Türkiye’nin ihtiyacı olan federal bir sistem değil, hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistemin inşasıdır. Yüzyıllardır bu topraklarda birlikte barış içerisinde yaşayan Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Boşnak, Arnavut ve daha nice etnik kimlikler, Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Sabatayist, Deist ve Ateist inancına sahip insanlarımız etle tırnak olmuş, bu vatanın ayrılmaz harcı ve parçası olmuşlardır.
“Müddei; tarih ve vatandır!..”
Malum olduğu üzere dünya nüfusunun % 40’ından fazlasının yaşadığı yirmiden fazla ülkede devlet modeli olarak federal sistem bulunmaktadır. ABD federalizmi 1789’da Kanada federalizmi ise 1867’de kurulmuştur. ABD başkanlık, Kanada ise parlamenter hükümet sistemine sahiptir. Başarıya ulaşmış diğer federal ülkeler listesine İsviçre (1848), Avustralya (1901), Avusturya (1920) ve Almanya (1949), doğmuş veya doğmakta olan Belçika (1993) ve İspanya (1978) da eklenebilir. Bilindiği üzere federal ve üniter sistem birer devlet şeklidir. Parlamenter ve başkanlık sistemi ise hükümet çeşididir. Mesela, Federal Almanya tıpkı Kanada gibi federal bir devlet modeline sahip parlamenter hükümetle yönetilmektedir. Günümüzde çoğu Batılı yazar 1787 federal anayasanın kabulüyle ABD’nin ilk modern federasyon olduğu kanaatindedir. İsviçre ise kısa bir iç savaşın ardından 1848’de konfederasyondan federasyona dönüşmüştür. Federalist sistemleri benimseyen yazarlar; dünyadaki ulusal üniter devlet yapılanmasından anayasal olarak federal karaktere sahip devlet modellemesine doğru geçiş olduğu düşüncesindedirler. Federalizm; çok kademeli olarak yönetimin paylaşılması (genelde iki seviyeli hükümet; federal ve eyalet bazlı) ve bölgesel olarak kendi kendini yönetme (regional self-rule) şeklinde tanımlanmaktadır.
Belki de liberal Amerikan modeli bireyselci serbest piyasa kapitalizmi ile AB modeli sosyal yardım kapitalizmi (sosyal kapitalizm) arasındaki çekişme ve onların yanında Rusya tarzı mafya kapitalizmi, gelişen ve değişen dünya ilişkilerinde devlet ve hükümet modellerinin ne tarafa doğru savrulacağının bir parametresi olacaktır. Ulus devlet egemenliği yitirildikten sonra, genelde pek çok federalizm güçlü merkezi bir hükümet kurma eğiliminde olmuştur. Bu anlamda tekrardan bir iç karışıklığa düşmemek ve birliği korumak adına İspanya, Güney Afrika ve Belçika’nın federalizme yönelmesi ilginç bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazıları için federalizm eritme potası (melting pot) olarak görülmüştür. Esasında eritme potası bir anlamda farklı özelliklere sahip, aynı zamanda birbirlerine de benzeyen özellikleri olan nesnelerin bir arada bulunup birbirlerini de etkiledikleri bir ortam anlamında çeşitli ırk ve milletlerden insanların kaynaştığı veya kaynadığı bir siyasi arenadır. Bazıları eritme veya erime potasını farklı kültürlere, dillere veya dinlere sahip toplulukların bir arada yaşayabildiği mozaikler topluluğu olarak ta adlandırabilmektedir.
Federal devletler farklı etnik, dil veya dini kimliğe (bazen mezhebe, mesela İrlanda Cumhuriyeti’nin kahır ekseriyetle Katolik olması, Birleşik Krallık’a bağlı Kuzey İrlanda’nın ise Protestanlığın yüksek seviyede olması gibi) dayalı aidiyetlerden dolayı bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
FEDERAL DEVLETLER BİR İHTİYAÇ OLARAK ORTAYA ÇIKMAKTADIR
Günümüz dünyasında genelde herkesin kabul ettiği bir realite olarak; her bir devlet sisteminin gayesi hukukun üstünlüğüne (rule of law, Kara Avrupa’sı anlayışında hukuk devleti olarak ifade edilen state of law) dayanan demokratik ve etkili bir hükümet yönetimi inşa edebilmektir. Görünen o ki federal devletler farklı etnik, dil veya dini kimliğe (bazen mezhebe, mesela İrlanda Cumhuriyeti’nin kahır ekseriyetle Katolik olması, Birleşik Krallık’a bağlı Kuzey İrlanda’nın ise Protestanlığın yüksek seviyede olması gibi) dayalı aidiyetlerden dolayı bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. İrlanda meselesinde olduğu gibi, bazen aynı etnik veya ulus kimliğine bağlı, fakat farklı mezhebe bağlılıktan dolayı bir araya gelememekte mümkün olabilmektedir. İrlanda’nın bir federal devlet olmadığını da not etmiş olalım. Birleşik Krallık ise federalizm yolunda Başbakan Tony Blair döneminde bazı adımlar atmış olsa da (Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’da parlamentoların kurularak hükümetin merkezi yetkisinin azaltılmasına rağmen) İngiliz Parlamentosu’nun ağırlıklı yetkileri hala devam ettiğinden federalizme geçmediğini ifade edebiliriz.
Federalizm çalışmaları literatüründe; federalizmin ortaya çıkış nedenlerinden biri olarak devletsizlik durumu veya nüfusun ciddi bir oranının devletin fonksiyonlarını yerine getirmekten aciz olduğunu kabul edip meşru bir siyasi birlik olarak devlete itaat etmeyi kabul etmemesi olarak ifade edilmektedir. Aynı yazarlar bu iddialarını daha çok Güney Amerika, Güney Avrupa, Balkanlar ve Sovyet İmparatorluğu’ndan demokrasiye geçiş dönemlerine dayandırmaktadırlar. Var olan ulus devletlerde ise hükümetlerin çok parçalı toplumlarda çatışmalardan kaçınmak için kurumsal araçlar olarak yetkilerin dağıtılması ve oransal temsilin kullanıldığı göze çarpmaktadır. Kurumsal araçlar kullanılırken veya düzenlenirken merkezi ve eyalet yetkileri arasında bir denge kurulması bir hedef olarak nazara alınmaktadır.
Gerçekten çok ilginçtir ki; XX. Yüzyılın başına gelindiğinde dünyada sadece 9 tane federasyon vardır: Amerika Birleşik Devletleri (1789), Meksika (1824), Venezüella (1830), İsviçre (1848), Arjantin (1853), Kanada (1867), Almanya (1871), Brezilya (1889), Avustralya (1901) ve belki de Osmanlı Devleti’ni (çok uluslu federal yapılara benzemesi yönüyle 1453’ü başlangıç olarak kabul edip) sayabiliriz. XX. Yüzyılda ise sayacağımız devletlerde bu listeye eklenmiştir: Avusturya (1920), Federal Almanya (1948), Hindistan (1950), Sudan (1956), Avrupa Birliği (1993), Malezya (1963), Nijerya (1963), Birleşik Arap Emirlikleri (1971), Pakistan (1973), İspanya (1978), Mikronezya (1979), Saint Kitts ve Nevis (1983), Rusya (1993), Belçika (1993), Etiyopya (1995), Bosna Hersek (1995), Güney Afrika (1997), Komor Adaları (2001), Irak (2005), Kongo Cumhuriyeti (2006), Nepal (2008), Güney Sudan (2011) ve Somali (2012). Başarılı olamamış federasyonlar arasında Sovyetler Birliği (1918-1991), Sırbistan ve Karadağ (2003-2006), Çekoslovakya (1948-1992), Birleşik Arap Devletleri (1958-1961), Batı Hint Adaları’nı (1958-1962-Karayipler) söyleyebiliriz. Federal birer devlet olan Libya (1951-1963) ve Endonezya (1945-1950) ise üniter devlet haline gelmişlerdir. Federalizm çalışmaları literatüründe genel olarak 3 ayrı model karşımıza çıkmaktadır:
Amerikan Modeli Federalizm; İngiliz Parlamentoculuk geleneğinden sert bir şekilde ayrılma üzerine kurulmuştur. Bölgesel toprak ayrımı mantığı üzerine inşa edilmiştir. Başkanlık hükümet sistemine sahiptir. İkinci meclis olarak Senato vardır. Kuvvetler ayrılığı yasamaya ilişkindir. Hükümetler (federal ve federe devlet arasındaki) ilişki işbirliğine dayanmaktadır. Amerikan modeli günümüzde Meksika, Venezüella, Brezilya ve Arjantin’de takip edilmektedir.
Kanada Modeli Federalizm; İngiliz Parlamentoculuk geleneğini koruyarak İngiliz İmparatorluğu’ndan koloniyken ayrılmış (!), Kanada Avustralya ve Hindistan örneklerinde olduğu gibi. Kültürel ayrılık mantığı üzerine kurulmuştur. Parlamenter hükümet modeli vardır. İkinci meclis Senato’dur, fakat önemsizdir. Kuvvetler ayrılığı yasamaya ilişkindir. Hükümetler (federal ve eyalet arasındaki) ilişki rekabete dayanmaktadır.
Alman Modeli Federalizm; bu modelde ise ikinci meclis senatodan ziyade konsül olarak görev yapmaktadır. Amerikan modelinden ayrı olan Kara (Kıta) Avrupası geleneğinde kökleri bulunan ve Amerikan modeline göre daha eski olan bir sistemdir. Bölgesel (toprak) ayrımı mantığına sahiptir. Parlamenter hükümete sahiptir. İkinci meclis olarak Konsül vardır. Kuvvetler ayrılığı ise idaridir. Hükümetler (federal ve lander arasındaki) ilişki işbirliğine dayanmaktadır. Alman modeli bugün Avusturya, Güney Afrika ve Avrupa Birliği’nde takip edilmektedir.
Federal Prensipler
Bilindiği üzere, Türkçemizde federal devleti oluşturan devletçikleri daha çok eyalet devleti olarak adlandırma eğilimi vardır. Oysaki Amerika Birleşik Devletleri’nde eyaletlerin adı devlet (state) kelimesi ile aynıdır. Kanada’da ise eyalet kelimesi Eski Roma’da ele geçirilen yeni bir ülke veya bölge anlamında kullanılan province kelimesi ile karşılanır. Bu kelime İngiliz İngilizcesinde aynı zamanda başkent dışında kalan tüm yerler için kullanılan bir tabirdir. Almancada ise Länder kelimesi ile eyalet anlamı karşılanır. Günümüzde artık kabul edildiği üzere siyasi ve hukuki olarak yeryüzünde dar anlamda iki devlet çeşidi vardır; üniter ve federal devlet. Federalizm üç seviyeli yönetim modeli olarak kabul edilmektedir; merkezi federal devlet, eyalet devleti ve yerel yönetimler. Bu anlamda üniter devletlerinde iki seviyeli bir yönetime sahip olduğu iddia edilebilir; merkezi idare ve yerel yönetimler. Üniter devletler denilince akla ilk gelenler; Birleşik Krallık, Fransa, İsveç, Hollanda, İtalya, Yeni Zelanda, Çin, Şili ve Türkiye’dir. Burada şunu da not etmekte fayda mülahaza ediyoruz; Birleşik Krallık ve İsveç, birer üniter devlettir, fakat merkezi olmayan bir model uygulamaktadırlar. Bu çerçeveden bakıldığında zaten İskoçya’da yapılan self-determination referandumlarını izah edebiliriz.
Bugün için dünyada federal devlet denilince ABD, Kanada ve Almanya gibi gelişmiş batı demokrasileri (!) geldiği gibi gelişmekte olan ülkeler (!) kategorisinde yer alan Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Rusya gibi ülkelerde gelmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında devletin şeklinin üniter veya federal olmasıyla hukukun üstünlüğüne dayalı bir hukuk devleti arasında bir bağlantı kurulamamaktadır.
Federalizmin özü; egemenlik ve yetkilerin iki veya üç hükümet arasında bölüşülmesi ve bu çerçevede ilgili hükümetler yönettikleri insanlarla doğrudan ilişki halindedirler. Bu bölüşüm yapılırken, önemli olan federal hükümet ve diğer hükümetler arasında sağlıklı bir denge kurulabilmesidir. Bazen eyalet hükümetleri Kanada, Avustralya ve Almanya örneğinde olduğu gibi yerel yönetimlerle üniter devlet ve yerel yönetim şeklinde benzer bir ilişkiye sahip olup, yerel yönetimlerin kararlarını geçersiz kılabilmektedirler.
Bugün için dünyada federal devlet denilince ABD, Kanada ve Almanya gibi gelişmiş batı demokrasileri (!) geldiği gibi gelişmekte olan ülkeler (!) kategorisinde yer alan Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Rusya gibi ülkelerde gelmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında devletin şeklinin üniter veya federal olmasıyla hukukun üstünlüğüne dayalı bir hukuk devleti arasında bir bağlantı kurulamamaktadır. Ayrıca federal olmayan İskandinav ülkelerindeki gelişmişlik seviyesi de ABD, Kanada ve Almanya’dan hiçte geri kalır bir yanı bulunmamaktadır. Federalizm; daha çok coğrafi, tarihi, ekonomik, ekolojik, güvenlik, dil, kültür, entelektüel, nüfus ve uluslararası faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan bir devlet şekli olarak gözükmektedir. Bu maddelere din faktörünü de ekleyebiliriz. Bir kez daha ABD federalizminin yerellik ekseninde, Kanada federalizminin ise etnik eksende başlayıp gelişmeye devam ettiğini ifade etmiş olalım.*
Türkiye ve Federalizm
Sayın Devlet Bahçeli’nin söylediği cümleleri (teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın gazi Meclise getirilerek PKK’nın silahlı mücadeleye son verdiğini ve lağvedildiği mealindeki söylemleri) bir anayasa hukuku hocasının söylediğini tahayyül edebilir misiniz! Doğrudan gözaltına alınıp linç edileceği bir gerçektir. Zaten bu ülkenin son üç yüz yıldır en önemli probleminin “ifade hürriyeti” ve “adalet” olduğu da bilinen bir hakikattir. Bu güzel vatanın en çok ihtiyacı olan şey; hukukun üstünlüğüne inanan ve bunu bihakkın gerçekleştirme inancı ve çabası içerisinde olan bir devlet anlayışına bir an önce kavuşmasıdır. Binlerce vatan evladının katili olanlarla masaya oturmanın problemi çözemeyeceği aksine problemleri daha da grift bir hale sokacağı kanaatindeyiz.
Yukarıda ifade ettiğimiz bilgilerden yola çıkarak; Türkiye’nin ihtiyacı olan federal bir sistem değil, hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistemin inşasıdır. Yüzyıllardır bu topraklarda birlikte barış içerisinde yaşayan Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Boşnak, Arnavut ve daha nice etnik kimlikler, Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Sabatayist, Deist ve Ateist inancına sahip insanlarımız etle tırnak olmuş, bu vatanın ayrılmaz harcı ve parçası olmuşlardır.
---
* Federalizm, ABD ve Kanada federalizmi hakkında daha fazla bilgi için bkz. Fatih Öztürk, ABD ve Kanada Federalizmi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2021.
Yorum Yazın