© Yeni Arayış

Türkiye’nin Suriye ile flörtü

Kürt sorununu” çözememiş ne Türkiye ve ne de Suriye, kendi içindeki enerjisini boşa tüketen ülkeler olmaktan kendilerini kurtarabilirler. Yürünmesi gereken yol başta Kürtler olarak bu toplumun bütün dışlanmışlarının talepleri üzerinden yeni bir başlangıç yapmak olmalı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye'nin Suriye'den asker çekmeyi görüşmeye hazır olduğunu ancak şartların henüz kararlaştırılmadığını söylemiş. Ne alaka diyebilirsiniz. Öyle ya sanki bizim “hami”mizmiş gibi konuşmuş. Aslında bu günlerde bütün iç politikayla ilgili tartışmaların ötesinde birileri Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini düzeltmeye yönelik adımlar atmayı hesaplıyor. Lavrov’un açıklaması da bence bu nedenle.

Bir dönem Cumhurbaşkanı Esad’a “katil” demekten imtina etmemiş Erdoğan şimdi “Biz ailece görüşürdük, niye eski günlerimize dönmeyelim ki” diyor. “Kaldı ki biz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız, Suriye topraklarında gözümüz yok” mealinde mesajlar veriyor. Sahi ne oldu da Erdoğan “şahinken” bir “güvercine” dönüştü?

İşin ilginç tarafı bu mesaja yönelik Suriye tarafından verilen yanıtın önce “Türkiye askerlerini çekmelidir” şeklinde bir koşul ifadesi içerirken, şimdi birden “Biz herkesle görüşebiliriz, koşulumuz da yoktur!” noktasına evrilmiş olması. Lavrov’un açıklaması da Suriye’ye “Hadi! Elini çabuk tut!” uyarısı.

Yani her şey iyi gidiyor gibi!

Peki ama neden?

BBC Türkçe’ye konuşan bir Türk yetkili, “Türkiye’nin “terörle mücadele ve sınır güvenliği” konusunda ortak komiteler oluşturulması düşüncesinde olduğunu” söylemiş.

Bunun yanısıra Suriye’li bir yetkili de “Sınır güvenliğini sağlayacak tek koşul; sınırın iki tarafında sadece Türkiye ve Suriye’nin güvenlik aygıtlarının bulunmasıdır” demiş. Yani aslında her iki taraf da anlaşarak sınırın kuzeyinde ve güneyinde güvenliği sağlamak ve kontrolü ele geçirmek istiyor.

Ne Türkiye ve ne de Suriye, Kürtlerin fiili olarak oluşturduğu “özerk bölgeyi” (ki bu bölge petrol bakımından zengin bir bölgedir), Kürtlere bırakmak istemiyorlar. Anlaştıkları konu da bence bu.

TÜRKİYE DE, SURİYE DE KÜRT ÖZERK BÖLGESİNİ İSTEMİYOR

Peki ama neden?

Çünkü sınırın güneyinde, kuzeyindeki insanlarla aynı dili konuşan ve hatta akraba olan Kürtler var da ondan! Yani bütün bu “barış güvercini” uçurma gösterilerinin arkasında her iki ülkede de çözülememiş “Kürt sorunu” olduğu çok açık. Ne Türkiye ve ne de Suriye, Kürtlerin fiili olarak oluşturduğu “özerk bölgeyi” (ki bu bölge petrol bakımından zengin bir bölgedir), Kürtlere bırakmak istemiyorlar. Anlaştıkları konu da bence bu. Nitekim Erdoğan’ın Kuzey Irak Kürdistan Yönetimi’ni ima ederek “Kuzey Irak’ta olanın Kuzey Suriye’de de olmasını istemeyiz” sözü aynı biçimde Suriyeli yetkililerce de desteklenmekte.

Oysa çok açıktır ki her ülkede de “Kürt sorununu” çözmeden barış yapmak mümkün değildir. Üstelik de ne Türkiyeli ve ne de Suriyeli Kürtlerin ayrılmak diye bir talepleri var. Var olan talepleri, “dillerini” özgürce kullanabilmeleri ve “yerel” yönetimlere talip olmalarının kabulü. Bu isteklerin meşru istekler olduğu ise bence tartışılmaz.

Kimse bir zamanların güçlü imparatorluklarının yıkılıp yerlerini ulus-devletlere bırakmak zorunda kalacağını düşünmemişti. Tıpkı onun gibi ulus-devletlerin de geleceklerinin ne olacağını bilmiyoruz. Yaşanan küreselleşme olgusunun neden olduğu “kimlikleşme”nin yarattığı bugünün çatışmacı ikliminin aynı zamanda yeni yönetim biçimlerinin ortaya çıkmasını da teşvik ettiğini gözlüyoruz. Bu nedenle de herkesi “vatandaş” kavramı içinde kabul ederek uygulanan “liberal demokrasinin” de uygulanma imkanları azalıyor. Yerine daha “katılımcı” ve daha “yerel” yeni demokrasi formları ortaya çıkıyor.

Bütün bu nedenlerden ötürü de “Kürt sorununu” çözememiş ne Türkiye ve ne de Suriye, kendi içindeki enerjisini boşa tüketen ülkeler olmaktan kendilerini kurtarabilirler. Yürünmesi gereken yol başta Kürtler olarak bu toplumun bütün dışlanmışlarının talepleri üzerinden yeni bir başlangıç yapmak olmalı. Ancak o zaman yüz yıldan bu yana bu ülkede bir türlü başarılamamış “biz” olma duygusu yaratılabilir. Aksi ırkçılık ve faşizmdir!

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER