Zagreb’in sokaklarında
GEZİÇok heyecanlıydım, çok güzel bir şehirde birkaç gün geçireceğimi düşünüyordum. Oysa o akşam vakti bulduğum şehirle hayal ettiğim arasında devasa bir uçurum vardı. Zagreb’e gitmeden önce karıştırdığım birkaç kitabın bana vadettiği şehrin böyle olmaması gerektiğine dair bir düşünce içimde kalıplaşıyordu.
13. yüzyıldan kalma Taş Geçit’e -Kamenita vrata- doğru yürüyeceğiz ama Kırık Kalpler Müzesi ile Sanat Müzesi’ni ihmal etmemek lazım, yine Parlamento binası burada, Şehir Müzesi, Doğa Tarihi Müzesi, hepsi bu küçücük alana sıkışmış. Şehrin bu kısmındaysanız eğer Konoba Didov San adlı hoş bir lokantayı önerebilirim. Ara sokaklarda dolaştıktan sonra yol sizi Taş Geçide çıkaracak.
Zagreb’e bir akşamüstü saatlerinde indim.
Hırvatistan’a daha önce gelmiş, Opatija ile Dubrovik’te bir süre kalmıştım, ama başkenti bu ilk görüşümdü.
Şehir merkezinde bir oda tuttum -Pavla Radica Sokağı’nda.
Çok heyecanlıydım, çok güzel bir şehirde birkaç gün geçireceğimi düşünüyordum.
Oysa o akşam vakti bulduğum şehirle hayal ettiğim arasında devasa bir uçurum vardı.
Zagreb’e gitmeden önce karıştırdığım birkaç kitabın bana vadettiği şehrin böyle olmaması gerektiğine dair bir düşünce içimde kalıplaşıyordu.
Kaldığım sokaktan birkaç adım aşağı yürürseniz Ban Jelacic meydanına geliyorsunuz.
Meydanın ortasında Jelacic’in at üstünde bir heykeli yer alıyor.
Heykel, 1866’da buraya konmuşsa da ancak İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar dayanabilmiş, Yugoslavya’nın partizanlar tarafından kurulmasıyla birlikte kaldırılmış, Hırvatistan’ın bağımsızlığıyla birlikte eski yerini geri almış.
Ama bu meydanın da insanı büyülediğini söyleyecek değilim.
Meydanı çevreleyen binaların mimari uyumsuzluğu bir ölçüde Zagreb’in geçirdiği farklı dönemleri yansıtsa da bir estetik bütünlük arz etmiyor.
Heykelin arkasında Dolac adında çok popüler bir pazar alanı var, bu alana gitmek için çiçek tezgâhlarının arasından geçmeniz gerekiyor.
Şöhretine rağmen Dolac’ta dolaşırken de size özellikle hitap eden bir şey bulamıyorsunuz.
İlk gece, yapacak bir türlü bir şey bulamayınca pazar alanının sağındaki İrlanda pub’ına gidelim dedik ama içeride sigaradan göz gözü görmüyordu, gerisin geriye çıktık.
Sigara içmeyen ve kapalı alanda sigara içilmemesine alışan bir insan için bu yoğun duman altında oturmak katlanılmaz oluyor.
Yine bu yol üstünde ilerlerseniz Zagreb’in en iddialı lokantalarından biri olan Lanterna na Dolcu’ya gidebilirsiniz.
Dolac’ın sağında Hırvatların çok övündüğü Zagreb Katedrali gözüküyor.
Ama biz şimdi geri dönelim ama meydana çıkmadan sağdaki sokağa girelim.
Tkalciceva sokağında biraz yürüyelim, sağlı sollu lokantalar, cafeler göreceğiz.
Zagreb’in bir başka meşhur lokantası Nocturno bu sokağın üstündeki içerlek bir konumda bulunuyor.
Meydandan -sırtımızı heykele verdiğimizi düşünün- yine sağa yürürsek Ilıca caddesine çıkarız ki burası neredeyse yürümekle bitmeyecek upuzun bir caddedir. İkinci Dünya Savaşı’nda Ustasa tarafından yaptırılan Gric Tuneli da burada ama biz ilk sağ sokağa sapalım, bu çıkmaz sokakta Avrupa’nın en kısa fünikülerini göreceğiz.
AVRUPA’NIN EN KISA FÜNİKİLERİ
Gelgelelim, turistler için çok çekici olduğu söylenmesine rağmen bu sokakta da bana cazip gelen hiçbir şey yoktu.
Meydandan -sırtımızı heykele verdiğimizi düşünün- yine sağa yürürsek Ilıca caddesine çıkarız ki burası neredeyse yürümekle bitmeyecek upuzun bir caddedir.
İkinci Dünya Savaşı’nda Ustasa tarafından yaptırılan Gric Tuneli da burada ama biz ilk sağ sokağa sapalım, bu çıkmaz sokakta Avrupa’nın en kısa fünikülerini göreceğiz.
Fünikülerin uzunluğu sadece 66 metreymiş ama ne yazık ki pek çok şey gibi bakımda olduğundan ben binemedim.
Fünikülere gelmeden önce, solda, mutlaka görülmesi gereken Kravat Müzesi var -bir sonraki yazıda anlatacağım.
Ilıca üzerinde -aslında Meduliceva sokağında- Stari Kotac 2 adında yine çok güzel bir lokanta var ama füniküler çalışmadığı için biz merdiveni kullanarak şehrin üst kısmına çıkalım.
Şehrin medarı iftiharlarından olan Lotrscak Kulesi’ne geldik demektir ama buraya öğle saatlerinde çıkıyorsanız dikkatli olmanız gerekir zira saat tam onikide top patlıyor ve hazırlıksız yakalanırsanız topla birlikte insanın ödü de patlıyor.
Topun patlaması Osmanlı’ya bir meydan okuma anlamı taşıyormuş.
Malum, Osmanlı buralara kadar geldi ama Zagreb’i fethedemedi.
Böylece, şehrin hem mimari hem de kültürel açıdan daha cazip olan üst kısmına gelmiş bulunuyoruz.
13. yüzyıldan kalma Taş Geçit’e -Kamenita vrata- doğru yürüyeceğiz ama Kırık Kalpler Müzesi ile Sanat Müzesi’ni ihmal etmemek lazım, yine Parlamento binası burada, Şehir Müzesi, Doğa Tarihi Müzesi, hepsi bu küçücük alana sıkışmış.
Şehrin bu kısmındaysanız eğer Konoba Didov San adlı hoş bir lokantayı önerebilirim.
Ara sokaklarda dolaştıktan sonra yol sizi Taş Geçide çıkaracak, bu geçidin içinde sürekli ellerinde mumlar taşıyan insanlara denk geleceğiniz bir de şapel yer alıyor.
Bu geçit bizi tekrar başladığımız noktaya -Pavla Radica sokağına- çıkarıyor.
İşte şöyle birkaç saatlik sıkı bir yürüyüş sonrasında Zagreb’in pek çok yerini dolaştık demektir.
Şehirde dolandıkça ilk günkü kötü intibam silindi.
Zagreb uzun kalınası değil ama görülesi bir şehir.
İlginizi Çekebilir