Türkiye’de sol yeniden ayağa kalkabilir mi?
KÖŞE YAZILARITürkiye’de sol yeniden ayağa kalkabilir mi?
SOLUN CENAZESİNİN KALKMADIĞINA İNANMAK
Sağ cenahta sıkça dillendirilen ve maalesef solda da zaman zaman karşılık bulan,” Sol mu kaldı artık” söylemini aşmak, ilk adım olmalı. Başka bir ifadeyle, sola ihtiyacımızın ortadan kalkmadığını, aksine dünya genelinde sol düşünceye ve sol iktidarlara daha fazla ihtiyaç duyulan bir dönemden geçtiğimizi idrak etmek elzem. Sosyal adaletsizliğin ve gelir dağılımı eşitsizliğinin giderek arttığı, orta sınıfın küçüldüğü, aşırı sağın adım adım yükseldiği bir konjonktürde sola ihtiyaç, her zamankinden fazla. Salt Türkiye’de değil, Avrupa’da ve dünyanın geri kalanında da durum böyle. Dünyanın ulusal ve uluslararası düzlemde krizlerle boğuştuğu bir dönemde sol partilerin güçlü çıkışlar yaratamaması, siyasetteki boşluğu genel anlamıyla derinleştiriyor, merkez partileri küçültürken marjinal uçları güçlendiriyor. Bu da şüphesiz demokrasinin giderek daha güçlü şekilde tehdit edildiği bir süreci tetikliyor. Türkiye’de yoksulluğun giderek yayıldığını ve gelir uçurumun derinleştiğini, demokratik prensiplerin giderek ağırlaşan bir saldırı altında olduğunu ve bir bütün olarak özgürlüklerin baskı altına alındığını düşündüğümüzde, bu gidişatı tersine çevirmek için daha güçlü bir sol alternatife ihtiyaç olduğunu anımsamak gerekiyor. 1950’den bu tarafa Türkiye’nin ağırlıklı olarak sağ partilerce yönetildiğini düşünürsek, bugün oluşan tablonun daha adil ve demokratik bir veçheye evrilmesi için siyasetin ve iktidarın soldan akması gerektiğin şüphe götürmez bir gerçektir. Solun üzerine sinmiş bir ölü toprağı var ve bundan sıyrılmanın yolu, sebepleri sorgulamaktan geçiyor. Umalım ki bu iradeyi gösterebilecek olan bir Türk solu görmek için daha fazla beklemek zorunda kalmayalım.FARKLILIKLARI BİR KENARA KOYMAK
Dünya genelinde solun en temel açmazlarından bir tanesi, politika farklılıklarının çok kısa bir süre içerisinde farklı partileşme yolunu açmasıdır. Türk solunun farklı renklerinde de durum dünyadaki örneklerinden farklı değil. Bu durum seçmen nezdinde sol partilere dönük güveni sarsarken, ortaya salt matematiksel bir bölünme değil, aynı zamanda solun yakın ve orta vadeli geleceğini tehlikeye atan stratejik bir çözülme çıkmaktadır. Bu durumun örneklerini özellikle 1990’lardan beri yaşayan Türk solu, yaşadığı tüm krizlere ve başarısızlıklara rağmen geçmişten ders almışa benzemiyor. Türkiye’de sol partilere liderlik eden kadrolara düşen iki temel görev var: Bunlardan ilki, solun bir ihtiyaç olduğunu ve günümüzde bu ihtiyacın giderek arttığını sakince, net bir şekilde ve her yerde, açıkça ifade etmeleri. İkinci olaraksa, parti içerisinde çıkan ayrılıkları ve farklılıkları, parti bütünlüğü çerçevesinde çözme kabiliyetlerini geliştirmeleri. Solun üzerine sinmiş bir ölü toprağı var ve bundan sıyrılmanın yolu, sebepleri sorgulamaktan geçiyor. Umalım ki bu iradeyi gösterebilecek olan bir Türk solu görmek için daha fazla beklemek zorunda kalmayalım.İlginizi Çekebilir