İktidar yerel seçimler sonrasında Türkiye’nin gerçek gündemi olan ekonomik tablonun ağır faturasıyla karşı karşıya kalacaktır. Faturanın kesileceği esas kesim, halkın kendisini olacaktır. Dolayısıyla her seçim öncesinde “üretilen” derealizasyon siyaseti yerini, ekonomik gerçekliğe bırakmış olacaktır. Dolayısıyla iktidarın asıl sınavı, 31 Mart sonrasında başlayacaktır.
2023 Mayıs Genel seçimlerinin ardından 2024 Mart Yerel seçimlerinin de geride kalmasıyla birlikte Türkiye gündemi, seçimlerden uzak yeni bir iklime merhaba diyecektir. Gündemin erken seçim söylentileriyle ne kadar meşgul olup olmayacağı seçim sonuçlarının yansımasıyla şekillense de bu ihtimalden öte iktidar ve muhalefeti bekleyen esas gündemin muhteviyatı başka mahiyettedir.
İktidar yerel seçimler sonrasında kazandığı ya da kaybettiği belediyelerin muhasebesini yaptıktan hemen sonra Türkiye’nin gerçek gündemi olan ekonomik tablonun ağır faturasıyla karşı karşıya kalacaktır. Keza bu gerçekliğin peşinde; faturanın kesileceği esas kesim, halkın kendisini olacaktır. İktidarın uzun zamandan beri “ertelediği” ekonominin toparlanacağı ve enflasyonun düşeceği beklentisi, artık bir seçim daha bekleyecek sabrı tüketmiş bir boyuttadır. Ayrıca her seçim gündeme getirilen devletin bekası tartışmalarının alevi düşerken gerçek bekanın; ekonomik açıdan gittikçe kötüye giden bir tabloda yaşanacak olan toplumsal çöküntün taşıdığı gerçeklik olduğu hissedilecektir. Dolayısıyla her seçim öncesinde “üretilen” derealizasyon siyaseti yerini, ekonomik gerçekliğe bırakmış olacaktır. Dolayısıyla iktidarın asıl sınavı, 31 Mart öncesinden ziyade 31 Mart sonrasında başlayacaktır.
Türkiye’de bir erken seçim gündemi uzun vadede yeniden alevlenebilir. Ancak bu olasılık ortamında; başta CHP olmak üzere muhalefetin toplumu ikna edecek bir “değişimin” vücut bulduğunu topluma ispatlaması gerekmektedir.
ERKEN SEÇİM GÜNDEMİ UZUN VADEDE YENİDEN ALEVLENEBİLİR
Bu kuvvetle muhtemel ihtimaller dahilinde Türkiye’de bir erken seçim gündemi uzun vadede yeniden alevlenebilir. Ancak bu olasılık ortamında; başta CHP olmak üzere muhalefetin toplumu ikna edecek bir “değişimin” vücut bulduğunu topluma ispatlaması gerekmektedir. CHP, kendi içerisinde başlattığı değişim dinamiğini parti kanallarının tüm alanlarında aktifleştirdiği gibi bu dinamiği toplumun geniş kesimlerinde ikna edici bir enerjiye dönüştürmelidir. Bilhassa parti içerisindeki yeni yüzlere, yeni aktörlere daha fazla alan açılması gereken bu süreç, Türkiye siyasi atmosferini şekillendirecek yeni dönemin kadrolarına gebe bir devreyi temsil etmektedir.
Siyaset, toplumların düzenini belirleyen, karar alma mekanizmalarını yönlendiren ve toplumsal yapıyı etkileyen önemli bir alan olarak kabul edilmektedir. Halkın beklentileri, teknolojik gelişmeler, küresel zorluklar ve çevresel tehditler gibi faktörler, siyasi süreçlerin yeniden gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Siyasetteki değişim ihtiyacı, halkın beklentilerindeki gerçekliğin karşılığıdır. Zira siyasi süreçlere katılım talebi artık sadece seçim dönemlerinde değil, İnternet ve sosyal medya gibi teknolojik araçlarla halkın siyasi kararlara daha fazla katılmasını ve yönlendirmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla, siyasetin daha açık, şeffaf ve katılımcı olması gerekmektedir.
