Yeni Anayasa için yol haritası: Kim(ler) ve ne zaman?
GENELYeni anayasayı yapacak olanlar “Bizim Adam”lar olmamalı, kalbi hareket edenler olmalıdır. 31 Mart, 2024 yerel seçimlerinden sonra siyasi ve hukuki meşruiyet iktidar için zayıflamış, ana muhalefet içinse yeteri seviyede değildir. AKP iktidarı maalesef 2012 ve 2017 yılında ayağına kadar gelen tarihi fırsatları kaçırmış oldu.
Yaklaşık olarak 1300-1700 arası İslam hukukunu uygulamaya çalışmış olan Osmanlı Devleti; 1700’lerden sonra uygulamada bir hayli İslam hukukunun özünden ve sözünden kopmuş olduğu, hatta yükselme döneminde bile kardeş katli gibi İslam hukukunun yasakladığı ve çok zaruri olmadıkça başvurmadığı adalet-i izafi (toplum için ferdi feda eden adalet anlayışı) ile vicdanları yaralayan uygulamalara başvurmuştur. Günümüzde gelinen noktada ise özellikle covid-19 salgınında görüldüğü üzere otoriter bir şekilde adalet-i mahzanın (bir ferdin hakkını insanlığın tamamı için olsa bile feda etmeyen adalet anlayışı) tarumar edildiği bir dünyada yaşamaktayız.
Günümüz Türkiye’sinde sürekli Osmanlı güzellemesi yapanlar esasında olması gereken (ideal hukuk) uygulamaları gözardı ederek ferdi hürriyetleri tanımayan katı uygulamalara imza atmak için zemin kurmaktadırlar. Adalet-i izafi için bir kez kapıları açmaya görün; aman Allahım ondan sonra geriye sadece içi boşaltılmış ve sanki her şey güya toplum içinmiş yapılan örneklerle karşı karşıya kalmaktasınız. En son covid aşısı uygulamalarında görüldüğü üzere, milyonlarca insan günümüzde başta kalp krizleri olmak üzere pek çok sağlık sorunuyla karşı karşıya bırakılmış haldedir.Bu yazımızın konusu ise 31 Mart, 20224 yerel seçimlerinde siyasi iktidarın oy kaybına uğrayarak ikinci parti konumuna düşmesi, buna rağmen ısrarla yeni anayasa çalışmalarının başlaması için özellikle TBMM başkanı Numan Kurtulmuş’un diğer siyasi partileri bu çerçevede yoğun bir şekilde ziyaret etmesi ve bu çerçevede yeni bir anayasa çalışmasının nasıl yapılacağıdır. Nihayetinde tartışmaların tamamı neredeyse mevcut iktidarın yeni bir anayasa yapıp yapamayacağı ve değiştirilemez maddelerin yeni bir anayasa da nasıl yer alacağı noktasında toplanmaktadır.
Bu ülke hukukçularının en büyük handikaplarından birisi; pozitivist hukuka tapınırcasına inanarak hukuku toplumun üstünde tutmak ve sokaktaki insanı maraba seviyesinde gören anlayışıdır.
İKTİDAR NEREDE HATA YAPTI?
2012 yılından beri daha net bir şekilde ise açıkça 2017 yılından beri yayınlamış olduğum yazılarda anayasa hazırlayanların samimiyetinin her şeyin önünde geldiğini defalarca bahsederek dile getirdim. Peki bu noktada anayasayı yapanların samimiyeti kavramından ne anlamalıyız? 2012 ve 2017 yılında yeni bir anayasa yapımı için her türlü siyasi ve hukuki meşruiyet zemini bulunmaktaydı. Bu ülke hukukçularının en büyük handikaplarından birisi; pozitivist hukuka tapınırcasına inanarak hukuku toplumun üstünde tutmak ve sokaktaki insanı maraba seviyesinde gören anlayışıdır. 2016 hain darbe girişimine karşı hazırlıklı olan ve iki saatte onu bastıran ve karşılığını veren mevcut iktidar nerede hata yapmıştı, sorusunu sormak kaçınılmaz bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır:
- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle “at izi it izine” bil(mey)erek karıştırılmış oldu ve sonuçta hakikat komisyonları kurulmayarak kimin eli kimin cebinde olduğu bilinç(siz) bir şekilde gözardı edilmiş olundu. Böylece haksız bir şekilde sermaye transferleri yapılmış oldu. Ayrıca FETÖ ve FETÖ vb. zihniyetlere karşı mücadele eden kişiler de bu mihraklarca McCarthy vari ortamlar oluşturularak kırıma uğratıldı. Ama unutulmasın ki! Allah her yerdedir, sadece göklerde değildir ve yapılan haksızlıkları ve ayak oyunlarıyla dans edenlerin oyunlarını eninde sonunda boynuna çevirecektir. Allah bir şirket müdürü değildir! O adil-i mutlak olandır. Bu dünya da hukukçulara bakan yönü ise kriminolojinin temel kuralıdır: Parayı takip eder, böylece suçları ve suçluları bulursunuz.
