor. AKP ve ittifak ortakları bu hedeflerini adeta sırasıyla yerine getiriyor. Bazen Destici çıkıyor, hayvan hakları yasasıyla ilgili akla ziyan ifadeler kullanıyor, bazen Bahçeli video kliplerle 80’lere selam çakıyor, bazense binde birlik bir oy oranına sahip bir parti Türkiye’nin kutsalına çomak sokuyor. Aslında iktidar, en iyi bildiği şeyi en iyi bildiği şekilde yapıyor.
Erdoğan, Gezi direnişine sebep olan tek adam tutumunu Fethullahçı darbenin sebep olduğu güvensizlik ve şüphecilikle daha da içe dönerek otoriterleşirdi. Partisini birlikte kurduğu siyasetçilerden de örgütlerden de zamanla uzaklaştı ve bu kendisinin de partisinin de modern dünyaya sırt çevirmesine neden oldu. AKP tarafında bunlar olurken, dünya sadece teknolojide değil iletişimde de bambaşka bir yere evrildi. Cep telefonları ve aplikasyonlar sayesinde algıyı sadece yönetmek değil algıyı yaratmak da çok daha kolay bir hale geldi. Ancak sosyolojik, demografik değişikliklere kapalı hale gelen Erdoğan ve AKP, bugün bile görülüyor ki hâlâ eski stratejik hamlelerini eski yöntemlerle gerçekleştirmeye çalışıyor.
Türkiye’nin son seçimlerdeki birinci partisi CHP’nin gündemi belirlemesi, hükümeti ise gündeme cevap veren bir pozisyona sokması erken seçim iklimini yaratabilmek için en önemli etmenlerden biri. Türkiye’de siyasi iklim, seçimlerden beri hâlâ -güneye gitmeseniz bile- soldan güneşin yükselmesine (*) zemin sağlayabilir.
PEKİ BUNLAR OLURKEN MUHALEFET NE YAPIYOR?
Seçim sonrasında yaşanan değişim heyecanı, gündemi CHP’nin yönlendirmesi oldukça kısa sürdü. İletişim açısından fırsatlardan yararlanma refleksi giderek azaldı, hata yapma sıklığı arttı, yapılan hatalı telafi etme süresi uzadı. Kuşkusuz şunun altını çizmek gerekir; CHP hâlâ tüm anketlerde Türkiye’nin 1. partisi; hâlâ Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş Türkiye’nin en güvenilir siyasi figürleri. Ancak şu an Türkiye’deki siyasi, ekonomik ve sosyal konjonktür seçmen nezdinde çok daha büyük bir başarıyı, çok daha büyük bir siyasi tercihi tetiklemeye çok müsait. Neredeyse tüm sosyal katmanlarda, kararsız seçmenlerde çok önemli bir boşluk var. Elbette seçim sırasında bu seçmenler her koşulda iktidar ortaklarına yönelmeyeceklerdir. Ancak doğru bir iletişim stratejisiyle, doğru ve yerinde müdahalelerle toplumda bir heyecanı tetiklemek mümkün.
Bunun en güzel ve aslında en basit örneği Ömer Çelik’in ifadesi. Şu an tüm TV. Kanallarında tüm gazetelerde, web sitelerinde manşetlerde “AKP’nin adayı kim?” tartışması başlatılabilirdi. Erdoğan’la ilgili soru işaretlerinden bahsedilebilirdi ve iktidar “Adayımız Erdoğan’dır” denmeye zorlanabilirdi. Anayasa değişikliği tartışmaları böylece muhalefet lehine başlatılmış olurdu. Özellikle anayasa tartışmasının yönlendiricisinin muhalefet olması çok önemli. Zira şu anda siyasi ortam, AKP’nin “cumhuriyeti tartışmayız” gibi bir kazanım sağlanması için hazırlanıyor.
Binde 1’lik bile oy oranı olmayan parti lideri, 4. maddeyi tartışmaya sokmaya çalışıyormuş gibi yapıyor, milliyetçi cephe sessiz kalıyor, Erdoğan konuya iki gün sonra “maksimalist yaklaşım” gibi konudan uzak bir tanım getiriyor. Bu konuda muhalefetle yapılacak pazarlık unsurları gündeme şimdiden sokuluyor.
Türkiye’nin son seçimlerdeki birinci partisi CHP’nin gündemi belirlemesi, hükümeti ise gündeme cevap veren bir pozisyona sokması erken seçim iklimini yaratabilmek için en önemli etmenlerden biri. Türkiye’de siyasi iklim, seçimlerden beri hâlâ -güneye gitmeseniz bile- soldan güneşin yükselmesine (*) zemin sağlayabilir. Ancak bunun için iktidarın yaratmaya çalıştığı gündemi iyi okuyup, refleksleri geliştirmek ve gündemi yönlendirmek zorunda.
Sahi, AKP’nin adayı kim?
---
*Bulutsuzluk Özlemi: Güneye Giderken
Yorum Yazın