© Yeni Arayış

Yine kayyum mu? Hadi bakalım!

Yine kayyum mu? Hadi bakalım!

Bugünkü Hakkari’ye kayyum atanması haberi, Şırnak vekili ve DEM partinin sözcüsü Ayşegül Doğan’ın yurt dışına çıkmasının engellenmesi haberi ve Kobani seçimleriyle ilgili Erdoğan’ın kurduğu cümleler aslında geçmişte başlayan sürecin devam edeceğinin işaretlerini taşıyor. İktidar, yani Erdoğan yine yapacağını yaptı. Hakkari’ye kayyum atadı. Tabii herkes biliyor ki bu bir başlangıç. Daha önce de böyle olmuştu. Bir-iki derken HDP’nin 60 küsür belediyesine kayyumlar atandı. Daha açık bir tabirle hiçbir gerçek gerekçe gösterilmeden iktidar bu ilçelerin belediyelerine “çöktü”.  Bugünkü Hakkari’ye kayyum atanması haberi, Şırnak vekili ve DEM partinin sözcüsü Ayşegül Doğan’ın yurt dışına çıkmasının engellenmesi haberi ve Kobani seçimleriyle ilgili Erdoğan’ın kurduğu cümleler aslında geçmişte başlayan sürecin devam edeceğinin işaretlerini taşıyor. Hele hele bu sabahki konuşmasında Erdoğan’ın, "Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyindeki terör üreten bataklıklar kurutulmadan Türkiye huzura eremez, kendini güvende hissedemez" sözleri Kürt sorunu ve demokrasi konularında ne kadar yanlış bir zihniyet dünyasına sahip olduğunu gösteriyor. Bu açıkça bir Kürt korkusu ve Kürt düşmanlığı taşıyan bir zihniyettir. Diyelim ki Erdoğan’ın dediği gibi Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde terör üreten bataklıklar var. Peki ama Türkiye’nin bu bataklıkların oluşmasında hiç mi payı yoktur? Soruyu başka biçimde soracak olursak; Türkiye sınırları içinde yaşayan ve kendi vatandaşları olan Kürtlere karşı Türkiye devleti eşit mi davranmıştır? Sözde böyle bir soru sorulduğunda gürleyecek olan AKP’lilere sesleniyorum ki bırakın tarihi günümüzde sayılacak bütçe imkanlarını neden ve niçin Kürtlerin yoğun yaşadığı yerlerde az diğer yerlerde çok kullandınız? Alın size bir grafik! Kürtlerin ve Türklerin yoğun yaşadıkları illerdeki ekonomiyle ilgili bütçe harcamaları Yukarıdaki grafik AKP’nin iktidar olduğu günlerde başlayan, “mavi renk”, AKP’li 11 ile, “kavuniçi renk” ise Kürtlerin yoğun yaşadığı 11 il için Merkezi bütçeden yapılan harcama paylarını gösteriyor. Faaliyet alanı ise “Ekonomik İşler ve Hizmetler”. Bu harcamaların içinde neler var? Tarım, enerji, madencilik, inşaat, ulaştırma, iletişim gibi işler bu ana fonksiyona dâhil ediliyor. Ayrıca dış ticaret de dâhil olmak üzere genel ekonomik işler, bankacılık sektörünün denetlenmesi, genel ticari tanıtım faaliyetleri, patent ve ticari markaların idaresi gibi işler için de kullanılan kaynaklar bu başlık altında toplanmış durumda.  2013’den sonra merkezi bütçeden Kürt illerine yapılan harcamaların 2023’e kadar hep Türk illerinin çok altında kalmış olması çarpıcı bir ayırımcılığın işareti değilse nedir ki?Bu ayrımcılığın nedenleri ayrı bir tartışma konusudur ama sunduğumuz grafik AKP iktidarının en azından 2013’den itibaren Kürtlere karşı bir ayrımcılık yaptığının açık bir kanıtıdır.

2013’DEN İTİBAREN KÜRT İLLERİNE YAPILAN HARCAMALAR TÜRK İLLERİNİN ÇOK ALTINDA

Grafikte dikkat edilmesi gereken önemli nokta 2013’e kadar iki grup arasında Türk illerine yönelik harcamalar bir miktar fazla olsa da Kürt illerine yapılanlar arasındaki farklar çok değildir. Fakat 2013’den sonra merkezi bütçeden Kürt illerine yapılan harcamaların 2023’e kadar hep Türk illerinin çok altında kalmış olması çarpıcı bir ayırımcılığın işareti değilse nedir ki? Bu ayrımcılığın nedenleri ayrı bir tartışma konusudur ama sunduğumuz grafik AKP iktidarının en azından 2013’den itibaren Kürtlere karşı bir ayrımcılık yaptığının açık bir kanıtıdır. Şimdi yukarıda sorduğumuz sorunun cevabını bulabilmek için bu sunduğumuz bulguyu da değerlendirmeye alırsak o soruyu şöyle bir başka soruya çevirebiliriz. Kendi ülkenizin etnik kökenleri farklı vatandaşlarınıza ayrımcılık yapıp bütçe kaynaklarını onlar için kısıyorsanız, o insanlar neden ve niçin kendilerini bu ülkenin eşit vatandaşları gibi hissetsinler ki? Kendilerini bu ülkenin eşit vatandaşı gibi hissetmeyen insanlarının davranışları bir gün gelip de isyana dönüşürse neden tek suçlu onlar olsun ki? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, o veya bu gerekçeyle Kürtleri kendi bekası için tehlikeli görüyorsa belki bu düşünce anlaşılabilir olabilir ama bu endişe ile uygulanan politikaların özgürlükçü politikalar yerine güvenlikçi politikalar olması sorunu içinden daha da çıkılmaz bir hale getirir. Yıllardır olan budur ve bugünün kayyum vs işaretlerinden de anladığımız iktidarın bu hattan ayrılmayacağı yönünde bir duruşa sahip olduğudur.  Nafile. Çok maliyetli ve insanca olmayan bu politikaların bir işe yaramayacağı yakında yeniden görülecektir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER