Üç temel kriz neden gündem olmaz?
SİYASETÜç temel kriz neden gündem olmaz?
MAKSADI AŞMIŞ KAYGISI UYANDIRAN MÜDAHALELER
Devlet adeta geleneğinden kopartılmış durumda. Sanki bir belediye veya patron şirketi yaklaşımı ile yönetiliyor. Bu durum köklü devlet geleneğimize ve görgüsüne ilgili prestijine zarar veriyor. Devletin verimliliği açısından bir şirket veya belediye mantığı gerekli görülüyorsa da bunda da kurum içi ve dışı denetimin engellenmesi bu verimliliği de sağlamıyor. TSK ise devletin temel kurumlarından. Demokrasimizin geçmişte yaşadığı acı deneyimler ışığında TSK’daki terfi ve hiyerarşi sistemine yapılan müdahaleler maksadı aşmış kaygısını uyandırıyor. TSK’nın kurumsal zafiyeti ise kendini devlet zanneden veteran ve mafyadan oluşmuş unsurları öne çıkarıyor. Bu durum, devlet ve adalet krizinin örneklerinden sadece birisi. Ülkenin nitelikli orta sınıfı kendini değersiz hissediyor. Türkiye’nin beyaz yakalı, nitelikli üst-orta sınıfının diğer İslam veya Slav ülkelerinden en temel farkı, nitelikleriyle bırakın Türkiye’yi bir AB ülkesinin bile kurumlarını rahat yönetebilecek vasıflarda olmasıdır. Ülkemizde yeni sistemle vasfın değil grup sadakatinin öncelik alındığı politik atamalarla, bu nitelikli insanlar gücendirildi. Politik aidiyetine güvenilemeyen gençler sisteme girmekte zorlanıyor. Bu da onlarda aidiyet sorununa yol açıyor. Bu insanlar, hatta muhafazakârların güç sahipleri dahil, geleceklerini (emperyalist) batıda arıyor. Kutuplaştırarak, popülist bekâcılıklaülkenin diğer yarısını, vatanseverliği tartışmalı kesim ilan eden zihniyetin kendisi bir milli güvenlik sorunu. Bugün artık ülkede seçmenin çoğunun kime oy vereceğini belirleyen kaygı, korku veya öfke duyguları. Ülkenin geleceği için bu normal bir durumda değil. Umarız siyasetçilerin normalleşmeden kasıtları da bu olsa gerek. Merhum Yavuz Arslanargun bir gün bana “Evladım bir ülkede gece yarısı kaygısız sokağa çıkıp emniyet içinde dolaşabiliyorsan orada devlet var demektir” diyerek devleti tanımlardı. Durmuş Hocaoğlu da “Orta Asya veya Ortadoğu ülkelerindeki gibi birileri gece yarısı senin evine baskın yapıp seni nedenini bilmeden hapse götürüp tutuklanıp sonradan sebebini bilmeden serbest bırakıyorsa orada da demokrasi yoktur” diyerek demokrasinin farkını vurgulardı. Ne dersek diyelim gelinen nokta bize birbiriyle de ilişkili olan şu üçlü krizi işaret ediyor:İlki “devlet” krizi. Buna kurumların işlememe veya kurumlara güvenilirlik krizi de diyebiliriz. İkinci kriz toplumun ortak aidiyetinin harcı veya muhafaza etmek zorunda olduğu “değerler”, belki de aynı anlamda etik “ahlak” krizi. Üçüncü temel kriz de “vasatlık” veya “entelektüel” kriz.ÜÇ TEMEL KRİZ
Büyüklerimiz padişahlara nasihatlarında “oğlum insanı yaşat ki devlet yaşasın” demişler. Bugün insanının rızasını almayı yük gören, bir kısmını potansiyel hain ve kendini de devletin ebedi sahibi gören bir devlet anlayışı, vatandaşlarına aidiyet sorunu yaşatmaz mı? Ne dersek diyelim gelinen nokta bize birbiriyle de ilişkili olan şu üçlü krizi işaret ediyor: İlki “devlet” krizi. Ki yukarıda bazı sade örneklerini vermeye çalıştım. Buna kurumların işlememe veya kurumlara güvenilirlik krizi de diyebiliriz. İkinci kriz toplumun ortak aidiyetinin harcı veya muhafaza etmek zorunda olduğu “değerler”, belki de aynı anlamda etik “ahlak” krizi. Üçüncü temel kriz de “vasatlık” veya “entelektüel” kriz. Şu an yaşanan geçim sıkıntısı için ilgili seçmenin tavrı sadece “Neden bu oldu? Bari tepkimizi yerel seçimde göstermiş olalım” tavrıdır. Hakikat ile ilişkisi kalmayan veya kendi gerçekliğine hapsedilmiş muhafazakâr mahalle veya toplumun kahir ekseriyeti bu üçlü krizleri iliklerine kadar hissediyor ancak sonuçlarının ne kadar kendi torunlarını ilgilendirdiğine dair bir ilişkiyi kuramıyor. Bu aynı zamanda hem dindarlar hem de sekülerler için adeta popüler bir milli Agnostizm durumu. Ana muhalefet ekseni ise sorunu, sadece çok yönlü bir iktidar devir alma ve rantı, ilgili tabanlar içinde yeniden yapılandırma sorunu olarak görüyor. Devleti devre mülk sistemi gibi ele geçirmeye çalışan paralel yapılardan kurtulmanın belki de bir çaresi, ciddi olduğuna inanmak istediğimiz, yeni Anayasa tartışmaları içinde 2024 model bir “ikinci Tanzimat’ı” gündeme getirebilmektir. Bu ikinci Tanzimat da ayrı bir yazı konusudur. “Devlet”, “Değerler” ve “Vasatlık” krizlerini çözmek için öncelikle bu üç başlığın ciddiyetini önceleyen siyasi bir anlayış ve ahlaki tutarlılığa ihtiyacımız var.İlginizi Çekebilir