Yönetilemeyen ülkeden manzaralar
SİYASET
Yönetilemeyen ülkeden manzaralar
Türkiye giderek raydan çıkmış, yönetilmeyen, yönetilemeyen bir görünüm kazanıyor. Bu kadar yolsuzluk, usulsüzlük ve sahtekarlığın ortasında yaşamaya çalışan bizler için, AKP’den başka bir seçenek olmaması da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir durum. Vatandaş elbette gidişattan memnun değil, ancak onun da elindeki malzeme bu…
Yere düşen hakemin tekmelenmesini hala sindirememişken bu haftanın gelişmeleriyle sarsıldık. Bu defa İstanbulspor Başkanı oynadıkları Trabzonspor maçında takımını sahadan çekti; İŞİD emiri Huzeyfe El Muri MİT’in düzenlediği operasyon ile Mersin’de yakalandı ve AKP’li Taşkesenlioğlu ile Rektör Ban’ın boşanmalarından 22 milyon TL’lik tazminat çıktı. Normal bir ülkede gündem sarsacak, ilgili bakanları zorlayacak gelişmeler bunlar, ancak Türkiye uzun süredir normal olamadığı için bu gelişmeler sanki normalmiş değeri görüyorlar. Rahmetli anneannem, ne zaman başı sıkışsa, dara düşse, “Allah sonumuzu hayretsin evladım!” derdi.
2024 yılına girmemize günler kala tüm ülkeden sakillik, banallik, kalitesizlik, liyakatsizlik ve usulsüzlük akıyor. Belki de artık şaşırmamak lazım ama elde değil, bu durumun hiç de garip karşılanmamasına ve tepki almamasına ben hala şaşırıyorum. Vatandaşların bu kadar deliliği içselleştirmelerine ve tepkisizliğe gerçekten anlam veremiyorum, ancak elimizdeki malzeme de bu.
Sporda şiddet, tüm dünyada önlenmeye çalışılan bir fenomen. En kolay ve başat göründüğü alan ise futbol. Futbol sahalarında “görmek istemediğimiz hareketleri” neredeyse her hafta görür olduk ve bunun en büyük sorumlusu da, aslında hiçbir liyakati olmayan futbol yönetimi. Tamamen siyasi gerekçelerle seçilen Federasyon başkanları, adeta her gün “yönetememenin kitabı”nı yazıyorlar. Oyunun hiçbir bileşeninin ne kulüplerin ne hakemlerin ne oyuncuların zerre kadar güvenmedikleri ayan beyan ortadayken, cep telefonuna malum By-lock programını yüklediğini açık seçik ifade eden Federasyon Başkanı’na hiçbir şey olmuyor, hala ve her şeye rağmen görevinin başında. O program bir tek AKP’lilere serbest zaten!
İŞİD’in mali-idari işler müdürü, sözde Şam sorumlusu “Eyyüp” kod adlı Huzeyfe El Muri, dün MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün koordineli operasyonuyla Mersin’de yakalanmış. Bu kişi, elini kolunu sallayarak sınırı geçmiş, Mersin’e gelmiş, orada bir ev tutmuş ve örgütün para trafiğini oturduğu yerden idare ediyormuş. Beraberinde yüklü miktarda döviz ve para transferlerinde kullanıldığı değerlendirilen çeşitli programlar da yakalanmış. İyi ki yakalanmış da, insan sormadan ya da düşünmeden edemiyor: Yakalanan bir kişi, acaba yakalanamayan ve şu anda eylem planlayan, bir başka 10 Ekim saldırısı düzenleyebilecek kaç militan aramızda dolaşıyor?
Eski AKP Erzurum milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile Türk Hava Kurumu Üniversitesi eski Rektörü Ünsal Ban, Gölbaşı Aile Mahkemesi kararıyla boşanmışlar. Mahkeme, Ban’ın Taşkesenlioğlu’na 12 milyonu maddi, 10 milyonu manevi tazminat olmak üzere toplam 22 milyon TL tazminat ödemesine karar vermiş. Hatırlanacağı üzere, organize suç örgütü yöneticiliğinden ceza alan Sedat Peker’in itiraf ve iddialarıyla gündeme gelen çift arasından eski rektör Ban, eski eşi Taşkesenlioğlu’nun kendisini tehdit ettikten ve hatta bıçakla yaraladıktan sonra çektiğini iddia ettiği görüntüleri sızdırmakla suçlanmış ve bu fiili nedeniyle tutuklanmıştı. Dikkat edilirse Ban’ın tutuklanma gerekçesi “özel hayatın gizliliği”ni ihlal olarak görünmüş, hiç kimse, “Siz o kadar parayı memur maaşınızla nereden buldunuz?” diye sormamıştı.
Peş peşe yaşanan şu üç gelişme dahi Türkiye’nin içinde düştüğü bataklığı anlatmaya yetmiyor mu? Futbolda belki de olabilecek en kötü hareketin yaşandığı haftanın ertesinde, hakem kararına isyan ederek takım sahadan çekilebiliyor. Futbol dünyasındaki asıl çekişme nedeninin ise para olduğunu herkes biliyor.
Peş peşe yaşanan şu üç gelişme dahi Türkiye’nin içinde düştüğü bataklığı anlatmaya yetmiyor mu? Futbolda belki de olabilecek en kötü hareketin yaşandığı haftanın ertesinde, hakem kararına isyan ederek takım sahadan çekilebiliyor. Futbol dünyasındaki asıl çekişme nedeninin ise para olduğunu herkes biliyor. Salt spor rekabeti ile olimpik bir sportif amatör ruhu içeren mücadeleler çok eskilerde kaldı. Artık tüm dünyada milyon dolarların havada uçuştuğu bir endüstri gerçeği var. Türkiye’de ise kara para aklamanın bir yolu olarak spor kulübü yöneticiliği tavan yapmış durumda. Öyle ya, aklanması gereken o kadar karar para varken bu imkânı kullanmamak olmazdı(!) Onlar da “bir imkân olarak futbol kulübü yöneticiliğini” işletirken olmadık hareketlerde bulunuyorlar. Halbuki sessiz sedasız işlerine baksalar, hiçbir sorun çıkmayacak!
Devlet de, vergisini kaynağında kestiği memurun ve özel sektör çalışanının, matrah artırımına gitmedi diye ensesinde boza pişirdiği avukatın, senede üç defa mali denetim gönderdiği insan haklarıyla ilgilenen derneğin ödediği vergiyle herhalde yetindiği için, o kulüplerin, kulüp sahibi ile yöneticilerinin ve futbolcuların ödedikleri vergiyle hiç ilgilenmiyor. Bu kadar senede, tek bir futbolcuya vergi denetimiyle ceza kesildiğini duydunuz mu? Ne muhteşem vergi hukuku uzmanlarıyla çalıştıkları için hiç hata yapılmıyor olabilir mi? Yoksa dokunulmaz bir başka zümre mi oluşturulmuş durumda? Alınan, tahakkuk ettirilen vergi nedeyse %50-60’ları buluyorken, bir başka ifadeyle kazandığınız her 100 liranın en az 50 lirasını devlete veriyorken, transfer başına milyon dolarlar alan futbolcular, onlara o paraları ödeyenler vergiden muaf mı? Ya kamuoyunda, “Fatih Terim Fonu” olarak bilinen ve yine geçtiğimiz haftalarda patlayan mali skandalın bir boyutu da o “dokunulmaz zümre” ye ulaşıyorsa?
Bir başka ülkeden 1000 dolar para gelse, hem Mali Suçlar Araştırma Kurulu (MASAK)’ın hem vergi dairelerinin radarına giren vatandaşa yöneltilen “peşinen suçlu” muamelesi, bu zümreye neden yöneltilmiyor olabilir? Mesela hala niye kimse Taşkesenlioğlu’na, “Eski eşinize yat alması için verdiğinizi ifade ettiğiniz 2,5 milyon doları nereden buldunuz?” diye sormuyor? Skandal patlayıp lağım ortalığa akınca, adı geçenler tümüyle aklanmış mı oluyorlar? O İŞİD sorumlusu, o kadar doları yanında Türkiye’ye getirirken, sonra aylar boyunca Türkiye’den sağa sola, muhtemelen dünyanın çeşitli yerlerine bir şekilde para gönderimleri yaparken neden hiç dur denmedi de bugün operasyon düğmesine basıldı?
Türkiye giderek raydan çıkmış, yönetilmeyen, yönetilemeyen bir görünüm kazanıyor. Bu kadar yolsuzluk, usulsüzlük ve sahtekarlığın ortasında yaşamaya çalışan bizler için, AKP’den başka bir seçenek olmaması da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir durum. Vatandaş elbette gidişattan memnun değil, ancak onun da elindeki malzeme bu… Allah sonumuzu gerçekten hayretsin ama bu gidiş hayırlı bir gidiş değil.