© Yeni Arayış

Vidaları fazla sıkınca gevşer, atar!

İktidar, muhalefetin vidalarını daha fazla sıkacaktır. Hazırlıklı olmakta fayda var. Ancak öbür yandan vidalar fazla sıkıldığında da yerinde durmaz, bir süre sonra gevşer ve kendi kendisini atıverir!

Türk demokrasisi, geçmişten günümüze her daim iktidar gücünü eline geçiren partilerin muhalefeti sindirme teşebbüslerine sahne oldu. Muhalefetin iktidarı denetleme görevi, tarihsel süreç içerisinde hep “bozgunculuk” biçiminde kabul edildi. Eh, muhalefet “fitne çıkarmayı” kendisine vazife saydığına göre muktedirlerin üstüne gitmesi kaçınılmazdı! Bu nedenle devlet gücünü elinde bulunduran iktidarlar, muhalefetin vidalarını sıkarak hareket alanını kısıtlamayı misyon edindi.

Muhalefetin “yıkıcılığına” karşılık iktidarın devlet gücüyle “eziciliğinin” Türk demokrasisi bakımından bir karineye dönüşmesi, son yıllarda tarihimizde görülmemiş biçimde ivme kazandı. Özellikle şu geçirdiğimiz son haftada silsile halinde meydana gelen hadiseler hepimizin başını döndürdü. Mevcut muktedirler, uzun yıllar iktidar koltuğunda oturmanın ve anayasal değişikliklerin sağladığı imkânlarla devlet gücünü hiç olmadığı kadar ele geçirmiş durumdadır. Bu sayededir ki, Türkiye’de tarihsel bir nitelik kazanan muktedirlerin muhalefeti hareket edemez duruma getirme stratejisi epey vites yükseltti.

Türkiye’de hafta başından itibaren olan bitene baktığımız zaman öncelikle CHP’nin gençlik kollarından sorumlu başkanı Cem Aydın gözaltına alındı. Gerekçesiyse bir sosyal medya gönderisinde CHP’li belediye başkanlarıyla ilgili soruşturma yürüten adlî mercileri eleştirmekti. Anayasal bir hak olan ifade hürriyeti kapsamına giren eleştirinin ne zaman “suç” sayılmaya başladığı bir yana, sosyal medya gönderisi nedeniyle gözaltına alınan Aydın’ın evi arandı! Biz de şakayla karışık herhalde kolluk kuvvetlerinin Aydın’ın evinde ilgili sosyal medya gönderisini aradığını düşündük.

İktidarın muhalefetin vidalarını sıkarken tek odak noktası CHP değildi elbette. Türkiye’nin sığınmacı politikalarını eleştirerek kendisine bir siyasî damar tutturan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ da iktidarın yıldırma politikalarından nasibini aldı. Özdağ, siyasetin doğasında yer aldığı şekliyle iktidar mahfillerini eleştirdiği için bir lokantada yemek yediği sırada gözaltına alındı.

CHP’li belediye başkanlarının tutuklanarak cezaevine gönderilmesiyle başlayan gözaltıların parti teşkilatlarına kadar uzanması, Ekrem İmamoğlu’nun doğal olarak tepki göstermesine yol açtı. İmamoğlu son gelişmeleri henüz eleştiriyordu ki jet hızıyla kendisine de bir soruşturma başlatıldı.

İktidarın muhalefetin vidalarını sıkarken tek odak noktası CHP değildi elbette. Türkiye’nin sığınmacı politikalarını eleştirerek kendisine bir siyasî damar tutturan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ da iktidarın yıldırma politikalarından nasibini aldı. Özdağ, siyasetin doğasında yer aldığı şekliyle iktidar mahfillerini eleştirdiği için bir lokantada yemek yediği sırada gözaltına alındı. Daha sonra sosyal medya gönderilerinde de suç unsuru bulunduğu gerekçesiyle tutuklu yargılanmasına karar verildi. Özdağ’ın cezaevine konulması, kamuoyunda epey tepki yarattı. Zira parti genel başkanlarının tutuklanması, -mevcut iktidar döneminde Selahattin Demirtaş ve Doğu Perinçek gibi örnekleri saymazsak- en son 12 Eylül sürecinde yaşanmıştı.

Son günlerde siyasilere yönelik arka arkaya gelen tutuklama ve gözaltı dalgalarının yanında dizi sektöründe tekelleşme iddialarına şahit olduk. Türkiye’nin öne çıkan oyuncularıyla çalıştığı söylenen bir menajerin önce kendi sektöründe monopol yarattığı söylendi. Daha sonra bu söylentilerden bir şey çıkmamış olacak ki on yılı aşkın bir süre önce gerçekleşmiş Gezi olayları nedeniyle ifadeye çağrıldı. Söz konusu menajerle beraber dizilerde sıkça gördüğümüz bazı oyuncular da ifade vermek üzere adliyeye çağrıldı.

Dizi oyuncularının menajerleriyle birlikte ifadeye çağrılmasına paralel olarak bazı kulis dedikoduları gündeme geldi. Gazete ve televizyonlarda konuşulduğu üzere TRT’de yayınlanan veya yayınlanması planlanan bir dizi için söz konusu menajerden çalıştığı oyunculardan birisi istenmiş. Ancak menajer teklifi geri çevirince üzerine gidilmeye başlanmış. Ben naçizane sektörden uzak olduğum için medyaya yansıyan dışında bir şey bilmiyorum tabi. Ancak gördüğüm manzarada aklıma ilk elden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sıklıkla dillendirdiği “kültürel iktidar” meselesi geldi.

Bilindiği gibi Erdoğan her fırsatta “kültürel iktidarın tesis edilemediğinden” dert yanar. Acaba bahsi geçen menajer ve oyuncuların ifadeye çağrılması da en azından dizi ve film sektöründe bir “kültürel iktidar” tesis etmek için mi diye bende kuşkular uyandırmadı değil. Ama her halükarda bu gündem de iktidarın vida sıkma stratejisinin bir parçası olduğu aşikâr.

Yargı ve kolluk kuvvetleri“marifetiyle” meydana gelen hadiselerin yanında Bolu’da üzücü bir otel yangını oldu. Ne yazık ki çok sayıda canımızı yitirdik. Sermaye çevrelerinin rant hırsı ve sonu gelmeyen ihmaller zinciri nedeniyle son yıllarda çokça görmeye başladığımız ölümlü felaketlerden birisiyle daha karşılaştık. Ancak yanan otelin soğutma çalışmaları dahi tamamlanamadan söz konusu hadise, birden iktidar ve muhalefetin kutuplaşma aracına dönüşüverdi. Yetkili ağızların açıklamalarından anladığım kadarıyla iktidar, yangın dolayısıyla CHP’li Bolu Belediyesi’nin üzerine gitmeyi planlıyor. Bir vida da Bolu’da kendisini gösterecek anlaşılan...

Türkiye’de gündem oluşturan neredeyse her olay güncel politikanın bir aparatı haline geliyor. Muhalefet iktidarı yıpratmak için fırsat kollarken muktedirler daha baskın çıkarak muhaliflerin vidasını daha fazla nasıl sıkabilirim diye düşünüyor. Kanımca burada birbiriyle bağlantılı iki önemli dinamik devreye giriyor.

Öncelikle Erdoğan anayasada iki dönemle sınırlanan cumhurbaşkanlığı görev süresini esnetmek istiyor. Baskıların dozajının artmasının temel sebebi bu gibi duruyor. Ama tek sebep değil elbette. Diğer taraftan yerel seçimlerden sonra çıkan tabloda mevcut iktidarın ilk genel seçimlerde koltuğundan olabileceğine dair güçlü emareler ortaya çıktı. Bu durum iktidar elitlerinin uykularını kaçırıyor olsa gerek. Bilhassa CHP’nin anketlerde ağırlıkla liderliği korumasından tedirginler. CHP’nin oyları doğal sınırları olan yüzde yirmi beş bandına dönene dek de baskılar artarak devam edeceğe benziyor. İktidar, muhalefetin vidalarını daha fazla sıkacaktır. Hazırlıklı olmakta fayda var. Ancak öbür yandan vidalar fazla sıkıldığında da yerinde durmaz, bir süre sonra gevşer ve kendi kendisini atıverir! Küpe olsun derim. Bekleyip göreceğiz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER