© Yeni Arayış

Yönetim-Hikaye arasına sıkışmış Türkiye

Var olan yapısıyla ve yönetim anlayışıyla Türkiye’nin “Yönetim Sorununu” çözmesi çok zor. Yaşadığı lider ve kadro “Değişim”i olumlu sonuçlar vermiş ve dinamizm kazanmış CHP’inse yeni bir “Türkiye Hikayesi Eksikliği” sorunu var. En genelde, bugün Türkiye, Yönetim-Hikaye eksiklikleri sorunu yaşıyor. Önümüzde “Yönetim-Hikaye arasına Sıkışmış Türkiye” tablosu var.

İki yılı aşkın süredir Senem Aydın Düzgit, Hatem Ete, Galip Dalay ve ben, Medyascope’da ay da bir Perşembe günleri 17’de başlayan “Eşikteki Türkiye” programını yapıyoruz. 18 Nisan günü yaptığımız programda, seçim sonrası Türkiye, İsrail-İran çatışması ve Gazze’den başlayarak Orta Doğu’da savaşın bölgeselleşmesi riskini tartıştık. Seçim sonrası siyaseti değerlendirirken sevgili Hatem Ete (ki, Ankara Enistitüsü olarak yaptığı anketlerle seçim sonuçları tam yerinde bulma başarısını gösterdiğini de vurgulayayım) benim de paylaştığım çok önemli bir saptamada bulundu. Seçimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti kaybetti. Fakat, unutmamak gerekir ki, AK Parti erirken, Erdoğan hala ülkeyi güçlü yürütmeci başkanlıkla yöneten lider konumunda. Bununla birlikte, var olan yapısıyla ve yönetim anlayışıyla Türkiye’nin “Yönetim Sorununu” çözmesi de çok zor. Bakanlar ve AK Parti’de yapacağı değişimin bir işe yaramayacağını biliyoruz. Bu bağlamda, Hatem’e göre,1 Nisan’da başlayan dönemde çok önemli bir soru(n) “Erdoğan’ın Türkiye’nin yönetimini başarıp başaramayacağı. Buna karşın, CHP’yse, seçimlerin galibi, farklı kesimlerden oy almış ve dinamizm kazanmış durumda. Dahası, seçim sonrası “CHP-Türkiye Partisi” düşüncesi seslendirilmeye ve şimdiden 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimleri Erdoğan-İmamoğlu tartışması yapılmaya da başlandı. Fakat, dinamizm kazanan CHP’nin de önemli bir eksiği var: yeni bir “Türkiye Hikayesi” yok, ya da bugün için yok. Hatem’in tümüyle katıldığım bu analizini dinlerken bu yazının konusu ve başlığı da aklıma geliyor: Hala güçlü ama tabanı ve toplumsal desteği eriyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’nin Yönetimi” sorunu; Yaşadığı lider ve kadro “Değişim”i olumlu sonuçlar vermiş ve dinamizm kazanmış CHP’inse yeni bir “Türkiye Hikayesi Eksikliği” sorunu var. En genelde, bugün Türkiye, Yönetim-Hikaye eksiklikleri sorunu yaşıyor. Önümüzde “Yönetim-Hikaye arasına Sıkışmış Türkiye” tablosu var. 2018’den bugüne sürekliliğini koruyan ve “İktidarın Türkiye'si-Halkın/Milletin Türkiye'si karşıtlığını” içeren, benim nitelememle adlandırdığım “İki Türkiye” tablosunun 31 Mart seçimleri ve CHP’nin performansıyla ve Türkiye Partisi olma iddiasıyla zayıfladığı; buna karşın “Yönetim-Hikaye arasına Sıkışmış Türkiye” tablosunun ortaya çıktığı bir döneme 1 Nisan’dan itibaren girmiş gözüküyoruz. Bu bağlamda da yanıt aramamız gereken ana ve kritik soru ortaya çıkıyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan, eriyen partisi ve toplumsal desteği içinde, Türkiye’nin yönetimi için gerekli ve doğru adımları atacak mı; buna karşın, dinamizm ve Türkiye’yi yönetme olasılığını kazanan CHP, yeni bir Türkiye hikayesi yaratabilecek mi?

Eskinin öldüğü, Yeninin doğmadığı bir geçiş dönemindeyiz; Batı-sonrası Dünyada yaşıyoruz. Türkiye, bu dünyanın önemli bir aktörü olabilir, fakat bu dünyanın ciddi risklerinden bugün olduğu gibi çok etkilenebilir.

