Vakıflara kamu kaynağı aktarmak yolsuzluktur
HUKUKEskiden yok mu idi, hayır vardı ama merkezi devlet bütçesinden ve yerel devlet bütçelerinden vakıflara kamu kaynağı aktarma vahim yanlışı son senelerde AKP yönetiminde çok büyük boyutlara, devasa yolsuzluk boyutlarına ulaştı.
Devletin kamu kaynaklarını, vergi mükelleflerinin gayretlerini vakıflara aktarması düpedüz kamu kaynaklarını özel amaçlar için kullanmak, yani yolsuzluktur.
Bu satırların yazarı vakıf hukukçusu değil, bırakın vakıf hukukçusu olmayı, hukukçu bile değil.
Ancak, bendeniz, KHK ile görevinden bir hukuk komedyası, hatta rezaleti ile uzaklaştırılmış bir kamu maliyesi profesörüyüm; başka bir ifade ile kamu hizmeti, özel hizmet, kamu malı, özel mal, yarı kamusal mal ve hizmet gibi kavramlar benim alanımın kavramları, buralarda hata yapmayacağımı düşünüyorum.
Eskiden yok mu idi, hayır vardı ama merkezi devlet bütçesinden ve yerel devlet bütçelerinden vakıflara kamu kaynağı aktarma vahim yanlışı son senelerde AKP yönetiminde çok büyük boyutlara, devasa yolsuzluk boyutlarına ulaştı, bakalım yargı erki bir gün, bir biçimde, doğru bir yaklaşımla bu yolsuzluk sürecine son verebilecek mi.
Tabii, yargıdan önce yasamanın da bu çarpıklığa bir an önce son vermesi şart.
Kamu kaynaklarının, vergi mükelleflerinin gayretlerinin vakıflara aktarılmasının neden yolsuzluk kapsamına girmesi gerektiğini anlatmaya çalışacağım.
Internette Google’a vakıf tanımı diye yazın, karşınıza şöyle bir tanım çıkıyor: “Türk Medeni Kanununun 101. maddesinde vakfın tanımı "gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları" olarak yapılmıştır.
Tanım devam ediyor: Vakıflar yüz yıllar boyunca özellikle barınma, eğitim, sağlık hizmetleri başta olmak üzere sosyal dayanışmayı güçlendiren, toplumsal ihtiyaçları karşılayan ve diğer yandan taraflara doğrudan ya da dolaylı olarak ekonomik etkileri olan faaliyetleri devam ettirmişlerdir.
Vakıf gelirleri de şöyle tanımlanıyor: a) Vakfın amacına uygun her türlü şartlı, şartsız bağışlar ile yardımlar. b) Vakıf faaliyetlerinden elde edilecek muhtelif gelirler. c) İktisadi işletmeler, iştirakler ve ortaklıklardan sağlanacak gelirler.”
Yukarıdaki alıntılarda en önemli gördüğüm kısım “vakıfların barınma, eğitim, sağlık gibi toplumsal ihtiyaçları karşılayan kurumlar” olduğunu belirten kısım.
Evet, başka bir ifade ile, vakıflar toplumsal ihtiyaçları karşılıyorlar, mesela okullar yapıyorlar, eğitim-öğretim faaliyetlerinde bulunuyorlar, ne güzel, aklı başında kimsenin itirazı olamaz ama vakıfların kamunun merkezi ya da yerel hizmet üretici birimlerinden temel farkı, temel ve belirleyici farkı, bu toplumsal ihtiyaçları özünde özel kaynak olan ama bağış yoluyla vakıflara aktarılan kaynaklarla yapmasıdır.
Bir zengin hayırsever çıkar, vakıf kurar, özel işlerinden kazandığı parayı kurduğu vakfa aktarır ve bu vakıf da lise binası yapar, hastane yapar, üniversite kurar, tekraren söylüyorum, ne güzel ama bir şartla, bu kaynağın kökeninin özel kaynak olması.
Ancak, evet ancak, bazı sözde vakıflar aynı hizmetleri kamudan kendilerine aktarılan kamu kaynaklarıyla yaptıkları zaman ortaya saçma sapan bir manzara çıkmaktadır.
Bu kamu kaynaklarını bu sözde vakıflara aktaran, bu bir yolsuzluktur, merkezi bütçeli idarelerin, yerel yönetimlerin asli, anayasal işi zaten TBMM’nin bütçe yapma sürecinde kendilerine aktardıkları kamusal kaynaklarla, vergi gelirleriyle ilkokul, lise binaları yapmak, üniversite kurmak, eğitim süreçlerini yönetmektir.
Kamu kaynakları, vergi mükelleflerinin tüm gayretleri zaten aslen ve sadece kamu birimleri eliyle kamusal mal ve hizmet üretmektir, kamu malı ve hizmeti üretmek için kendilerine TBMM tarafından emanet edilen bu kamusal kaynakların vakıflara bağış olarak aktarılması, bu vakıflar da bu parayla kamu hizmeti benzeri hizmetler de üretseler vahim bir yolsuzluktur.
VAHİM BİR YOLSUZLUK
Kamu hizmeti olarak eğitimi aslında tesadüfen seçtim, başka kamu mal ve hizmet türlerini de seçebilirdim ama madem ki eğitimi örnek olarak alıyorum, vakıflar üzerinden ilginç örnekler de verebilirim.
Kamu kaynakları, vergi mükelleflerinin tüm gayretleri zaten aslen ve sadece kamu birimleri eliyle kamusal mal ve hizmet üretmektir, kamu malı ve hizmeti üretmek için kendilerine TBMM tarafından emanet edilen bu kamusal kaynakların vakıflara bağış olarak aktarılması, bu vakıflar da bu parayla kamu hizmeti benzeri hizmetler de üretseler vahim bir yolsuzluktur.
Kamu maliyesinin temel bir düsturu vardır, “vergi kamu hizmeti içindir ve bu önermenin koroleri de kamu hizmetinin sadece vergi (geniş anlamda da kamu geliri) ile üretilmesi ilkesidir, Sayıştay da bu kaynakların hukuk ve performans açılarından düzgün kullanımını denetler.
Hiçbir kamu yöneticisi kendine TBMM tarafından ve Anayasaya, 5018 sayılı kanuna göre tahsis edilen kamu kaynağını vakıflara aktarma hakkı yoktur, yapanlar yolsuzluk yapmış olmaktadırlar, bugün olmasa da yarın bu yolsuzlukların hesabı mutlaka sorulacaktır.
Vakıfların kamu hizmet üretici birimlerden temel farkı gerçekleştirdikleri toplumsal hizmetleri bağış yoluyla edindikleri ÖZEL KAYNAKLARLA yapıyor olmalarıdır, vakıflar kamu kaynağı kullanarak kamu kurumlarıyla rekabet edemez, onlardan kaynak çalamaz, vakıflar özel kaynakları kamu hizmeti benzeri hizmetlere dönüştürerek kamuya destek olabilirler ancak.
Konuya eğitim-öğretim süreçlerinden girdiğimiz için aklıma yönetim kurulunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’ın da bulunduğu TÜRGEV geldi, internetten TÜRGEV’in sahifesine girdim, amaçlarına, vakıf senedine göz attım.
Vakıf senedinde TÜRGEV’in amacı şöyle tanımlanıyor:
VAKFIN AMACI: MADDE 3- Başta ülke gençliği ve çocukları olmak üzere tüm dünya gençliği ve çocuklarının maddi-manevi, kültürel, sanatsal, edebi, bilimsel, teknik ve sportif alanlardaki eğitimine, öğretimine ve tekamülüne katkıda bulunmak; gençleri üstlenecekleri görevler konusunda bilinçlendirmek ve insanlığa faydalı olma noktasında ihtiyaç duyacakları her türlü donanıma sahip kılmak için yurt içinde ve yurt dışında faaliyette bulunmak, bu konularda maddi-manevi gerekli her türlü desteği temin etmek ve gerekli teşebbüslerde bulunmaktır.
Ne güzel değil mi, kimin böyle bir vakıf amaç maddesine itirazı olabilir ki, şayet bu hedeflere ulaşmak için sadece bağış niteliğinde özel kaynak kullanılırsa.
Ancak, TÜRGEV şayet bu amaçlarını merkezi ya da yerel devlet kaynakları ile yani devletten aldığı, kısmen de olsa bağışlarla yaptığı sürece ortaya çok ciddi bir problem çıkmaktadır.
Devletin eğitim-öğretim birimlerinin de temel amacı bu maddede yazan hedeflerin yerine getirilmesidir, bu iş üstelik devletin asli işidir, devlet kendi kısıtlı kaynaklarından bir vakfa kaynak aktararak asli görevlerinin yerine getirilmesini vakıflarla paylaşamaz.
TÜRGEV bu amaçlarını şayet özel kaynakların kendisine bağış yolu ile intikali sonrası yapıyorsa bizlere de bu duruma saygı duymak düşer, saygı duymasak bile itiraz hakkımız çok azalır; üstelik bu vakıfları Sayıştay da denetlememekte, sadece Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimi söz konusudur, Sayıştay’ın denetleyemeyeceği alanlara kamu kaynağı aktarımı ne demektir?
Evet, bir de benzer bir biçimde Türkiye Varlık Fonu skandalı vardır ama bu Fon da ileride çok ciddi soruşturmalara konu olacaktır, kamu kaynaklarının vakıflara aktarılması gibi.
İlginizi Çekebilir