Zeytin ağacı ve atalarımızdan gelen travmalar
GENELTravmalarımızla başa çıkmak, ailemizin ve atalarımızın yaşadıklarıyla yüzleşmek demektir. Bu yüzleşme, sadece kendimizi değil, gelecekteki nesilleri de özgürleştirir. Atalarımızın travmalarını taşımak zorunda değiliz; onların yaşadıklarını onurlandırarak ve iyileşme sürecimize odaklanarak, kendi hikayemizi yeniden yazabiliriz.
Atalarımızdan miras aldığımız travmaların varlığı, son yıllarda hem bilim dünyasında hem de popüler kültürde oldukça konuşulan bir konu haline geldi. Epigenetik adı verilen bir bilim dalı, bu travmaların nesiller boyu taşınabileceğini öne sürüyor. Yani, anneannenizin yaşadığı büyük bir travma sizin seçimlerinizi ve sağlığınızı etkileyebilir. Ancak, bu travmaların hemen iyileşmesi genellikle mümkün değil. İyileşme, zaman ve çaba gerektiren bir süreçtir.
Tüm iyileşme süreçlerinde olduğu gibi en önemlisi "yüzleşme" becerisidir.Atalarımızdan gelen travmalar, genellikle bilinçaltımızda derin izler bırakır. Bu travmalar, korkularımızı, kaygılarımızı ve hatta günlük yaşamımızdaki tepkilerimizi şekillendirebilir. Ancak, bu durum çaresiz olduğumuz anlamına gelmez. Aksine, bu travmaları fark etmek ve üzerinde çalışmak, kişisel gelişimimizin ve iyileşmemizin önemli bir parçasıdır.
Gabor Maté’nin "Vücudunuz Hayır Diyorsa" adlı kitabında bu konuyu harika bir şekilde ele alır: "Travmalar, sadece geçmişte yaşanan olaylar değildir; onlar, bugün hala bedenimizde ve zihnimizde yankılanan duygusal izlerdir. İyileşme, bu izlerin farkına varmak ve onları şefkatle kabul etmektir."
İYİLEŞME, TRAVMALARIN İZLERİNİ ŞEFKATLE KABUL ETMEKTİR
Psikoterapi, meditasyon, yoga gibi yöntemler, bu derin köklü travmalarla başa çıkmamıza yardımcı olabilir. Bu süreçte, kendimize karşı nazik ve sabırlı olmamız çok önemlidir. İyileşme, bir gecede, bir anda, bir olayla gerçekleşmez. Adım adım sebatla bazen çok acı da olsa bu sürece uyumlanabilmek gerekir.Gabor Maté’nin "Vücudunuz Hayır Diyorsa" adlı kitabında bu konuyu harika bir şekilde ele alır:"
Travmalar, sadece geçmişte yaşanan olaylar değildir; onlar, bugün hala bedenimizde ve zihnimizde yankılanan duygusal izlerdir. İyileşme, bu izlerin farkına varmak ve onları şefkatle kabul etmektir." Maté, travmaların iyileşme sürecinde farkındalığın ve kendine şefkat göstermenin ne kadar önemli olduğunu vurgular. Travmalarımızı kabul etmek ve onlarla yüzleşmek, iyileşme yolunda atılan ilk adımdır. Bu süreç, bazen zorlu ve acı verici olabilir, ancak sonunda daha güçlü ve özgür biri olmanın kapılarını açar.
Travmalarımızla başa çıkmak, ailemizin ve atalarımızın yaşadıklarıyla yüzleşmek demektir. Bu yüzleşme, sadece kendimizi değil, gelecekteki nesilleri de özgürleştirir. Atalarımızın travmalarını taşımak zorunda değiliz; onların yaşadıklarını onurlandırarak ve iyileşme sürecimize odaklanarak, kendi hikayemizi yeniden yazabiliriz. İyileşmek sanılanın aksine doğrusal bir çizgi değildir her zaman aksine çok fraktaldir. İyileşmek, ruhun karanlık bir uçurumdan düştüğünde, yeniden ışığa doğru tırmanmayı öğrenmektir.
Kalbin kırıklarını toplamak, her bir parçasını sevgiyle bir araya getirmek gibidir. Zihnindeki fırtınalı denizlerin durulup, huzur dolu bir sabaha uyanmak demektir. Acının kollarında boğulurken, bir anda nefes alıp yüzeye çıkmak gibi bir his. Düşmekten korkmadan, her seferinde daha güçlü kalkabilmeyi başarmaktır. Gözyaşlarının ardındaki gökkuşağını görmektir. Kırık dökük yanlarını onarıp, yeniden bütün ve sağlam hissetmektir.
Kaybolmuşken, kendi ışığını bulup yolunu aydınlatmaktır. Geçmişin ağırlığını sırtından atıp, hafif adımlarla geleceğe yürümektir. Her düşüşte yeniden kalkmak ve her kalkışta biraz daha güçlenmektir.
İlginizi Çekebilir