Yüksek mizan mahkemesi
GENELSayın AYM Başkanı, konuşmasında bu kavramları referans aldığını belli ederek bir yandan o kavramlara uzak bir hayat anlayışına sahip insanlarla arasına hukuk ve adalet bakımından bir set çekiyor, diğer taraftan adeta “bakın bende ne kadar büyük Allah korkusu var” dercesine hukukla alakası olmaması gereken referansları hukuk dünyasının içine sokarak kendi ideolojik algısını hukuk sistemine dayatıyor.
"Bizler adalet dağıtıyoruz, her şeyi ve herkesi sorguya çekiyoruz. Lakin bizi de bir gün sorguya çekecekler unutmayalım. Bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım, bir gün sıranın bize de geleceğini unutmayalım. Ameli ilmine, ilmi ameline düşman olanlardan olmayalım. Görevimize ihanet etmeyelim."
Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen eski Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı için düzenlenen yemin töreninde, bizatihi Cumhurbaşkanının huzurunda, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya’nın yaptığı konuşmadan bazı sözler, yukarıda okuduklarınız. Bu sözlerin ardından yemin eden Kıratlı da kisvesini giymiş.
Ermenisi, Rumu, Yahudisi, Süryanisi, Deisti, Ateistiyle pek çok kesimden insanın yaşadığı Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruyacak en yüksek hukuki makamın başkanının anlayışı, hakimlerin hukuka riayeti konusunda tavsiyesi bu mu olmalıdır?
EN YÜKSEK HUKUKİ MAKAMIN BAŞKANININ ANLAYIŞI BU MU OLMALIDIR?
Laik bir ülkenin yüksek yargı başkanının söyleyeceği sözler bunlar mıdır? Ermenisi, Rumu, Yahudisi, Süryanisi, Deisti, Ateistiyle pek çok kesimden insanın yaşadığı Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruyacak en yüksek hukuki makamın başkanının anlayışı, hakimlerin hukuka riayeti konusunda tavsiyesi bu mu olmalıdır? Hukuk devleti olabilmenin şartı, öteki tarafta verilecek hesaba inanmaktan mı geçiyor? Acaba sayın başkan neden sadece ve sadece hukuka dayalı verilen kararlarla övünemiyor da bir gün sıranın kendine geleceğini söyleyiveriyor?
Özkaya, konuşmasının devamında demiş ki: “Bir yerde söz sahibi olduğunuzda, size yetki verildiğinde, güç verildiğinde, muhatabınız kendi yakınınız olsa dahi adaletle hükmedin. Yakın akrabalarınızın aleyhine de olsa her daim adaleti ayakta tutun. Hiçbir zaman adaleti kendi keyfi arzularınıza uydurmaya kalkışmayın. Bir topluluğa olan kininiz, hırsınız, sizi adaletsizliğe sevk etmesin.”
Hakimlerin, en azından belli bir kısmının, bir topluluğa kini ya da hırsı olduğunu gözlemliyor olmalı ki, kıdemli bir hakim olarak genç meslektaşlarına böyle bir nasihatte bulunuyor. Elbette Özkaya da herkesin bildiğini tespit ediyor, malum konularda kantarın topuzunun çoktan kaçtığını, özellikle Gülen cemaatine yönelik yargılamalar başta olmak üzere Gezi davası, Furkan Vakfı, Adnan hoca gibi iktidarla kavgalı grupların yargılamalarında adil yargılanma hakkının dışına çıkılarak intikam yargılamaları yapıldığını ve türlü adaletsizlikler üretildiğini akla getiriyor.
Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen AYM Başkanı, “Hak ve özgürlükler, demokrasinin esaslı unsurudur. Bu nedenle hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik toplumlarda insan hak ve özgürlüklerinin korunması büyük öneme sahiptir. Bu koruma da ancak bağımsız ve tarafsız bir yargının, yeterli hukuki mevzuat ve güvencelerin varlığı halinde sağlanabilir” demiş.
AYM Başkanı da, bu ülkede yaşayan herkes gibi, olanı biteni görüyor. Uygulanmayan mahkeme kararlarının ekonomik etkilerinin her geçen gün daha çok hissedildiği bir ortamda hiç kimsenin hukuk güvencesi olmadığını bilerek konuşuyor.
AYM BAŞKANI DA OLAN BİTENİ GÖRÜYOR
Güzel söylemiş ama “failine şikayetlenmiş”. Yargı sanki kendi kendine yoldan çıkmış, durup dururken “biz yargı erki olarak çok fazla bağımsız olduk, böyle olmuyor, biraz yürütmenin emrine girelim” demiş gibi yapmanın ne anlamı var acaba? Yargıda Birlik Platformu adı altında hakim-savcı politikleşme stratejisi nasıl kurgulandıysa, bulunan her fırsatta işe gelmeyen kararları veren mahkemelere “ayarlar” verildiyse, 15 Temmuz ertesinde iktidarın güdümü dışında kalan, cemaatçi, Kürt, solcu binlerce hakim bir günde nasıl teşkilat dışına atıldıysa, kalanlara da bu yolla “aklınızı başınıza alın, hizaya girin, sizin de başınıza bunlar gelir” mesajı verildiyse, aynı şekilde tüm yargı bağımsızlığı da iktidar bloku tarafından gasp edildi. Cumhurbaşkanı bu olan bitenden habersiz midir ki, AYM Başkanı Cumhurbaşkanının gözlerinin içine bakarak hukuk devleti ve bağımsız yargı hatırlatmasında bulunuyor…
AYM Başkanı da, bu ülkede yaşayan herkes gibi, olanı biteni görüyor. Uygulanmayan mahkeme kararlarının ekonomik etkilerinin her geçen gün daha çok hissedildiği bir ortamda, hukuk devletine güvenin minimum noktaya indiği bir coğrafyada, hiç kimsenin hukuk güvencesi olmadığını bilerek konuşuyor. Elbette, yanlış kavramları referans alıyor; zira din, diyanet, ahiret, öteki tarafta hesap verme, mizana çekilme, ilahi sorgu, yalnızca bir yüksek yargıcın iç dünyasını ilgilendirebilir. Oysa ki sayın AYM Başkanı, konuşmasında bu kavramları referans aldığını belli ederek bir yandan o kavramlara uzak bir hayat anlayışına sahip insanlarla arasına hukuk ve adalet bakımından bir set çekiyor, diğer taraftan adeta “bakın bende ne kadar büyük Allah korkusu var” dercesine hukukla alakası olmaması gereken referansları hukuk dünyasının içine sokarak kendi ideolojik algısını hukuk sistemine dayatıyor. Bununla birlikte, esas sorumlunun gözünün içine baka baka, satır aralarını okumasını bilene yakındıkça yakınıyor.
AYM Başkanı, aslında geldiğimiz noktayı özetliyor. “Yargı sisteminden bir cacık olmaz, işiniz Allah’a kaldı” demenin bir başka türlüsü sanki…
İlginizi Çekebilir