Ayrıca küresel ve çevresel etkenler siyaseti değişime zorlamaktadır. İklim değişikliği, göç, terörizm gibi küresel sorunlar, ulusal sınırların ötesinde etkiler yaratmaktadır. Bu nedenle, uluslararası işbirliği ve çok taraflı çözümler gerekmektedir. Geleneksel siyasi yapılar, bu tür sorunlarla başa çıkmak için yeterli olmayabilir ve esneklik ve yenilik gerektiren yeni politikacılara, yeni bakış açılarına ihtiyaç duyulmaktadır. Siyasetteki değişim ihtiyacını tetikleyen bir diğer faktör, toplumsal eşitsizlik ve adaletsizliktir. Gelir dağılımındaki uçurumlar, fırsat eşitliği eksikliği ve toplumsal ayrımcılık gibi sorunlar, siyasi sistemlerin meşruiyetini zayıflatmaktadır.
Bu nedenle, adalet ve eşitlik prensiplerine dayalı politikaların geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Yeniden yapılanma sürecinde, demokratik değerlerin güçlendirilmesi, katılımcı karar alma süreçlerinin teşvik edilmesi ve çeşitliliğin ve kapsayıcılığın arttırılması gerekmektedir. Ayrıca, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine odaklanan yeni politikaların benimsenmesi, çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliği sağlayacaktır.
31 Mart seçimleri sonrasında Türkiye siyasi atmosferinde tezahür edecek olan yeni dönem, geleneksel siyasi aktörlerin yanı sıra, yeni ve dinamik siyasi güçlerin ortaya çıkmasıyla siyasi sahneyi renklendireceği gibi Türkiye'nin siyasi arenasında çeşitliliğin artmasına ve vatandaşların alternatifleri değerlendirmesine olanak sağlayacaktır.
SİYASİ ARENADA ÇEŞİTLİLİK ARTACAK
31 Mart seçimleri sonrasında Türkiye siyasi atmosferinde tezahür edecek olan yeni dönem, geleneksel siyasi aktörlerin yanı sıra, yeni ve dinamik siyasi güçlerin ortaya çıkmasıyla siyasi sahneyi renklendireceği gibi Türkiye'nin siyasi arenasında çeşitliliğin artmasına ve vatandaşların alternatifleri değerlendirmesine olanak sağlayacaktır. Bununla birlikte, 31 Mart seçimlerinin Türkiye siyasetine getireceği bir diğer siyasi kazanım, yerel yönetimlerin merkezi siyasete doğrudan etki eden yeni lider kadrosu odaklı güç dengeleri olacaktır.
31 Mart seçimleri, yerel düzeyde daha fazla çeşitliliğe ve katılımcılığa işaret ettiği gibi yerel yönetimlerin daha etkili bir şekilde hizmet sunması ve yerel ihtiyaçlara daha duyarlı olması, demokratik süreçlerin uzun vadede güçlenmesine katkı sağlayacaktır.
Türkiye siyasetinde 31 Mart sonrası beklenen değişim dinamiğini muhalefet şekillendirirken bu değişim rüzgârı, yalnızca CHP odaklı değil diğer muhalefet partilerince de üstlenilmesi gereken bir mahiyete sahip olmalıdır. Zira muhalif seçmenin uzun zamandan beri var olan iktidar özlemi, 2023 genel seçimleri sonrasında yaşanan hayal kırıklığıyla sekteye uğramış uzun zamandan sonra uyanan zafer heyecanı ciddi bir sönümlemeyle sonuçlanmıştır. Dolayısıyla siyasete küsen umutsuz muhalif seçmeni yeniden konsolide ederek yeniden heyecanlandırmanın yolu yeni aktörlerin siyaset sahnesine çıkışı ve muhalefette başlayan değişim ile mümkün olacaktır.
Esasında dinamik bir yapıya sahip olan Türkiye muhalefetinin CHP ile başlayan değişiminde; genç liderler, değişen toplumsal talepler ve dijital medyanın etkisi oldukça önemli bir güce sahiptir. Toplumsal taleplerdeki değişimin içeriğinde başta ekonomi, emek sömürüsü, gittikçe pahalanan yaşam standartları ve onun karşısında eriyip giden alım gücü, insan hakları ihlalleri, sığınmacı sorunu gibi konular gelirken tüm muhalefet partilerinin bu taleplere cevap vermek adına yeni politikalarla alternatif çözümler geliştirmeleri gerekmektedir.
Bu durumun hayat bulabilmesi için CHP’nin başlattığı değişimin diğer muhalefet partilerine de sirayet etmesi, kaçınılmaz bir gerçeklik barındırmaktadır.
Yorum Yazın