© Yeni Arayış

Uzay mı, aktif vatandaşlık mı?

Uzay mı, aktif vatandaşlık mı?

Vatandaşlık ortak paydasında birleşilirse iktidarlar, erkler ve sermaye sahipleri halktan çekinir; Yanlış, illegal ve gayri meşru işler asgariye geriler. Aidiyetlerden, gruplardan, mahallelerden çıkılıp ortak paydalarda bir araya gelinmezse; Halk iktidarlardan, güç ve kapital sahiplerinden çekinmeye devam eder. Ve yoksullaşma, dayatmalar, liyakatsizlik ve özgürlük kısıtlamaları kader zannedilir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Anadolu'da siyasî anlamda değişen önemli unsurlardan birisi de; tebaa olmak ve biat kültürüyle hareket etmek yerine; herkese birer olduklarını ve yönetenlerin bizzat yönetilenler tarafından denetlenebileceği vatandaşlık kavramının kazandırılmış olmasıdır. Devlet anlayışı, yukarıdan aşağıya talimat ve halkın bu talimata sesini çıkartamayıp boyun eğmesi şeklinden çıkartılıp; artık bizzat vatandaşın da "yönetişim" mantığı çerçevesinde verilecek kararlarda bizzat rol alacağı "modern devlet" anlayışına geçilmiştir. Böylece, sorumluluk sadece bir kişiye veya bir zümreye ait olmaktan çıkarılıp toplumsal sorumluluk şeklinde tüm millete yayılmıştır. SORUMLULUK SAHİBİ BİREY Bu bağlamda, vatandaşlık tek bir kelimeye indirgenseydi biz ona “sorumluluk sahibi bireyler” diyebilirdik. "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir!" veciz sözündeki ‘hâkimiyet’in de en önemli ayağı aslında sorumluluk sahibi olmaktır. Kendini, kendi adına alınan karalarda sorumlu görmeyen millet; nasıl hâkimiyet iddia edebilir ki? Bunun siyasî açılımının bir yönü de şudur; yönetenler, kurumsal ve bürokratik sorumluluklarının yani sıra eş zamanlı olarak bütün vatandaşlara karşı da sorumludurlar. Çünkü yöneten de bir vatandaştır. Ve onları seçen veya maaşını vergilerle temin eden yine tüm vatandaşlar yani halktır. Ülkemizde vatandaşlık görevi -bazı idareciler tarafından bilinçli ve halkımızın bir kesimi tarafından da bilinçsiz bir şekilde- sadece seçim zamanlarına sıkıştırılmış ve oy vermekten başka bir işlevi olmayan bir olgu şekline indirgenmek istenmektedir. Bu açıdan bakıldığında her bir vatandaş; etkin birer birey olmaktan çıkarılıp gücünü ve iradesini yalnızca bir günde ve birkaç saatte yansıtabilen pasif varlıklara dönüştürülmüş olacaktır. Eğer bir ülkenin vatandaşlık anlayışı pasif vatandaşlık anlayışında ise; başındaki idarecileri sorgulamaz. Asgari ücret, memur maaşı ve emeklilik maaşını açlık ve yoksulluk sınırlarıyla karşılaştırması gerektiğini bilmez, demokrasi endeksinin önemini kavrayamaz, hak ve özgürlüklerini bilmez. PASİF VATANDAŞ KİMDİR? “Pasif Vatandaşlık” diyebileceğimiz bu yaklaşımın bir diğer göstergesi de yöneticilerden ve yönetimlerden; en iyisi yerine ehven-i şer olanını talep etmektir. Yönetimlerde en iyisi olmanın bilimsel ve uluslararası standartlarından birkaçı; ‘kuvvetler ayrılığı’, ‘hesap verebilirlik’, ‘şeffaflık’, ‘denetlenebilirlik’, ‘hukukun üstünlüğü’ gibi somut ve ölçülebilir kriterlerininvar olmasıdır. Bunları uygulayan devletler, vatandaşlarının insan hakları ve onurunu; ekonomide, siyasette, eğitimde, hukukta vs. gelişmiş ülkeler seviyesinin üstüne çıkarmaya çalışır. EU, ECHR, OECD, UN, WFO, PISA gibi Avrupa çapındaki ve uluslararası çaptaki standartlar ve raporlar bir yönetimin; kendi ülke vatandaşlarına ne kadar değer verdiğini gösterir. Eğer bir ülkenin vatandaşlık anlayışı pasif vatandaşlık anlayışında ise; başındaki idarecileri sorgulamaz. Asgari ücret, memur maaşı ve emeklilik maaşını açlık ve yoksulluk sınırlarıyla karşılaştırması gerektiğini bilmez, demokrasi endeksinin önemini kavrayamaz, hak ve özgürlüklerini bilmez. Kendisine ulufe dağıtılır gibi verilen maaş zamlarına şükreder, her geçen gün alım gücünün değer kaybetmesine sabreder, enflasyon karşısındaki yoksullaşmaya da hamd eder. Ama ehven-i şer yerine en iyisini talep edemez ve bunun için mücadele edemez, mücadele yöntemlerini bilemez. Cumhuriyet, sınıfsızlık ve imtiyazsızlık rejimidir. Eğer bir ülkede makamlar dini veya seküler tarikat ve gruplara rezerve ediliyor, ihaleler belirli kişi ve zümrelere pay ediliyor, memuriyet sınavları belli parti veya ideolojide olanlara kazandırılıyor vs. ise orada yaşayan vatandaşlar pasif vatandaştır. Etliye sütlüye karışmayan, suya sabuna dokunmayan, hayatı salla başı al maaşına bağlayan, bankamatik memuru olan, her şeye susan, hiçbirşeye ses çıkarmayan, bu haliyle bir robotu, bir makineyi, bir koyunu andıran vatandaş; pasif vatandaştır. Türkiye'de insanlarımız; iyi dindar, iyi solcu, iyi sağcı, iyi sosyalist, iyi Atatürkçü vs. olmaya çalışıyor. Fakat "herkesi birbirine bağlayan, herkesin herkesten sorumlu olmasını gerektiren ve herkesin herkesi amaç edinmesi gereken" vatandaşlık bilincine yeterince değer vermiyor. BİLİNÇLİ VE AKTİF VATANDAŞ “Bilinçli ve aktif vatandaşlık” ise; vergilerinin nereye gittiğini, nasıl kullanıldığını, çalışanlara emeğinin karşılığı eşit ücretin verilip verilmediğini, yoksullaşmanın yok edilip edilmediğini, herhangi birilerinin özgürlüklerinin kısıtlanıp kısıtlanmadığını, herhangi birilerinin haksızlığa hukuksuzluğa adaletsizliğe maruz kalıp kalmadığını, sosyal haklarda adaletin sağlanıp sağlanmadığını, liyakatin tesis edilip edilmediğini vs sürekli olarak takip eden, sorgulayan, kontrol eden ve bu konularda gördüğü ufacık bir adaletsizliğe dahi göz yummayan; sesini çıkaran, ‘dilekçe hakkını’, ‘bilgi edinme hakkını’, ‘basın açıklaması hakkını’, ‘toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını’, ‘ifade özgürlüğü hakkını’ vs. her zaman kullanan aktif birey olmaktır. Cumhuriyet rejiminin ve modern devlet anlayışının vatandaştan beklentisi budur. Bunu gerçekleştiremeyen bireyler Cumhuriyet rejiminde yaşadıklarını iddia edemeyecekleri gibi herkesin sadece insan olmaktan kaynaklanan; temel hak ve özgürlüklerini, insan hakları ve onurunu, temel/evrensel hukuk ilkelerini de gün be gün kaybetmeye başlarlar. Bunların yıpranmaya başladığı rejimlere ise; diktatörlük, totalitarizm, faşizm, mafyokrasi, nepotokrasi, krallık gibi birçok farklı şey denebilir fakat asla Cumhuriyet denemez. Türkiye'de insanlarımız; iyi dindar, iyi solcu, iyi sağcı, iyi sosyalist, iyi Atatürkçü vs. olmaya çalışıyor. Fakat "herkesi birbirine bağlayan, herkesin herkesten sorumlu olmasını gerektiren ve herkesin herkesi amaç edinmesi gereken" vatandaşlık bilincine yeterince değer vermiyor. Bu ise bireylerin ve aidiyetlerin daha geniş ortak paydada birleşmek varken daha dar alanlarda birleşmesine ve iktidarların yanlışlarına karşı küçük ve cılız gruplar halinde etkisiz tepkiler vermesine sebep oluyor. Din, ideoloji, ırk ve hayat tarzı odaklı olmayan vatandaşlık ortak paydasında birleşilirse iktidarlar, erkler ve sermaye sahipleri halktan çekinir; Yanlış, illegal ve gayri meşru işler asgariye geriler. Aidiyetlerden, gruplardan, mahallelerden çıkılıp ortak paydalarda bir araya gelinmezse; Halk iktidarlardan, güç ve kapital sahiplerinden çekinmeye devam eder. Ve yoksullaşma, dayatmalar, liyakatsizlik ve özgürlük kısıtlamaları kader zannedilir. Evet, yoksulluğu yok edemedik, kula kulluğu bitiremedik, enflasyona çare bulamadık, adaletsizlikleri çözemedik, nepotizmi ortadan kaldıramadık, temiz siyaseti yerleştiremedik, bütün bunlara karşı bilinçli ve aktif vatandaşlar olmayı başaramadık ama 55 milyon dolara uzaya gezmeye gittik!   Mehmet Sevgili, Sosyolog

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER