© Yeni Arayış

​Voleybol ve futbolda neden ekonomiden ve hukuktan daha başarılıyız?

Hukukta ve ekonomide yerlilik ve millilik patinaj yapmak demektir, FIFA ve FIVA kuralları, pardon, yani evrensel kurallar ise filenin sultanlarının geldiği yere hukukta ve ekonomide de gelmek demektir.      

Voleybolcu kızlarımız, filenin sultanları, dünyada uzun süredir zirveye oynuyorlar, önümüzdeki Paris olimpiyatlarında da umarız altın madalyaları takarlar boyunlarına, o çok başarılı kızlarda azmi ve uğraşıyı değil de kızların bacaklarını, kollarını gören ahlaksızlar da umarım biraz utanırlar ama hiç zannetmem, DEM Parti milletvekili, TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder teşhisini çok iyi koydu ve şöyle dedi: “O kadar çok -Allah’ım bizi utandırma- dediniz ki, duanız kabul oldu ve utanma duygunuzu aldı Allah sizden”.

Futbolda belki voleybol kadar başarılı değiliz, dünya şampiyonluğuna oynayamıyoruz ama yine de yakın geçmişte bir dünya üçüncülüğümüz var, bugünlerde Avrupa’da ilk on altıya kaldık, yarın akşam (2 Temmuz) Avusturya’yı dayenebilirsek ilk sekize kalacağız, eskiden “şerefli mağlubiyet” diye bir saçma sapan laf vardı, bugün ise Ronaldo’lu Portekiz’den üç gol yedik diye birbirimizi yiyoruz, üstelik bir gol de kendimize, az şey değil doğrusu.

Ekonomide ve hukukta ise durum tam tersi.

Hukukta durum ekonomiden de beter, zaten ekonomide kişi başına gelirde nal toplama durumu hukuk sistemimizin kötülüğü diyemeyeceğim, tamamen çökmüşlüğünden, küresel hukuk devleti sıralamalarında yanılmıyorsam son açıklananda 146 devleti içinde 117. sırada arz-ı endam etmiştik.

HUKUKTA DURUM, EKONOMİDEN DE BETER

İlk yirmi ekonomi arasına giriyoruz ama nüfusumuz yeni katılımlarla 95 milyonu buldu galiba, ilk yirminin temel nedeni bu, kişi başına gelirde nal topluyoruz, enflasyonda dünya şampiyonluğuna oynuyoruz ama Allah’tan Lübnan ve Arjantin var.

Hukukta durum ekonomiden de beter, zaten ekonomide kişi başına gelirde nal toplama durumu hukuk sistemimizin kötülüğü diyemeyeceğim, tamamen çökmüşlüğünden, küresel hukuk devleti sıralamalarında yanılmıyorsam son açıklananda 146 devleti içinde 117. sırada arz-ı endam etmiştik. Bu yazının Yeni Arayışta yayınlandığı gün Sinan Ateş davası başlıyor, fotoğrafta bir araba var, plakası teşhis edilebiliyor kolayca ama savcı beyimizin iddianamesinde bu plakanın kime ait olduğuna dair bir bilgiye rastlanmıyor mesela, mafya bozuntuları hakimlere “bitanem” diyebiliyorlar yine mesela.

Voleybolda, futbolda gelinen bu çok hoş nokta ile ekonomide ve hukukta içinde debelendiğimiz kaotik ortamın mukayesesinin gösterdiği tezatın bir nedeni olmalı, tekraren ifade ediyorum, Portekiz’e yenildik diye karalar bağladık (iyi ki de bağladık), FATF’nin gri listesinden çıktık diye de Maliye Bakanımız “Başardık” diye mesaj attı, insanda biraz utanma olmalı değil mi, “başardık” demek yerine keşke Şimşek “ne haltlar yedik de FATF bizi bu listeye soktu?” sorusunun yanıtlarını paylaşsa idi bizle.

Oturup bu konuda bir internet araması yapmak istemedim, mesela Şimşek’in ilk bakanlık döneminde kaç tane “vergi barışı” yasası çıktı Meclis’ten, neden hala vergi cennetleri listesi Resmî Gazetede Cumhurbaşkanı tarafından yayınlanmıyor, sakın oralara giden kara paralar o takdirde vergilendirilebilecek diye olmasın, vesaire, vesaire.

Gelelim bu mevcut büyük makasın bir izah denemesine, benim getirmeye gayret edeceğim izahın konunun yüzde yüzünü açıklayacağı kanısında değilim ama bu yazıyı yine de bir izah denemesi olarak kabul edin lütfen.Yarın akşam Avusturya ile oynuyoruz, bir futbol maçı ya da yarışması, bu yarışmanın tüm evet tüm kurallarını eksiksiz olarak FIFA koyuyor, sahaya çıkan takımlardan biri “ben tacı ayakla kullanacağım, kornerleri kullanmayacağım, üç korner eder bir penaltı kafama göre kuralını tercih ediyorum” diyemiyor, böyle bir saçmalık yapmaya kalkarsa bir takım, FIFA, UEFA hemen kapıyı gösteriyor, “kuralları öğren, benimse, içselleştir, sonra gel oyna” diyor.

Böylece de sahada ancak futbol ya da voleybol performansı daha yüksek takım öne geçiyor, yarış eşit şartlarda başlıyor, gerçekten iyi oynayan kazanıyor; bir ülkenin kendi içinde kalmak, dış temasta bulunmamak şartıyla isterse mesela ofsayt kuralının olmadığı bir futbolu tercih etmek hakkı var ama o zaman Portekiz’le maç yapmak şansımız sıfırlanıyor.

Evet futbolda iyiye gidiyoruz çünkü tüm kurum ve kurallarıyla FIFA kurallarına göre top oynuyoruz ama hukukta, mesela insan hakları hukukunda AİHM’in yargı yetkisini de tanımışız ama AİHM kararlarının bir bölümünü, işimize gelmeyenleri, uygulamıyoruz yani bu tavrımızın futbol karşılığı tacı ayakla kullanmak istemek gibi bir şey, böyle yaparsanız dünya futbolunun, pardon evrensel hukukun dışında kalıyorsunuz.

TACI AYAKLA KULLANMAK İSTEMEK GİBİ BİR ŞEY

Peki ekonomide ve hukukta durum böyle mi, hukuktan bir örnek vereyim önce, evet futbolda iyiye gidiyoruz çünkü tüm kurum ve kurallarıyla FIFA kurallarına göre top oynuyoruz ama hukukta, mesela insan hakları hukukunda AİHM’in yargı yetkisini de tanımışız ama AİHM kararlarının bir bölümünü, işimize gelmeyenleri, uygulamıyoruz yani bu tavrımızın futbol karşılığı tacı ayakla kullanmak istemek gibi bir şey, böyle yaparsanız dünya futbolunun, pardon evrensel hukukun dışında kalıyorsunuz.

Unutmayalım futbolda FIFA kuralları, voleybolda da FIVA kuralları bu branşlarda küresel aktör olmak için neyse ekonomi ve hukukta da evrensel hukuk tam da o.

Ekonomide performans da çok büyük ölçüde küresel rekabet kurallarına uymaktan geçiyor, Türkiye ekonomisi tam bir yolsuzluk batağı, başı da kamu ihaleleri bataklığı çekiyor, bizimkiler ise kamu ihale piyasasını karşılıklı olarak AB ülkeleri ile rekabete açmaktansa kendi küçük havuzlarında oynamayı tercih ediyorlar, evet kendileri fena para kazanmıyorlar değil ama Türkiye bu meselenin en büyük kaybedeni.

Herkes kendine sormalı, voleybolda filenin sultanlarının başarıları hoşunuza gidiyor mu, gidiyorsa eğer, ki muhtemelen öyledir, aynı başarıyı yani dünyanın en önlerinde olmayı neden hukuk ve ekonomi için de aynı yöntemleri yani evrensel hukuk ve AB normlarını kullanarak istemeyelim.

Bundan otuz sene önce aynı kafayla (!!!) AB ile gümrük birliğine girmek için de direnç göstermiş idik, Allah’tan o gün o direnç kırıldı ve 1995’den günümüze Türkiye imalat sanayi  önemli bir yeniden yapılanma içinde; bugün de gümrük birliğini ilerletelim diyoruz ama kimse açık açık hizmetler ve tarımı da gümrük birliğine alalım demiyor mesela bizde.

İşin özü aslında şöyle: Özel alanlarımızda herkes istediği gibi takılsın, isteyen yerli ve milli, isteyen de çok daha kozmopolit olsun, öyle yaşasın, buralarda kimse kimseye karışmasın ama kamusal alanda yani özetle hukuk ve ekonomide yerli ve millilikten korkalım, kaçalım bu tuzaktan, kamusal alanda yerli ve millilik birilerinin işine geliyor, gözlemliyoruz, yerlilik ve millilik üzerinden büyük parasal ve mevkii rantları kazanıyorlar ama yukarıda belirttiğim gibi kamusal alanda buyerlilik ve millilik Türkiye’yi FATF’nin gri listesine sokuyor, Ruanda ile aynı grupta olmaktan kurtulduk diye de “başardık” diyoruz, bu işin temel sorumlusu bu yerlilik ve millilik üzerinden rant kollama hevesi, sakın yerlilik ve millilik söyleminin bir gurur konusu olduğunu düşünmeyin, sadece “tamamen duygusal” rant kollama bahanesi.

İSO’nun yeni yayınlanan 500 büyük firma sıralamasına bir bakın ilk onda hep eski ekonominin şirketleri var, otomotiv, beyaz eşya, metalürji ve bu şirketler senelerdir hep aynı yerdeler, değişmiyorlar, aralarına bir türlü bir yeni ekonomi şirketi girmiyor; dünyada ise, özellikle ABD’de artık GMC’yi (General Motors Company) önlerde göremiyoruz, çünkü GMC artık eski ekonomiyi simgeliyor ilk sıraları hep yeni ekonominin şirketleri paylaşıyorlar.

Hukukta ve ekonomide yerlilik ve millilik patinaj yapmak demektir, FIFA ve FIVA kuralları, pardon, yani evrensel kurallar ise filenin sultanlarının geldiği yere hukukta ve ekonomide de gelmek demektir.  

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER