© Yeni Arayış

Yeni üretim tarzı ve işsizlik problemi

Yeni üretim tarzı ve işsizlik problemi

Dünya’da 20 yıldır yaşanan teknolojik gelişmelerin, Türkiye’de henüz yeterince gündem olmaması, gelecekte yapısal işsizliğin artacağına işarettir. Birçok meslek, önemini yitirecek ve eğitim sistemi yeni oluşan koşullara göre güncellenmez ise, eğitim sisteminde dönüşüm gerçekleştirilmez ise, Türkiye’nin yapısal sorunlarını çözmesi mümkün değildir. Makroekonomik göstergelerin ve bütün ülkelerin makroekonomik sorunlarının başında gelen işsizlik düzeyi, Türkiye için de sorun olmayı sürdürmektedir. Bütün ülkelerde işsizlik sorunu ile ilgili ekonomik politikalar oluşturulmakta ve her geçen gün yeni politikalar üzerinde çalışmalar sürdürülmektedir. İşsizlik sorunu sadece gelişmekte olan ülkelerin sorunu değildir. Aynı zamanda gelişmiş ülkeler için de sorun oluşturmaktadır. Ancak gelişmiş̧ ülkelerde yaşanan işsizlik türü ile gelişmekte olan ülkelerde yaşanan işsizlik türü arasında farklar bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde yaşanan işsizlik türü konjonktürel ve doğal işsizlik türünden oluşmakta iken, gelişmekte olan ülkeler de ise yaşanan işsizliğin türü yapısal işsizliktir. Bu nedenle işsizlik ile mücadele de her politika her ülkede aynı sonucu vermemektedir. Nitekim, işsizlik ile eğitim düzeyi arasındaki ilişkiyi konu alan ve gelişmiş̧ ülkelerde yapılan çalışmaların neredeyse tamamında eğitim düzeyi ile işsizlik düzeyi arasında negatif bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde yapılan ve işsizlikle eğitim düzeyi arasındaki ilişkiyi konu alan çalışmalarda ise tam tersi bir sonucun ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Diğer bir ifade ile, gelişmekte olan ülkelerde eğitim düzeyinin artışı işsizlik düzeyini düşürmemektedir, hatta üniversite mezunu genç işsizliğin çok yüksek düzeyde olduğu bilinmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde eğitim düzeyinin yükselmesinin işsizliği neden azaltmadığı sorusunun cevabı ise, genellikle eğitimin vasıfsızlığı, eğitimin piyasa taleplerini karşılamaması, staj eksikliği, sosyo-ekonomik politikaların oluşturulmasında kurumlar arası koordinasyon eksikliği ile açıklanmaktadır. Şüphesiz bütün bu tespitler yerindedir ve işsizliğin üzerinde etkilidir. Ancak, bu sorunun asıl cevabı, bu tespitler değildir. Gelişmekte olan ülkelerdeki eğitimli bireyler için pozisyon darlığından ve yüksek eğitimli; mühendisler, denetçiler, yöneticiler, teknik elemanlar, muhasebeciler gibi yetişmiş bireylerin istihdamı için katma değer üreten yatırımların eksikliği, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde işsizliğin asıl nedenidir. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan işsizliğin yapısal işsizlik olduğu ve söz konusu işsizliğin sadece klasik eğitim programları ile ortadan kaldırılamayacağı, yatırımların gerçekleşmesi ve girişimciliğin artması için gerekli hukuksal düzenlemelerin ve emek, sermaye ve mal piyasalarının şeffaflığı üzerinde durulmalıdır. Gelişmekte olan ülkelerde yetişmiş̧ bir genetik uzmanının, uzay bilimcinin, bilgisayar mühendisinin, matematikçinin, fizikçinin, biyoloğun, vb. iş bulabileceği çalışma alanlarının ve iş ortamının yetersizliği eğitimli bireylerin işsizliğinin en temel nedenidir. Bu nedenle, gelişmekte olan ülkelerde, eğitim sistemi ile ekonomik politikalar birlikte ele alınmalıdır. Yeni üretim tarzının inşasında rol alan gelişmiş ülkeler, 20 yıldır, eğitim başta olmak üzere, her alanda hazırlıklarını yaparak; endüstri 4.0’ın nimetlerinden daha fazla yararlanacakları yıllara giriş yapmaya hazırlanmaktadırlar. Özellikle endüstri 4.0 devrimiyle ortaya çıkan yeni üretim tarzıyla, gelecekteki on yılları meşgul edecek teknolojik gelişmeler ile; gelişmekte olan ülkelerin eğitim ve ekonomik politikalarını ciddi düzeyde etkileyecektir. Gelişmekte olan her ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de sosyo-ekonomik açıdan kısa-orta-uzun vadeli olmak üzere ne tür politikaların oluşturulacağı üzerinde, akademik ve iş alemini de kapsayacağı, tartışmaların yapılabileceği ortamın oluşturulması gereklidir. Bu sayede girişimciliğin önündeki engellerin tartışılması sağlanmalı ve gerekli düzenlemeler ile ulusal ve uluslararası girişimciliğin teşvikiyle, dolayısıyla yatırımların artması sağlanmalıdır. Yeni üretim tarzının inşasında rol alan gelişmiş ülkeler, 20 yıldır, eğitim başta olmak üzere, her alanda hazırlıklarını yaparak; endüstri 4.0’ın nimetlerinden daha fazla yararlanacakları yıllara giriş yapmaya hazırlanmaktadırlar. Bu doğrultuda, geniş halk kitlelerinin bakışıyla, son yıllarda üç büyük teknolojik yenilik dalgası yaşanmıştır. Birincisi kişisel bilgisayarların üretilmesi ve yaygınlaşması, İkincisi internet ağının dünyaya yayılması Üçüncüsü ise mobil iletişim araçlarının yaygınlaşması Geldiğimiz son aşamada ise, bilgi işlem inovasyonunun dördüncü dalgası olarak tanımlanan, sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojileridir. Metaverse olarak kavramlaşan dördüncü dalganın, (çevrimiçi) eğitim, yönetme, uzaktan çalışmayı vb insanların günlük hayatını tamamen etkileme potansiyeline sahip; bir bilgi işlem paradigması yaşanmaktadır. Tüm bu gelişmeler geleceğin yeni meslekleri hakkında ipuçları vermektedir. Bu meslekler; metaverse uzmanı, metaverse araştırmacısı, metaverse planlamacısı, metaverse ekosistemi geliştiricisi, metaverse siber güvenlik uzmanı, metaverse odaklı donanım geliştiricisi, metaverse eğitmeni, metaverse dünyası tasarımcısı, metaverse hikâye anlatıcısı… Sonuç olarak, Dünya’da 20 yıldır yaşanan teknolojik gelişmelerin, Türkiye’de henüz yeterince gündem olmaması, gelecekte yapısal işsizliğin artacağına işarettir. Birçok meslek, önemini yitirecek ve eğitim sistemi yeni oluşan koşullara göre güncellenmez ise, eğitim sisteminde dönüşüm gerçekleştirilmez ise, Türkiye’nin yapısal sorunlarını çözmesi mümkün değildir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER