Uymayana anayasa az
KÖŞE YAZILARIUymayana anayasa az
TÜRKİYE’DE ŞU ANA KADARKİ EN DEMOKRATİK ANAYASA
27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, 1961 Anayasası halkoylaması ile kabul edilmişti. İki meclisli parlamenter sistem denemesinin, Türkiye’de şimdiye dek konulmuş en demokratik anayasa olduğu söylenebilir; ne var ki 1961 Anayasası da 60’ların sonundaki siyasi şiddet ortamına kurban gitti, 70’lerden itibaren de nadiren uygulanabildi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra hazırlanan ve 7 Kasım 1982’de halkoylaması ile kabul edilen 1982 Anayasası ise bir parlamenter sistem anayasası olarak yürürlüğe konduğu halde, zaman içindeki değişimlerle giderek başkalaştı. Nihayet, 2017 Anayasa değişikliklerinin oylandığı 2017 referandumu sonrasında yürürlüğe giden değişikliklerle parlamenter sistem anayasası, başkanlık sistemine dönüştürüldü. 2016 başarısız darbe girişiminde sonra, iktidarın ortaya koyduğu en dikkat çekici söylem, Türkiye’nin iç ve dış düşmanlar tarafından büyük bir tehdit altında olduğu, bu düşmanların sürekli ülkede karışıklık çıkartarak güvenliği tehlike altına sokuyor oluşlarıydı. İktidara göre bu durumla parlamenter demokrasi içinde başa çıkılması mümkün değildi; güçlü bir liderin etrafında toplanılmalı, liderin de kimseyle gücü bölüşmeksizin, elbette bu arada kimseye de danışmaksızın, hızlı ve isabetli kararlar alıp uygulayarak güveni yeniden tesis edebileceği öngörülüyordu. AKP-MHP koalisyonu tarafından jet hızında değişiklik önerisi hazırlandı ve halk oyuna sunuldu. %51,41 çoğunlukla evet oyu kazandı ve parlamenter sistem bir anda ve bu oy oranıyla başkanlık sistemine dönüşmüş oldu. Bu geçen zamanda, her şeyden tek sorumlu Cumhurbaşkanı olduğu için artık meclis denetim sistemi çalışmıyor, bakanlar meclis sorularına ya hiç yanıt vermiyorlar ya da yarım yamalak yanıt veriyorlar ki, dostlar alışverişte görsün. Hızlı ve isabetli kararlar alındığına dair bir fikir var mıdır, onu da bilemiyorum. Baştaki iki soruya dönecek olursak, 1) Gerçekten de Türkiye’ye yeni bir anayasa gerekiyor mu? 2) Erdoğan gibi bir lider, hangi hükmü içerirse içersin bir anayasayla kendi bağlı kabul eder mi? Elbette, Türkiye’ye 1982’den beri onlarca defa değişerek bütünlüğünü kaybetmiş bir metinden daha iyisi gerekiyor. Peki bu iktidar yeni bir anayasa yapabilir mi? Eskisine uymadığı, neredeyse ihlal edilmedik madde bırakmadığı için, yapılacak bu yeni anayasaya uyacağının hiçbir garantisi yok. Mesela geçen hafta açıklanan Anayasa Mahkemesi iptalinde, tek bir KHK ile 293 ayrı ihlalin gerçekleştiğini biliyoruz. Bu durumda, yalnızca eskisinden daha kötü bir siyasi düzen ve ekonomi isteyenler yapılsın diyebilirler. Yeni anayasa, bu iktidar tarafından yapılamaz. Hukuk kurallarıyla zaten arasının hiç de iyi olmadığı bilinen bir lider, özellikle milliyetçiliği bu derece yükselterek “tek adam” kimliğini elde ettikten sonra, neden kendini hukukla sınırlamak istesin?NEDEN KENDİNİ HUKUKLA SINIRLAMAK İSTESİN?
İkinci soru ise zaten yanıtını kendi içinde barındırıyor. Anayasa yapabilen, ancak kendi koyduğu anayasaya uymayanların ülkesinde Erdoğan gibi bir lider, yapacağı yeni anayasaya uyacak mı? Tabi ki işine geldiği kadar uyacak, çoğunlukla da uymayacak. Hukuk kurallarıyla zaten arasının hiç de iyi olmadığı bilinen bir lider, özellikle milliyetçiliği bu derece yükselterek “tek adam” kimliğini elde ettikten sonra, neden kendini hukukla sınırlamak istesin? Çok öykündüğü Abdülhamid, 93 Harbini bahane ederek anayasayı iptal etmemiş miydi? Uyma bilinci yoksa, seçilecek hükümet sisteminin ne olduğunun da bir önemi pek yok. İster parlamenter sistem ister başkanlık sistemi ister yarı başkanlık sistemi getirilsin; ki bunların tümü de dünyada başarılı örnekleri olan sistemlerdir, sizde bu sistemleri tam olarak kurup işleterek uyma bilinci yoksa nafile… Başkanlık sistemini Amerika Birleşik Devletleri Anayasasında olduğu gibi denge sistemleriyle değil, Angola, Filipinler ya da Türkmenistan Anayasalarında olduğu gibi dengesiz, frensiz sistemle donatırsanız, Erdoğan hukuka uyar mı uymaz mı gibi soruların çok da anlamı kalmaz. Bizlere düşen, bu noktadan sonra yeni anayasa tartışmaları değil, bu iktidardan ne kadar çabuk ve nasıl kurtulmak gerektiği tartışmalarına hız vermektir. Sorunun kaynağı olanlar, çözümün parçası olamazlar. Anlayana sivrisinek saz, uymayana anayasa az…İlginizi Çekebilir