© Yeni Arayış

Yok edici bir sansür mekanizması olarak: RTÜK

Yok edici bir sansür mekanizması olarak: RTÜK

RTÜK’ün ölçütlerinden birisi “tarafsızlık” ilkesinin ihlal edilmesi. Buradaki tarafsızlık elbette siyasal gruplara karşı objektif kalmak değil. RTÜK’ün tarafsızlık ilkesinden kastı iktidarın tarafında olmak, İktidarı eleştirmemek, doğruları iktidar lehine manipüle etmektir.  Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), son zamanlarda verdiği kararlarla gündemden düşmüyor. Kurul, AKP iktidarı döneminde topyekûn bir sansür aracına dönüştü. Sadece televizyon ve radyo programları değil artık internet televizyonculuğu da RTÜK’ün denetiminde. Önemli bir kamusal figür gibi davranan ve ana akım ve sosyal medyada kendine yer bulan Ebubekir Şahin başkanlığındaki bu kurulda hiçbir yetkisi olmayan muhalefet partilerinin yer alması yalnızca iktidarın sansürünü meşrulaştırmaya yarıyor.

ÇOK KANALLI TELEVİZYONU DÜZENLEMEK İÇİN KURULAN KURUL, AKP DÖNEMİNDE SANSÜR ARACI HÂLİNE GELDİ

RTÜK, 1994 yılında uzun süren tartışmalardan sonra çıkarılan 3984 sayılı Kanun ile hayatımıza girdi. Bu dönemde yapılan değişiklikler ile Anayasa gereği devlet tekelinde olan yayıncılık özel sektöre açılırken, düzenleyici ve denetleyici kurum olarak da RTÜK kuruldu. Temelde hem radyo ve hem de televizyon frekanslarının nasıl dağıtılacağına ilişkin konuları düzenleyen RTÜK aynı zamanda yayınların içeriğine ilişkin de denetim yapmakla görevlendirildi. Üyeleri siyasi partilerin meclisteki üye sayısına göre belirlenen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, bir anda tüm yayıncıların ve televizyon kanallarının gerçek patronu haline geldi. Kanal lisanslarının kimlere hangi şartlarla verileceğinden tutun, hangi içeriğe hangi cezanın verileceğine, ekran kapatmaya kadar bizzat kararlar verebilen RTÜK, ilk yıllarında düzenleyici-denetleyici bir kurum niteliğinde iken bugün iktidarın mutlak çoğunluğu sayesinde bir sansür aracı haline gelmiş durumda. Cemaatlerin kapılar ardındaki yaşamlarından bahseden dizilere dahi milyonlarca lira para cezası vermekten sakınmayan, aile, din, Türklük gibi kavramları istismar ederek ekran karartan RTÜK, Türkiye’de ifade özgürlüğü açısından temel bir sorun olmaya devam ediyor.

HALK TV, TELE 1 VE KRT’YE 18 MİLYON TL CEZA VERİLİRKEN A HABER’E CEZA YOK

İlhan Taşçı’nın yayınladığı 2022 yılı RTÜK karnesine göre Halk TV, TELE1, KRT, Fox ve Flash TV, toplamda 17 milyon 335 bin TL ceza alırken A Haber’e 2022 yılında hiç ceza kesilmemiş. Bununla birlikte iktidar çizgisinde yayın yapan kuruluşlara kesilen toplam cezalar ise iki milyon TL’yi dahi bulmuyor. Uyarı cezaları, ekran karartmalar gibi daha birçok yaptırıma maruz kalan “BAĞIMSIZ” kanallar RTÜK’e karşı varoluş mücadelesi veriyor. RTÜK tarafından alınan kararlar, iktidarın neleri tasvip etmediğini doğrudan gösteriyor. En sık ceza verilen nedenlerden bir tanesi ise toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık. Mesela daha geçtiğimiz günlerde tarikatların işleyişini konu edinen “Kızıl Goncalar” isimli dizi toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık nedeniyle hem yayın durdurma hem de idari para cezasına çarptırıldı. Bir başka örnek ise Kızılcık Şerbeti isimli dizide, muhafazakâr ailenin zorla evlendirilen kızının kocası tarafından camdan atılma sahnesi nedeniyle dizi beş bölüm yayın cezası aldı. Daha sonra mahkeme tarafından yürütmesi durdurulan ceza nedeniyle yayınlanamayan bölüm yerine “İslamofobi” başlıklı propaganda filmi gösterildi. Yine RTÜK’ün ölçütlerinden birisi ise “tarafsızlık” ilkesinin ihlal edilmesi. Buradaki tarafsızlık elbette siyasal gruplara karşı objektif kalmak değil. RTÜK’ün tarafsızlık ilkesinden kastı iktidarın tarafında olmak, İktidarı eleştirmemek, doğruları iktidar lehine manipüle etmektir. Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun İstanbul’da işlediği cinayeti haber yaptığı için Fox TV’ye tarafsızlık ilkesine aykırılıktan ceza verildiğini görebiliyoruz. Muhalefetin bu sansür kuruluna üye göndermesi iktidarın kurul eliyle uygulattığı sansüre meşruiyet sağlamaktan öteye maalesef geçemiyor. Doğru olan, artık neredeyse bir parti organı hâline gelmiş RTÜK’ten çekilmek ve üye göndermemek ve RTÜK’ün sansürünü ifşa etmek olacaktır. Muhalefet, sansüre meşruiyet sağlayan bir araç olmayı sona erdirmek zorunda.

İNTERNET YAYINLARI DA SANSÜR KURULUNUN YETKİSİNE VERİLDİ

AKP iktidarı boyunca yetkileri genişletilen kurulun yetkileri yalnızca radyo ve televizyonlarla sınırlı değil. 2022 yılında çıkan Sansür Yasası ile internet yayınları ve internet haber siteleri de RTÜK’ün denetimi altına girdi. DW, Voice of America gibi uluslararası yayın kuruluşları Türkiye’de RTÜK’ten lisans alamadıkları için Türkiye’den erişime engellendiler. İktidarın tarif ettiği hayat tarzına uymayan televizyon dizilerin ceza veren RTÜK bir yandan da Netflix ve Disney Plus gibi uluslararası yayın kuruluşlarını da denetimine aldı. Öyle ki RTÜK başkanı tarafından bu kuruluşların temsilcileri Ankara’ya çağrılarak iş birliği yapacaklarını deklare etti. LGBT+ temalı veya karakterli bir dizi veya filmin Netflix veya Disney+’ta yayınlanacağı zaman ilk açıklama RTÜK’ten geliyor. RTÜK, “Türk” aile yapısına aykırı hiçbir yayına izin vermeyeceği her defasında ilan etmekten, ceza vermekten geri durmuyor. Öyle ki sanatçı Esmeray’ın Halk TV’ye çıkması dahi bu kapsamda cezaya sebep oldu.

RTÜK BAŞKANI ADETA BİR POP YILDIZI GİBİ

RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, diğer ülkelerdeki benzer kuruluşların başındaki meslektaşlarının aksine ’sıradan’ bir devlet bürokratı olmaktan çok uzak. Adeta bir pop yıldızı gibi. Türkiye’de ismi en çok bilinen kamu görevlilerinin başında yer alıyor. Çoğu bakandan daha fazla görünür. Şahin, popülaritesini ise sansür amaçlı açıklamalar ve medyayı dizayn amaçlı kullanıyor. Kendisini toplumsal ve ahlaki değerlerin belirleyicisi ve kamusal ahlakın koruyucusu gözüyle gören Ebubekir Şahin, yeri geliyor uluslararası yayın kuruluşlarının yaptığı yayınlara sataşıyor, yeri geliyor hangi dizinin toplumsal değerlere uygun olmadığına yönelik açıklamalar yapıyor. Muhalefetin ise bu sansür kuruluna üye göndermesi iktidarın kurul eliyle uygulattığı sansüre meşruiyet sağlamaktan öteye maalesef geçemiyor. Doğru olan, artık neredeyse bir parti organı hâline gelmiş RTÜK’ten çekilmek ve üye göndermemek ve RTÜK’ün sansürünü ifşa etmek olacaktır. Muhalefet, sansüre meşruiyet sağlayan bir araç olmayı sona erdirmek zorunda.

KURULDA MUHALEFETİN VARLIĞI, SADECE İKTİDARIN SANSÜRÜNE MEŞRUİYET SAĞLIYOR

RTÜK’te toplamda dokuz üye görev yapıyor. Üyeler, siyasi partilerin TBMM’deki sandalye sayılarına göre dağıtılıyor. Halihazırda bir koltuğun boş olduğu kurulda AKP’nin dört, MHP’nin bir üyesine karşılık CHP’nin iki, HEDEP’in ise bir üyesi bulunuyor. Üyeler altı yıllığına seçiliyor. Kobane davasından tutuklu bulunan ve HDP kontenjanından seçilen Ali Ürküt’ün görev süresi ise bu yılın başında doldu. Ali Ürküt 2022 yılından beri tutuklu ve RTÜK’ün internet sitesinde dahi ismi kaldırılmış durumda. Ali Ürküt’ten boşalan kontenjan yeni meclis aritmetiği gereğince İYİ Parti tarafından seçilen üye tarafından doldurulacak. İYİ Parti’nin de üye göndermesiyle birlikte iktidarın toplamda beş üyesine karşılık tırnak içindeki “muhalefet” in dört üyesi olacak (CHP 2, DEM 1, İYİP 1). İktidarın RTÜK’teki mutlak çoğunluğu istediği kararı çıkartmasını mümkün kılıyor. Muhalefetin ise bu sansür kuruluna üye göndermesi iktidarın kurul eliyle uygulattığı sansüre meşruiyet sağlamaktan öteye maalesef geçemiyor. Doğru olan, artık neredeyse bir parti organı hâline gelmiş RTÜK’ten çekilmek ve üye göndermemek ve RTÜK’ün sansürünü ifşa etmek olacaktır. Muhalefet, sansüre meşruiyet sağlayan bir araç olmayı sona erdirmek zorunda.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER