© Yeni Arayış

Yeni Kürt açılımı

Suriye’deki son gelişmelerle birlikte iktidarın Kürt meselesine yönelik angajmanında ciddi bir değişiklik oldu. PYD’nin etkisiz hale getirilme sürecinde Öcalan kullanışlı bir aktöre dönüşmüş durumda. Bu nedenle Öcalan’ın yapacağı muhtemel açıklamanın zorunlu başlıklarından biri Suriye jeopolitiği olacak.

Bahçeli’nin Öcalan çıkışına Erdoğan başlangıçta mesafeliydi. Bahçeli somut konuşup hızlı bir şekilde çözüm istiyor; bu tavıra karşılık Erdoğan liderliği ise süreci genel temenni açıklamalarıyla soğutuyordu. Suriye’deki son gelişmelerle birlikte iktidarın Kürt meselesine yönelik angajmanında ciddi bir değişiklik oldu. PYD’nin etkisiz hale getirilme sürecinde Öcalan kullanışlı bir aktöre dönüşmüş durumda. Bu nedenle Öcalan’ın yapacağı muhtemel açıklamanın zorunlu başlıklarından biri Suriye jeopolitiği olacak. Türkiye’nin beklentisi PYD’nin yeni rejimle entegre olması ve silahlı unsurlarından Şam merkezli Suriye ordusunun inşa süreci bağlamında vazgeçmesidir.

Bugün başlatılan çözüm sürecinin bir öncekinden farklı ve benzer yönleri üzerinde de durmak gerekli. Geçmişin kötü hatıraları nedeniyle Kürt açılımı veya çözüm süreci gibi ifadeleri kullanmakta çekinceli davranıyor herkes. “Terörsüz Türkiye için devlet insiyatifi” iktidar çevrelerinin tercih ettiği bir kavramlaştırma. Tabii bu ifadenin çözülmeye çalışılan sorusunun çok yönlü ve çok katmanlı içeriği karşısında yetersiz kaldığı da açıkça ortada. Herkesin ortaklaşacağı bir isme karar vermenin sembolik bir anlamı olduğunu vurgulamak gerekli bu noktada. İsmi olmayan şeylerin kendisi de olmuyor çünkü.

Kürt sorunu gerçekten çözülür mü, bu olasılık siyasal sosyolojik açıdan mümkün mü sorusu ayrı bir zeminde tartışılmalı elbette. Ancak çözüme dair her adımda daha fazla sivil katılım elzem. 

ÇÖZÜME DAİR HER ADIMDA DAHA FAZLA SİVİL KATILIM ELZEM

Peki, yöntem ve içerik bakımlarından geçmişten farklı olarak ne yaşanıyor? Yasal Kürt partisinden heyetlerin Öcalan’ın söz ve düşüncelerini devlete aktarması bağlamında bir ortaklık var. Ancak bugünkü süreç fazlasıyla devletçi ve apolitik. Sivil toplum işin içinde yok. Kimse kamuoyunu ikna etmek için çaba sarf etmiyor. Ayrıca kamuoyu da yeterince bilgilendirilmiyor. İktidar çevrelerindeki hakim hava şu: Devlet bir karar alırsa -alıp almadığını tam olarak bilmiyoruz- millet de bu karara uyacaktır. Politikanın bu şekilde yapılmasının aynı zamanda apolitika olduğunu ve demokratik kültüre hiçbir şey kazandırmadığını söylemek gerekli. Kürt sorunu gerçekten çözülür mü, bu olasılık siyasal sosyolojik açıdan mümkün mü sorusu ayrı bir zeminde tartışılmalı elbette. Ancak çözüme dair her adımda daha fazla sivil katılım elzem. Peki, pratikte ne olacak? Newroz’a kadar görüşmelerin devam edeceği ve Newroz’da Öcalan’ın PKK’yı silah bırakmaya çağıracağı en muhtemel reel politik olasılık olarak önümüzde duruyor.

Sürecin üç önemli kırılma anı toplumsal tartışmanın seyrini belirleyecektir: Öncelikle Öcalan’ın huzur hakkından yararlanıp serbest kalıp kalmayacağı meselesi büyük gerilimleri beraberinde getirebilir. Öcalan’ın mevcut kanunlara göre şartlı salıvermeden yararlanması imkansız. Ama yasa değişirse elbette durum da değişir. Siyasi iktidar Öcalan’dan PKK’yı dağıtmasını bekliyor. İhtimal ki somut olarak böyle bir şey gerçekleşene kadar adım atılmayacak. Ama her halükarda Öcalan Türkiye Cumhuriyet Devletiyle 50 yıldır çatışan bir terör örgütünün hapisteki lideri. Onun serbest kalma ihtimalinin toplumda hoş karşılanmayacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok.

İkinci kırılma anı doğrudan doğruya PKK’yla ilgili. Öcalan bir çağrı yapsa dahi PKK çeşitli gerekçelerle bu sözü dinleyebilir. Ama her şey yolunda giderse PKK’nın nasıl ortadan kalkacağı ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bu noktada da kanuni düzenleme gerek. Kürt hareketine yakın kesimler ve demokratik kamuoyunun bir kısmı genel af talep ediyor. Bu talep belki sorunu çözebilir. Ama başka sorunlar yaratacağı şimdiden belli. Mesela suçla itham edilen kişilerin yargılanıp ceza almadan affedilmesi mümkün mü? Bu arada genel af ileri sürülen bir talep. Devlet bu yolu doğru bulmuyorsa başka bir formüle ihtiyacımız olacak. AKP liderliğinin PKK’nın silah bırakma süreci için bir eylem planı hazırlaması şart. Biz de nelerin olup neyin olmayacağını hep beraber göreceğiz o noktada. Son olarak anayasaya değinmek gerekli. Başta CHP tabanı olmak üzere pek çok muhalif kesim tüm bu süreç ve adımların Erdoğan’ın adaylığı kapsamında anayasa değişiklikleriyle ilgili olduğunu düşünüyor. Yani siyasi iktidar DEM’in anayasa konusunda desteğini alabilmek için açılım kartını oynuyor. İddia bu yönde. 2025 anayasa yılı olacak ihtimal ki. Yeni açılım süreci yeni anayasaya bağlanır mı, bu noktada kestirim yapmak zor. Ama partiler arası çatışma ve pazarlık süreçlerinde yeni Kürt açılımının masada olma ihtimali yine de oldukça yüksek.

Sonuç olarak şöyle bir hatırlatma yapmak yerinde olabilir. Devlet aygıtı ve onu yöneten Cumhur ittifakı bileşenlerinin terör örgütünün tasfiyesi için adım atması çok değerli. Türkiye terör nedeniyle ciddi siyasal, sosyal ve ekonomik kayıplara uğradı. Terör riskinin en aza indiği yeni koşullar ülkeyi kendiliğinden bir şekilde demokratikleştirecektir. Ancak sürece itiraz gelmesi de normal. Pek çok kesim Öcalan’ın aktör olduğu bir süreci desteklemeyecektir. Dahası PKK bir terör örgütü. Öcalan da terörden ceza almış bir hükümlü. Her iki aktörün de söz ve eylemlerine güvenmek olanaksız. Tüm bu rezerv ve kaygılara karşı riskleri azaltan ve çözümü zamana yayılan bir sürecin Türk siyasetinde bütüncül bir yenilenmeye, hatta iyileşmeye yol açacağını öngörebiliriz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER