2024 yılı Ağustos ayı bütçe gerçekleşmeleri, Türkiye’nin mali yapısında önemli baskılar olduğunu ortaya koyuyor. Vergi gelirlerindeki artış, bütçe giderlerindeki büyümeyi karşılamakta yetersiz kalmış ve faiz dışı açık verilmiş. Bu durum, Türkiye’nin dezenflasyon programıyla uyumlu olmayan bir mali tabloyu işaret etmektedir.
Bütçe ve bütçe gerçekleşmeleri, bir ülkenin mali disiplinini ve ekonomisinin genel sağlığını değerlendirmek için kritik öneme sahip. Bütçe, kamu harcamaları ile gelirlerinin belirli bir dönemdeki tahminlerini ve uygulama sonuçlarını ortaya koyar. Bir devletin bütçesi, yalnızca kamu hizmetlerinin finansmanını sağlamakla kalmaz; aynı zamanda ekonomik büyüme, enflasyon, işsizlik ve gelir dağılımı gibi makroekonomik dengeler üzerinde doğrudan etkilidir. Dolayısıyla, bütçe dengesi, gelir-gider uyumu ve faiz dışı açık gibi kavramlar, bir ülkenin mali sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından yakından takip edilir.
2024 Ağustos Ayı Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleşme Raporu, Türkiye’nin mali durumu ve bütçe performansına ilişkin çarpıcı veriler sunuyor. Bu verilere göre, Ağustos ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 820,3 milyar TL, bütçe gelirleri ise 690,7 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bütçe açığı 129,6 milyar TL olurken, faiz dışı giderler 723,3 milyar TL ve faiz dışı açık 32,5 milyar TL seviyesindedir. Bütçe giderlerinin bir önceki yılın aynı dönemine göre %45,8 oranında artış göstermesi, mali yapının büyük bir harcama baskısı altında olduğunu ortaya koyuyor.
Gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma değer vergisi gibi temel vergi kalemlerindeki büyüme oranları, harcamaların hızla arttığı bir dönemde bütçe açığını daraltmada yeterli bir performans sergilemiyor. Ya da bir başka deyişle giderlerde artış gelirlerin çok üstünde.
GİDERLERDEKİ ARTIŞ, GELİRLERİN ÇOK ÜSTÜNDE
Vergi gelirleri, merkezi yönetimin ana gelir kaynağını oluşturur ve bütçe dengesi açısından kritik bir rol oynar. 2024 yılı Ağustos ayında vergi gelirleri 576,7 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Bu rakam, geçen yılın aynı ayına göre %6,2 oranında bir artışa işaret ediyor. Ancak dikkat çekici olan, vergi gelirlerinin bütçe giderlerindeki artışa ayak uyduramamış olması. Gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma değer vergisi gibi temel vergi kalemlerindeki büyüme oranları, harcamaların hızla arttığı bir dönemde bütçe açığını daraltmada yeterli bir performans sergilemiyor. Ya da bir başka deyişle giderlerde artış gelirlerin çok üstünde. Tam bir ayağını yorganına göre uzatmama hikayesi…
Vergi gelirlerinin nominal olarak artmasına rağmen, vergi tahsilatlarının reel anlamda enflasyonun gerisinde kaldığı görülüyor. Özellikle kurumlar vergisi kaleminde %87,3 oranında düşüş yaşanmış olması, Türkiye’nin şirketler kesiminde büyüme ve karlılık performansında belirgin bir zayıflamaya işaret edebilir.
Vergi gelirleri, dolaylı ve dolaysız vergiler açısından analiz edildiğinde, bu kalemlerin bütçe üzerindeki etkileri daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Katma değer vergisi (KDV), özel tüketim vergisi (ÖTV) ve ithalde alınan KDV gibi dolaylı vergiler, devletin en önemli gelir kaynakları arasında yer alıyor. 2024 Ağustos ayında ÖTV tahsilatı 128,2 milyar TL, ithalde alınan KDV ise 109,5 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Dolaylı vergiler, toplam vergi gelirleri içindeki ağırlığını korumaktadır. Ancak bu yüksek oranlar, tüketim üzerindeki vergi yükünü artırarak enflasyonist baskılar yaratır. Dolaylı vergilerin ağırlığı, talep baskısını artırarak fiyat istikrarını sağlamayı zorlaştırır. Dezenflasyon programı açısından, bu vergilerin yüksekliği, enflasyonun kontrol altına alınmasını zorlaştıran bir faktör olarak değerlendirilmeli.
Gelir vergisi ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergiler, bireylerin ve şirketlerin gelirleri üzerinden alınan vergiler. 2024 Ağustos ayında gelir vergisi tahsilatı 136 milyar TL olarak gerçekleşirken, kurumlar vergisi yalnızca 20,4 milyar TL seviyesinde kalmış. Bu rakam, bir önceki yıla göre kurumlar vergisinde %87,3’lük dramatik bir düşüş olduğunu göstermektedir.
Dolaylı vergilerin dolaysız vergilere kıyasla daha yüksek oranda artış göstermesi, vergi yükünün geniş bir kitleye yayıldığını ancak tüketim ve ithalat vergilerine dayandığını ortaya koymaktadır. Bu dengesizlik, sosyal adalet açısından sorunlar yaratabileceği gibi enflasyonist baskıları da artırır. Dezenflasyon programı ile uyumlu bir vergi politikası, gelir dağılımında adaleti sağlamak adına dolaysız vergilerin daha fazla payı olmasını gerekli kılar.
2024 yılı Ağustos ayında bütçe giderleri, bir önceki yılın aynı ayına göre %45,8 oranında artarak 820,3 milyar TL'ye ulaşmış. Bu artış, özellikle faiz hariç giderlerin %52,1 oranında büyümesiyle belirginleşmektedir. Faiz dışı giderler, devletin faiz ödemeleri hariç tüm harcamalarını kapsar ve mali disiplini sürdürebilmek açısından son derece önemlidir. Faiz dışı açık ise, devletin gelirleri ile faiz dışı giderleri arasındaki farkı ifade eder ve Türkiye’nin mali sürdürülebilirliğini sağlamak için kritik bir göstergedir.
Faiz dışı dengenin negatife dönmesi, devletin gelirlerinin faiz ödemeleri dışındaki harcamaları karşılamakta yetersiz kaldığını ifade eder. Bu durum, devletin borçlanma ihtiyacını artırabilir ve uzun vadede mali sürdürülebilirliği tehdit eder.
FAİZ DIŞI DENGENİN NEGATİFE DÖNMESİ
Ağustos ayında 32,5 milyar TL olarak gerçekleşen faiz dışı açık, Türkiye’nin mali disiplin açısından önemli bir risk taşıdığını gösteriyor. Faiz dışı dengenin negatife dönmesi, devletin gelirlerinin faiz ödemeleri dışındaki harcamaları karşılamakta yetersiz kaldığını ifade eder. Bu durum, devletin borçlanma ihtiyacını artırabilir ve uzun vadede mali sürdürülebilirliği tehdit eder. Ayrıca, bütçe açığının büyük bir kısmının faiz dışı giderlerden kaynaklanıyor olması, Türkiye’nin yürüttüğü dezenflasyon programının başarıya ulaşmasını da zorlaştırır.
Türkiye’nin 2024 yılında yürüttüğü dezenflasyon programı, yüksek enflasyonu kontrol altına almayı ve fiyat istikrarını sağlamayı hedeflemekte.. Ancak bu program, sıkı maliye politikası ile desteklenmek zorunda. Bütçe açığının büyümesi, kamu harcamalarının hızla artması ve faiz dışı açığın sürmesi, dezenflasyon programıyla tam anlamıyla uyumlu olmayan bir tablo çizmektedir. Sadece para politikasıyla enflasyonu kontrol altına almak pek mümkün olmaz.
Özellikle cari transferler ve sermaye harcamalarındaki artış, kamu talebini canlı tutmakta ve bu durum enflasyonist beklentileri beslemektedir. Ayrıca, bütçe açığının finanse edilmesi için yapılacak borçlanmalar, faiz oranlarını yukarı çekerek özel sektörün yatırım maliyetlerini artırır ve ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyebilir. Dezenflasyon programı, mali disiplini sağlamayı ve kamu harcamalarını kontrol altında tutmayı gerektirirken, mevcut bütçe gerçekleşmeleri bu hedefe ulaşılmasında zorluklar olduğunu bize gösteriyor.
Sonuç olarak, 2024 yılı Ağustos ayı bütçe gerçekleşmeleri, Türkiye’nin mali yapısında önemli baskılar olduğunu ortaya koyuyor. Vergi gelirlerindeki artış, bütçe giderlerindeki büyümeyi karşılamakta yetersiz kalmış ve faiz dışı açık verilmiş. Bu durum, Türkiye’nin dezenflasyon programıyla uyumlu olmayan bir mali tabloyu işaret etmektedir. Kamu harcamalarının kontrol altına alınması ve vergi gelirlerinin artırılması, mali disiplini sağlamanın yanı sıra dezenflasyon hedeflerinin tutturulması açısından kritik bir öneme sahip.
Yorum Yazın