- Özellikle bu vatan sevdalısı masum insanların heba edilmesi sadece ve sadece izlenerek ciğeri beş para etmez insanlara zemin hazırlanarak liyakat yerine dalkavukluk öne çıkarılmış oldu. Grasham ilkesi gereği kötü para iyi parayı kovduğu gibi kötü insanlarda iyi insanları kovmuş oldu ve böylece medya da herbokolok türü insanlara yer açılmış oldu. Artık sahnede halkını seven ve hakikat peşinde koşan insanlar değil, kendi menfaatini önceleyen insanlar yer almaya başladı. Gerçi bu ülkenin plaklarında son iki yüz yıldır hep aynı şarkı çalması da ayrı bir mevzu olsa gerek.
- Nihayetinde “Bizim Adam” mefhumu her yeri kaplamış oldu. Böylece tüm iyilik ve gözelliklerin önü kapatılmış oldu.
- “Geciken adalet, adalet değildir”, daha düne kadar küfür edilen zihniyet ve anlayışın tavır ve davranışları kopya edilmeye başlanarak tüm ahlaki, moral ve dini değerler yerle bir edilerek hukuk devleti yani hukukun üstünlüğüne inanılan bir sistemin inşası boşa çıkarılmış oldu. Düşünce, vicdan ve fikir hürriyetinin olmadığı yerde ne ekonomik ne de fikri bir gelişme olmayacağından hep taklidi modeller ortaya çıkmış oldu.
- 6284 sayılı kanunla aile ve evlilik kurumu tarumar edilmiş oldu. İstanbul Sözleşmesi taş gibi ayaktadır. Artık suistimal edilen bir kanunla uygulamada taş bebek gibi ideolojik feminizim uygulamalarıyla çağ atlanılmış olundu!
Mülteci krizi acilen çözülmelidir. Probleme sebep olanların bedelini ödemesi gerekirken bu millete bedel ödettirilmektedir. Ayrıca yerli üretimi arttırmak için sanayi, hayvancılık ve tarımı en üst seviyede desteklemek bu işin olmazsa olmaz koşuludur. Nihayetinde iktidara gelen her siyasi parti zaten milli ve yerli olduğunu iddia etmiyor mu? Ümidimiz ve hayalimiz odur ki: En kısa zamanda ekonomik krizi atlatarak, bu ülkeye yakışır yeni bir anayasaya bir an önce kavuşmak...
SAHNENİN DURUMU: KİTABI, HESABİ VE KALBİ ANLAYIŞ
AKP’nin ilk baştaki kitabi (iktidar olmak için oyunu hukuk devleti kurallarına göre yürütmek anlayışı) haline dönmesi maalesef pek mümkün gözükmemektedir. CHP ve AKP’nin bu noktadan sonra yapacağı hesabi (iktidarı elde tutmak veya ele geçirmek için kuralsız şekilde hareket etmek anlayışı) davranışların toplum nazarında özellikle yaşı 30’un altında olanlar arasında pek karşılık bulduğu söylenemez. İnternet çağında istediğiniz kadar trol ve sahte hesaplar kullanın, nihayetinde aklını kiraya vermemiş olanlar bir şekilde kalbi (gerçekten hakikat ve topluma hizmet peşinde koşan anlayış) olarak bu hayatı anlamak ve anlamlandırmayı istemektedirler. Özetle; kitabi, hesabi ve kalbi anlayış, kendimize dönüp bakalım, biz hangi limandayız?Peki yeni anayasa nasıl yapılmalı? Yeni anayasayı yapacak olanlar “Bizim Adam” lar olmamalı, kalbi hareket edenler olmalıdır. 31 Mart, 2024 yerel seçimlerinden sonra siyasi ve hukuki meşruiyet iktidar için zayıflamış, ana muhalefet içinse yeteri seviyede değildir. AKP iktidarı maalesef 2012 ve 2017 yılında ayağına kadar gelen tarihi fırsatları kaçırmış oldu. Talih kapıyı üçüncü kez çalar mı? Kim bilir? Belki de bir yıl içinde yeniden genel bir seçime girerek bu milletten anayasa yapımı için üçüncü bir kez talepte bulunulursa, olabilir mi? Bunun da ön koşulu ekonomiyi düzeltmek ve orta sınıfı yeniden inşa etmek. Onun da yolu İskandinav ülkeleri gibi aşırı zenginleşmeye giden yolları kapayarak çok kazanan ve kazanmış olanlardan daha fazla vergi almak olsa gerek. Yurtdışından getirilen ürünlerden veya yurtdışına çıkanlardan alınacak vergilerle bu problemlerin sona ermeyeceği apaçık bir şekilde ortadadır. Köprüleri, havaalanları, otoyolları, internet ve telefonu yani ulaşım ve iletişimin temel kurumlarını millileştirmek ve bunları öz kaynaklardan karşılayarak yapmak. Mülteci krizi acilen çözülmelidir. Probleme sebep olanların bedelini ödemesi gerekirken bu millete bedel ödettirilmektedir. Ayrıca yerli üretimi arttırmak için sanayi, hayvancılık ve tarımı en üst seviyede desteklemek bu işin olmazsa olmaz koşuludur. Nihayetinde iktidara gelen her siyasi parti zaten milli ve yerli olduğunu iddia etmiyor mu? Ümidimiz ve hayalimiz odur ki: En kısa zamanda ekonomik krizi atlatarak, bu ülkeye yakışır yeni bir anayasaya bir an önce kavuşmak...
İlginizi Çekebilir