BATI SONRASI DÜNYA’DA TÜRKİYE

Seçim sonrası Türkiye analizi, sadece içerideki, dolayısıyla ulusal-yerel değil, dışarıdaki, dolayısıyla küresel-bölgesel gelişmelere ve bu gelişmeler arasındaki bağlantısallık noktalarına bakarak yapılmalı. 31 Mart günü oylarımızı attığımız, 1 Nisan sabahı uyandığımız Türkiye, içeride çok ciddi yönetim sorunu yaşayan, buna ek olarak da üç tarafı, Ukrayna, Gazze, İsrail-İran, savaşlarla çevrilmiş bir ülke konumunda/durumunda. Ukrayna Savaşından sonra Gazze’de soykırım düzeyinde İsrail-Filistin meselesi ve savaşın bölgeselleşmesi anlamına gelen İsrail-İran çatışması. Tam da dünyayı İkinci Soğuk Savaş 2.0 ya da Üçüncü Dünya Savaşı götürecek ya da şimdiden başlatmış olan bu kritik ve çoklu savaşlar sürecinin içinde olan bir Türkiye’den bahsediyoruz. Bu savaşları ne 1945-sonrası Batı merkezli uluslararası sistem, kurumları ve lideri Amerika, ne de NATO, AB, Avrupa, Transatlantik temelli “Batı ya da Batı Modernitesi” fikri önleyebiliyor. Daha da önemlisi, soykırım devleti olmaya hızla giden İsrail’e verilen koşulsuz destekle Batı-merkezli sistemin, fikrin, modernitenin gözlerimiz önünde eridiğini görüyoruz. Buna karşın, başta Çin ve Küresek Güney güç ve etkinlik kazanırken, Batı-sonrası Dünyaya geçiş süreci ve tartışması da ciddiyetini arttırıyor. Sistemsel oyun değiştirici nitelikte olan Ukrayna, sonrası Gazze ve İsrail-İran, Batı-sonrası Dünyada yaşadığımız gerçeği ve fikrini güçlendirdi. Eskinin öldüğü, Yeninin doğmadığı bir geçiş dönemindeyiz; Batı-sonrası Dünyada yaşıyoruz. Türkiye, bu dünyanın önemli bir aktörü olabilir, fakat bu dünyanın ciddi risklerinden bugün olduğu gibi çok etkilenebilir.

Seneca’nın saptaması bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’de doğrulanıyor: “Gelecek kaygısıyla yaşamak ne kötü”.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN

Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan için Türkiye’yi yönetiminde değişiklik ve doğru hatta girme başarısı içerisi-dışarısı bağlantısallığına odaklanmayı ve doru adımları atmayı gerekli kılıyor. Peki, Erdoğan seçim sonrası tavır ve söyleminde bunu başarabilir mi_ Çok zor gözüküyor. Seneca’nın saptaması bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’de doğrulanıyor: “Gelecek kaygısıyla yaşamak ne kötü”. Belli yönetim aktörleri hariç, yanında kibrine, kinine, paraya ve maddiyata, dolayısıyla nefsine ve kendine yenilmiş bir AK parti var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecek için endişeli, gelecek kaygısıyla yaşıyor. Yapısal, radikal, liyakat, edep, emek, işbirliği temelli adımları atmaması atmasından çok daha olası gözüyor. Göreceğiz.

CHP’de yaşanan değişim Türkiye’nin değişimini yaratabilir. Fakat bunun için, CHP’nin, Batı-sonrası Dünyada Türkiye için yeni ve inandırıcı bir Hikaye üretmesi ve bunu da toplumun farklı kesimleriyle diyalog ve müzakere içinde yapması gerekiyor.

CHP

Buna karşın seçimleri birinci galibi CHP’yse geleceğe umut ile bakıyor. CHP, çoğu büyük şehir olmak üzere, 35 ilde belediye başkanlığını kazandı. Seçimin net galibi, CHP ve Belediye Başkan adayları oldu. Seçim akşamı başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın ve kazanan belediye başkanlarının kapsayıcı ve güven dolu konuşmaları ve altını çizdikleri bir nokta çok önemliydi: CHP, halkçı-sosyal demokrat belediyecilik kadar farklı muhafazakar, milliyetçi, farklı kimliklere sahip ama demokrasi yanlısı kesimlerden oy alarak Türkiye Partisi olma şansını bu seçimde kazandı. Seçmen CHP’ye, kibire, kine, öfkeye, şehvete düşmeden Türkiye Partisi olursan seninleyim dedi. Bu başarıda en büyük unsurun, CHP’de 2023 seçimleri sonrası yaşanan “Değişim” olduğunu düşünüyorum. Değişim ilk meyvesini bu seçimlerde verdi: CHP’nin, kendi seçmenine ek olarak farklı kesimlerden ve özellikle seçimlerde ilk defa oy veren gençlerden oy alması bu değişime olumlu yanıt anlamına geliyor. CHP’de yaşanan değişim Türkiye’nin değişimini yaratabilir. Fakat bunun için, CHP’nin, Batı-sonrası Dünyada Türkiye için yeni ve inandırıcı bir Hikaye üretmesi ve bunu da toplumun farklı kesimleriyle diyalog ve müzakere içinde yapması gerekiyor. Seçim sonrası Türkiye’de CHP’nin Türkiye Partisi olma ile yeni Türkiye Hikayesi yaratma olasılığının var olduğunu düşünüyorum. Bugün için CHP’nin başarısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarısından nesnel veriler içinde daha fazla görünüyor. Göreceğiz, konuşacağız, tartışacağız. Şüphesiz ki, başta MHP, YRP, DEM Partisi ve İYİ Parti olmak üzere diğer partiler de önemli oyuncular/aktörler.  Onlarla ilgili görüşlerimi okuyucumla paylaşacağım. İyi pazarlar.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER