UCM’nin Netenyahu hakkındaki uluslararası yakalama emrinin anlamı
HUKUKNetanyahu ve Gallant'ın, teorik olarak Avrupa Birliği'ne üye tüm ülkelerle birlikte Japonya, Kanada, Meksika, Avustralya, Yeni Zelanda, ve İngiltere, Orta ve Güney Amerika ülkelerinin tamamına yakını ve Afrika ülkelerinin çoğunluğu dahil UCM'ye üye 124 ülkeye seyahat etmekten kaçınmak zorunda kalacağı ortaya çıkıyor.
Bilindiği üzere geçen hafta Uluslararası Ceza Mahkemesi, Filistin toprakları ve özellikle de Gazze’de yaptıklarından ötürü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski savunma bakanı Yoav Gallant hakkında "Gazze'de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan" ötürü uluslararası yakalama emri yayınlamıştı. Kararı en çok alkışlayan hükümetlerin başında da bizimki geldi. Bununla birlikte, iki önemli husus gölgede kaldı: Türkiye’nin büyük bir övgüyle karşıladığı kararı veren Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne hala taraf olmaması ve Lahey merkezli mahkemenin kararındaki hakkında uluslararası yakalama emri yayınlanan üçüncü kişi, Hamas’ın askeri kanat sorumlusu Muhammed Deif.
Elbette hükümet destekli medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hükümet sözcüsü Ömer Çelik’e kadar bu kadar canı gönülden alkışlanan kararı alan kurumu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’ne Türkiye’nin nedene taraf olmadığı, bunun na kadar büyük bir siyasi çelişki oluşturduğu hiç sorgulanmadı.
Aynı doğrultuda, mahkemenin verdiği kararda yalnızca İsrailli yetkililerin değil, Hamas yetkilisinin de soykırım ve insanlığa karşı suçlardan dolayı hakkında uluslararası yakalama emri yayınlanmış olması hiç konu edilemedi.
Hukukun bu derece “kişiye özel” işlediği bir ülkede, belki de bunları konuşmak bir lüks, ancak yine de hukukun kişiye, zamana ya da şartlara göre değilmememsi gereken bir bütün olduğunu belirterek devam edelim.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kararı, Avrupalı yetkililerden karımaşık ve muğlak tepkiler almaya hala devam ediyor. Belçika, Hollanda, İrlanda, Litvanya, Slovenya ve İspanya yakalama kararını uygulayacaklarını açıkça ilan ettiler. Macaristan lideri Victor Orban, Macaristan’ın karar uymayacağını açıkça deklare etti. Almanya ve İtalya’dan oldukça çelişkili açıklamalar geldi. Fransa, UCM’nin Binyamin Netanyahu hakkındaki yakalama kararına şüpheyle yaklaşan son AB ülkesi oldu ve İsrail Başbakanı'nın mahkemenin emirlerinden muaf olabileceğini iddia etti. Fransa’ya göre İsrail, UCM’yi kuran Roma Statüsü’ne taraf olmadığı için Fransa’nın böyle bir karar çerçevesinde mahkeme ile işbirliğinde bulunma mükellefiyeti bulunmuyor. Böyle bir durumda da, teorik olarak Paris’e seyahat eden Netenyahu hakkındaki karar Fransa tarafından uygulanmayacak. Bununla birlikte aynı Fransa, yine taraf olmayan Rusya lideri Putin hakkındaki yakalama kararını büyük alkışa tutmuştu.
Sudan diktatörü Ömer El Beşir, hakkında UCM tarafından uluslararası yakalama emri düzenlendikten sonra Türkiye’yi ziyaret etmiş ve en üst düzeyde kabul edilmişti. Aynı ülke, bu defa UCM kararını büyük övgüyle karşılarken, belki de siyasi kariyeri çelişkiyle dolu olan popülistler için bir “övünülecek” nokta daha üretilmiş oluyor.
EL BEŞİR, UCM KARARINA RAĞMEN TÜRKİYE’Yİ ZİYARET ETMİŞTİ
Alman Spiegel dergisinde, Almanya Hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu hakkında verdiği tutuklama kararıyla ilgili tutumunu oldukça eleştiren bir başyazı yayınlandı. Eleştiride “İsrail'in üst düzey siyasetçilerini -uluslararası hukuk kapsamındaki en ciddi suçlamalardan bile- “korumanın” Almanya'nın “varlık sebebi” olduğu düşüncesi feci bir hatadır. Eğer Alman hükümeti şimdi sanık Netanyahu'ya sanık Putin'den ya da geçmişte sanık olan El Beşir veya Miloseviç'ten farklı davranıyorsa, bunu tanımlayacak tek bir kelime vardır: İkiyüzlülük” dendi.
Makalenin bizim de üzerimize alınmamız gereken tarafı bulunuyor, zira devrik Sudan diktatörü Ömer El Beşir, hakkında UCM tarafından uluslararası yakalama emri düzenlendikten sonra Türkiye’yi ziyaret etmiş ve en üst düzeyde kabul edilmişti. Aynı ülke, bu defa UCM kararını büyük övgüyle karşılarken, belki de siyasi kariyeri çalişkiyle dolu olan popülistler için bir “övünülecek” nokta daha üretilmiş oluyor.
Netanyahu ve Gallant'ın, teorik olarak Avrupa Birliği'ne üye tüm ülkelerle birlikte Japonya, Kanada, Meksika, Avustralya, Yeni Zelanda, ve İngiltere, Orta ve Güney Amerika ülkelerinin tamamına yakını ve Afrika ülkelerinin çoğunluğu dahil UCM'ye üye 124 ülkeye seyahat etmekten kaçınmak zorunda kalacağı ortaya çıkıyor. Roma Statüsü’ne taraf ülkelerin UCM ile işbirliğinde bulunma mükellefiyetleri bulunuyor. Buna karşılık, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden üçü, ABD, Rusya ve Çin, UCM’nin kararını yerden yere vuran açıklamalarıyla hem UCM’ye hem de bu son karara karşı eylemde bulunacakları da anlaşılıyor. Bu açıklamalardan sonra, UCM Başkanı Tomoko Akane, çıkarılan tutuklama kararları nedeniyle özellikle ABD'yi ve Rusya'yı, mahkemeyi tehdit etmekle suçladı. Lahey'de düzenlenen UCM'ye taraf devletlerin yıllık konferansının açılışında konuşan Akane, mahkemenin verdiği karara ilişkin eleştirileri “baskı” olarak tanımlayarak “tehdit ve sabotaj” içerdiğini ifade etti. Akane, ABD ve Rusya'nın ithamlarının mahkemenin meşruiyetini ve işlevselliğini baltalamayı hedeflediğini ileri sürüyor.
Benim de katıldığım ve hala devam eden bu konferası daha birkaç yazıda işleyeceğim, ancak belirtmek gerekiyor ki, Roma Statüsü’ne göre suçlanan bir devletin yöneticisi mahkemede sanık olacağı için, o ülkenin Statü’ye taraf olup olmaması önemli değil. Dolayısıyla hem El Beşir, hem Putin hem de Netenyahu hakkındaki kararlar, özellikle taraf devletler tarafından her durumda uygulanmak durumunda.
İlginizi Çekebilir