© Yeni Arayış

Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan Yargıtay kararına tepki gösterdi

Van Büyükşehir Belediye Eş Başkan Abdullah Zeydan: ''Bu yargıyı sopa olarak kullanarak bir tuzak kurmaktır. Bu halkın iradesine çökme girişimidir''

Van Büyükşehir Belediye Eş Başkan Abdullah Zeydan, yasal haklarının iadesine ilişkin Yargıtay tarafından verilen kararı değerlendirdi.

Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan, yasal haklarının iadesine ilişkin Diyarbakır 5'inci Ağrı Ceza Mahkemesi'nin kararının Yargıtay tarafından bozulmasına tepki gösterdi. Zeydan, ''Bu yargıyı sopa olarak kullanarak bir tuzak kurmaktır. Bu halkın iradesine çökme girişimidir. Demokrasiye, hukuka ve adalete karşı bir saldırıdır'' dedi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan hakkında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yasaklı haklarının iadesine ilişkin kararı, “görevsiz şekilde verdiğini” bu nedenle kararın hukuki değerden yoksun olduğuna işaret ederek, bozulmasına hükmetti.

Abdullah Zeydan, hakkında verilen kararı değerlendirdi. Zeydan, şunları söyledi: "Halkın seçme ve seçilme hakkına bir saldırı, hukuka, adalete, demokrasiye hukukla alakası olmayan bir karar.  Bunu nerden mi biliyoruz? Dün bu karar bize ve avukatlarımıza tebliğ edilmeden çarşaf çarşaf yandaş medyada yayınlandı. Bizim hala UYAP ve e- devletlerimize işlememiş fakat bu çamur medyasına servis edilmiş ve orada bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Şunu baştan belirtelim bizler seçme ve seçilme hakkımızı yani memnu haklarımızı bu ülkenin mahkemelerinden aldık ve orada kesinleşti. Eğer gerçekten bir hukuksuzluk ve süre hesaplaması yanlışı varsa yerel mahkeme 3 hakim üyeden oluşuyor. Neden böyle bir karara imza attı? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı neden bu karara itiraz etmedi ve bu karar kesinleşti? 

Şimdi biz bu ülkenin mahkemesinin verdiği ve kesinleşen bir karara güvenerek seçimlerden önce Van İl Seçim Kurulu’na başvurduk. Van İl Seçim Kurulu da seçilebilme yeterliliğimiz önünde hiçbir engelin olmadığına karar verip bizler halkın terazisine çıktık. Sevgili Eş Başkanımız Neslihan Şedal ile mitingler yaptık ev ev dolaştık. Van halkı 13 ilçe belediyesi ve Van Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere 14 belediyenin 14’ünü bize teslim etti.

"Bu yargıyı kullanarak bir tuzak kurmaktır''

AKP’li kayyum düzenine hırsızlık ve yolsuzluk düzenine itiraz ettiğini kabul etmediğini yüksek bir sesle dile getirdi. O süreçte de AKP’nin girişimleriyle özellikle il başkanı ve adayının girişimleriyle seçimlerden bir gün önce bu mahkemenin kesinleşen memnu hakkı kararını ortadan kaldıran bir girişimde bulunmuşlardı. Bu yargıyı sopa olarak kullanarak bir tuzak kurmaktır. Bu halkın iradesine çökme girişimidir. Demokrasiye, hukuka ve adalete karşı bir saldırıdır. O süreçte halkımız büyük bir onurla görkemli bir direnişle hukuku demokrasiyi adaleti ve iradesini sahiplendi. Ve nihayetinde ortaya çıkan büyük bir dayanışmayla bu yanlış karar Yüksek Seçim Kurulu’ndan (YSK) döndü.

"2019 yılında bu tür emsal karar var"

Şimdi Yargıtay bu kararı verirken kanun yararına bir karar verdiği zaman, kendi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 2019 yılında aldığı emsal bir kararı var. Bunun tarih ve sayısını genel merkezimiz basınla paylaştı. Şunu diyor 'evet kanun yararına eğer bir hata varsa bunu düzeltiyor ama sanık aleyhine işlememesi gerektiğini de söylüyor.' Yani bu 309'uncu maddenin 'C' bendini uyguluyor. Bundan önceki bütün Yargıtay kararlarında bu madde uygulanmış fakat bizim bu kararımızda bunun uygulanmadığını görüyoruz. Dolayısıyla yine burada kişiye özgü siyasi bir talimatla yargının yeniden kullanıldığı, yargı mensuplarının hukuka ve mevcut yasaya uymadığının da bir kanıtıdır. Dolayısıyla bu bir siyasi karardır. Bizler bu siyasi kararı kabul etmeyeceğimizi sonuna kadar halkımızın iradesini onurunu haysiyetini koruyacağımızı ilk günden beri söyledik.

8 aydır Van belediyeleri halkın belediyeleri olduktan sonra hırsızlık ve yolsuzluk düzeni bittikten sonra halkımızın emrinde nasıl cansiperane çalıştığımızı kısıtlı imkanlarda da olsa halkın kaynaklarını halka hizmet için kullandığımızı birebir Van halkı da şahittir.

Benim hakkımda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu mahkumiyete ilişkin verdiği ihlal kararları var. Benim siyasi saiklerle tutuklandığımı, yargılamalarının siyasi talimatlarla yapıldığını, hukuka adalete dayanmayan delillerle mahkum edildiğime AİHM 18'inci madde başta olmak üzere çok ağır ihlal kararları vermiştir.  

AİHM kararları Anayasamızın 90. maddesine göre bağlayıcı olmasına rağmen ve bizler hem bunu yerel hem yargıtay mahkemelerine sunmamıza rağmen sanki bu AİHM kararları yokmuş gibi davranmışlardır. Dolayısıyla bu da bu sürecin hukuki ve adaletli bir süreç olmadığının kanıtıdır. Bizler halkımıza güveniyoruz. Halkımız sonuna kadar iradesine onuruna sahip çıkacaktır. Bizler adalet hukuk yerini bulana kadar demokratik tepkimizi kullanacağız.

"Halkımızın onurunu iradesini gururla kurumaya devam edeceğiz"

Mazbatanın bizden alınarak Van halkının alın teriyle tırnaklarıyla elde ettiği mazbatanın bizden alınarak AKP’nin ya da başka partinin adayına verilmesini asla bizde kabul etmeyeceğiz. Van halkı da kabul etmeyecektir. Mazbata ve takdir Van halkınındır. Eğer biz bu halka layık hizmetler yürütmemişsek bunun hesabını halk bizlerden sandıkta sorar. Böyle yargı kumpaslarıyla vatandaşa tuzak kurarak önce seçme, seçilme ve memnu hakkını vererek sonra seçildikten sonra ‘kusura bakma, biz bu mazbatayı sizden, eş başkanlardan Vanlılardan alıp başkalarına vereceğiz’ tarzındaki pratikleri ne Allah kabul eder, ne vicdan kabul eder, ne de bu halk kabul eder, biz de kabul etmeyeceğiz. Halkımızın iradesini, onurunu, demokrasiyi, adaleti büyük bir gururla kurumaya ve savunmaya devam edeceğiz.

"Türkiye toplumunun ihtiyacı kayyum değil, toplumsal barıştır"

MHP lideri Bahçeli ve hükümet kanadında bazı isimlerin medyaya yansıyan bazı açıklamaları oldu. Sanki gerçekten bir toplumsal barış yapılacak gibi açıklamaları var. Bunlar ne olursa olsun. Toplumsal barışın sağlanması adına kıymetlidir. Ancak objektif, somut pratikleri kayyum ve irade gaspı Kürt halkını yok saymak olmamalıdır. Yargı eliyle seçme ve seçilme hakkına tuzak kumpas kurularak halkın seçme ve seçilme hakkı elinden alınmamalıdır. 

Tırnak içerisinde siz 'kucaklaşalım Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne aidat bağıyla bağlanalım' derken sanki buradaki halk bu ülkeye ait değilmiş seçme ve seçilme hakkı yokmuş pratikleriyle bu ülkenin geleceğine bir katkı sağlanamaz. Hukuk, adalet ve demokrasi işlemezse 85 milyon yurttaş birlikte biz kaybederiz. Dolayısıyla herkesin aklı selim davranması lazım hukuku, yargıyı bir sopa olarak kendi menfaatleri için kullanmaması lazım. Türkiye toplumunun ihtiyacı kayyum, irade gaspı, demokrasiyi, Anayasa'yı, hukuku ayaklar altına almak değil, toplumsal barışın sağlanması ve herkesin empati duygusuyla birbirleriyle kucaklaşmasıdır, olması gereken de budur."

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER