© Yeni Arayış

Türklerin de Kürtlerin de dilleri biraz değişmeli!

Empati yeteneğini arttırmak ve özellikle Türklere, çeşitli konularda biraz kendilerini Kürtlerin yerine koyarak düşünmelerini önermek bence başlanması gereken yer. Kürtler onurlarına düşkün bir halk, tıpkı birçok halk gibi.

Yıllardır, bu satırların yazarı da dahil, iktidarlara “Kürt meselesi bir mesele olmaktan çıkarılsın!” dedik durduk ama şimdiye dek bir denemenin ardından bu mesele hala bu toplumun temel meselesi olmaktan çıkarılmış değil. Konu yıllar içinde öyle bir konu haline geldi ki artık, Öcalan’ın dediği gibi, çözülme çabalarının içine bir de yabancı bir ülkenin dahil olması gerekliliği girdi. Neden diye soracak olursanız, yıllardır birbirleriyle savaşmış iki topluluğun kaybettiği “güven” duygusunun yeniden inşa edilmesi gerekiyor ki bu da dayanılacak bir referans noktasına ihtiyaç gösteriyor. Bütün benzer olaylarda olduğu gibi.

Tabii bu bir gerçek olarak ortada duruyor ama henüz daha oraya gelmedik de. Bahçeli’nin “kuvvetli” sözleri ve jestleri arkasında Cumhurbaşkanı’nın bir iki destek cümlesi dışında bir açıklaması da yok. Bunun nasıl bir anlamı var bilmiyorum. Ama kimilerinin ima ettiği gibi Bahçeli’nin çıkışının Erdoğan’dan habersiz ve Erdoğan’ı sıkıştırmak için yapılmış bir iş olduğuna ben inanmıyorum. Çünkü bu iş çocuk oyuncağı değil. Çok sayıda hayatları ilgilendiren bir konu bu ve bu konunun üzerinde sörf yapmaya kalkmak kimsenin haddi de değil. Bu kimse Bahçeli olsa bile.

Bu konu tartışılmaya başladığında Türklerin çoğunun bu konu hakkında zır cahil oldukları da ortaya çıkıyor. Örneğin sorunun çözümü lehine sosyal medyada yazılan yazıların altına yazılanlardan bunu görmek mümkün. Ya trol olduğundan ya da Türk milliyetçisi gözlüğüyle baktığından dolayı rahatsız olanlar dışında görüş serdedenlerin çoğunun yazdıkları ise maalesef benim yukarıda yaptığım teşhisi doğruluyor. Sosyal medyada, “Yani Kürtlerin neyi yok da bizim var? Hepsi vatandaş olduğuna göre aynı haklara sahip değil miyiz? Kürtler ne istiyorlar?” gibi biraz yukarıdan, biraz empati yoksunu, biraz da bu toplumu tanımayan görüşlere bolca rastlamak mümkün.

Bir başka ifadeyle Türk devleti sorunun kaynağına inmektense Kürtleri ötekileştiren bir dil ve söylemi tercih ediyor. İşte bütün bu sebeplerle Türkler Kürtleri tanımıyorlar. Kardeşiz diyorlar ama kardeşlerinin duygu ve düşünce dünyalarıyla pek ilgileri yok.

KÜRTLERİ ÖTEKİLEŞTİREN BİR DİL

Ama doğrusu bu insanları da kınamamak lazım belki de. Öyle ya yıllardır süren bu savaşla ilgili bilgiler devlet tarafından üstelik de “milliyetçi” bir dil ve söylemle insanlara veriliyor. Devlet olarak bu savaşı başlatanların neden başlattığını, neden bu insanların köylerinin yakılıp yıkıldığını, neden bir Diyarbakır Hapishanesi yaratıldığını ve neden binlerce insanın öldürüldüğünü toplumun Türk tarafı pek de bilmiyor. Bir başka ifadeyle Türk devleti sorunun kaynağına inmektense Kürtleri ötekileştiren bir dil ve söylemi tercih ediyor. İşte bütün bu sebeplerle Türkler Kürtleri tanımıyorlar. Kardeşiz diyorlar ama kardeşlerinin duygu ve düşünce dünyalarıyla pek ilgileri yok.

Bu nedenle de bu sorunu çözmeden önce, bir ara 2010’lı yıllarda olmuştu, dil ve söylem yumuşaması gerekiyor. “Bebek katili!” diyerek Kürtlerle anlaşmak pek mümkün değildir. Kaldı ki bu savaşta kaybedilen bebeklerin hangi taraftan olduğuna bakarsanız belki de bu söylediğiniz doğru da değildir! Öte yandan bunlar emperyalizmin uşakları bunlarla barışmak da doğru değildir demek de aynı şekilde yumuşamak zorunda olan bir dil ve söylem. Onun için bu sorunun gerçekten çözülmesini isteyenlerin önlerinde duran en önemli bariyer bence bu.

Üstelik bu dönüşümü yapmak öyle çok da zor değil bence. Empati yeteneğini arttırmak ve özellikle Türklere, çeşitli konularda biraz kendilerini Kürtlerin yerine koyarak düşünmelerini önermek bence başlanması gereken yer.

Kürtler onurlarına düşkün bir halk, tıpkı birçok halk gibi. Ama Türklerle kurulan ilişki, İmparatorluğun çöküş yıllarında ve özellikle ulus-devlet kurulurken biraz zorlama olmuş. Onların talepleri yeterince anlaşılmamış ya da dikkate alınmamış. Biraz “din kardeşiyiz” muhabbeti içinde geçiştirilmiş. Bundan dolayı da ulus-devlet” yeterince kapsayıcı bir “biz” duygusu üretememiştir. İşte şimdi başlatılan bu konuşmalarla bu eksiklik giderilebilir ve gerçekten geniş bir “biz” duygusu üretilebilir. Konu çok önemli. O nedenle de “aklıselim” davranıp katkıda bulunmak gerekir. Ateşe körükle gitmek yerine…

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER