© Yeni Arayış

Türkiye’de istifa kültürünün eksikliği

Türkiye’de istifa kültürünün olmaması, siyasi sistemin yapısal sorunlarıyla doğrudan ilişkilidir. Özellikle son yıllarda, yürütme erkinin güçlendiği ve denetim mekanizmalarının zayıfladığı bir sistemde, yetkililerin hesap verebilirliği de azalmıştır. Yargı bağımsızlığının zayıflaması, medya üzerindeki baskılar ve sivil toplumun etkisinin kısıtlanması, yetkililerin hatalarını örtbas etmesini kolaylaştırmaktadır.

Türkiye’de istifa kültürünün olmaması, sadece geleneksel eksikliği değil, aynı zamanda siyasi sistemin ve toplumsal yapının derin sorunlarının bir yansımasıdır. Sorumluluk bilincinin gelişmesi, ancak demokratik kurumların güçlendirilmesi, yargı bağımsızlığının sağlanması ve sivil toplumun etkin hale gelmesiyle mümkün olabilir.

Türkiye, tarihi boyunca birçok doğal afet, ekonomik kriz ve toplumsal sorunla karşı karşıya kalmıştır. Ancak son yıllarda yaşanan felaketler ve aksaklıklar, sadece olayların kendisiyle değil, bu olaylara karşı yetkililerin tutumuyla da gündeme gelmektedir. Özellikle büyük çaplı afetler ve krizler sonrasında, sorumlu kişilerin istifa etmemesi, Türkiye’deki istifa kültürünün neden işlemediği sorusunu akıllara getirmektedir. Bu durum, siyasi sorumluluk bilincinin eksikliğini ve yönetim anlayışındaki çarpıklıkları gözler önüne sermektedir.

Batı demokrasilerinde, özellikle de gelişmiş ülkelerde, bir bakan, yetkili veya yönetici, göreviyle ilgili ciddi bir hata yaptığında veya bir kriz yönetiminde başarısız olduğunda istifa etmektedir. Bu durum hem sorumluluğun kabulü hem de hesap verebilirlik ilkesinin bir gereğidir. Örneğin, bir tren kazası, bir bina çökmesi veya bir salgın hastalığın yanlış yönetilmesi gibi durumlarda, ilgili bakanlar veya yetkililer istifa etmelidir. Bu gereklilik, sistemin sağlıklı işlediğinin ve hataların kabul edildiğinin bir göstergesidir.

Türkiye’de durum farklıdır. Türkiye’de istifa etmek, neredeyse bir “zayıflık göstergesi” olarak algılanmakta ve yetkililer tarafından nadiren başvurulan bir seçenek haline gelmektedir. Örneğin, 1999 Gölcük depremi, 2011 Van depremi, 2014 Soma maden faciası, 2020 Elazığ depremi, 2023 Kahramanmaraş depremleri ve son olarak Kartalkaya otel yangını gibi büyük felaketlerde, sorumlu kişilerin istifa etmediği görülmüştür. Bu durum, halkın gözünde yönetimin hesap verebilirliğini zedelediği gibi, siyasi sistemin otoriterleşme eğilimini de ortaya koymaktadır.

Türk siyasi tarihinde, iktidarın güçlü olduğu dönemlerde, yetkililerin hatalarını kabul etmesi ve istifa etmesi neredeyse tabu haline gelmiştir. Bunun yerine, hatalar ya görmezden gelinmekte ya da başka faktörlere yüklenmektedir.

Siyasi Kültürde Bir Sorumluluk Gereği: İstifa

Türkiye’de istifa kültürünün gelişmemiş olmasının temelinde, siyasi kültürün otoriter ve merkeziyetçi yapısı yatmaktadır. Türk siyasi tarihinde, iktidarın güçlü olduğu dönemlerde, yetkililerin hatalarını kabul etmesi ve istifa etmesi neredeyse tabu haline gelmiştir. Bunun yerine, hatalar ya görmezden gelinmekte ya da başka faktörlere yüklenmektedir. Örneğin, bir afet sonrası yaşanan can kayıpları veya maddi hasarlar, “kader” veya “dış güçler” gibi soyut kavramlarla açıklanmaya çalışılmaktadır.

Bu durum, siyasi liderlerin ve bürokratların kendilerini “vazgeçilmez” olarak görmesiyle de ilişkilidir. Türkiye’de siyasi kültür, liderlerin ve yetkililerin halka karşı değil, üst makamlara karşı sorumlu olduğu bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla, bir yetkili, halkın tepkisini önemsemek yerine, üst makamların desteğini korumaya odaklanmaktadır. Dolayısıyla bu durum, istifa etmeyi gereksiz kılmaktadır.

Siyasi Sistemin Yapısal Sorunları

Türkiye’de istifa kültürünün olmaması, siyasi sistemin yapısal sorunlarıyla doğrudan ilişkilidir. Özellikle son yıllarda, yürütme erkinin güçlendiği ve denetim mekanizmalarının zayıfladığı bir sistemde, yetkililerin hesap verebilirliği de azalmıştır. Yargı bağımsızlığının zayıflaması, medya üzerindeki baskılar ve sivil toplumun etkisinin kısıtlanması, yetkililerin hatalarını örtbas etmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca, siyasi partilerin iç işleyişindeki otoriter yapı da istifa kültürünün gelişmesini engellemektedir. Parti içi demokrasinin zayıf olduğu bir sistemde, yetkililerin hataları parti liderleri tarafından tolere edilmekte ve bu durum, istifaların önünü tıkamaktadır. Örneğin, bir bakanın istifa etmesi, parti liderinin tensipleriyle yerine getirilmekte ya da parti liderinin otoritesini zayıflatabileceği düşüncesiyle engellenmektedir.

Türkiye’de istifa kültürünün olmaması, toplumsal tepkilerin de yetersiz kalmasıyla ilişkilidir. Halk, yaşanan felaketler ve aksaklıklar karşısında büyük bir öfke duysa da bu öfke organize bir siyasi muhalefete dönüşememektedir. Bunun nedeni, siyasi kültürün otoriter yapısı ve toplumsal hafızanın zayıflığıdır. Örneğin, bir afet sonrası yaşanan öfke, kısa süre içinde unutulmakta ve siyasi sistemin işleyişi değişmemektedir. Ancak, son yıllarda özellikle genç nesil arasında, hesap verebilirlik ve şeffaflık taleplerinin arttığı görülmektedir. Sosyal medya ve dijital iletişim araçları sayesinde, halkın sesini duyurma imkânı artmış ve yetkililerin hataları daha görünür hale gelmiştir.

Türkiye’de istifa kültürünün olmaması, sadece geleneksel eksikliği değil, aynı zamanda siyasi sistemin ve toplumsal yapının derin sorunlarının bir yansımasıdır. Sorumluluk bilincinin gelişmesi, ancak demokratik kurumların güçlendirilmesi, yargı bağımsızlığının sağlanması ve sivil toplumun etkin hale gelmesiyle mümkün olabilir. Aksi takdirde, yetkililerin hataları karşısında istifa etmemesi, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal gelişiminin önünde büyük bir engel olmaya devam edecektir.

İstifa, bir zayıflık değil, sorumluluğun kabulüdür. Türkiye’nin demokratik bir geleceğe ulaşması için, bu bilincin hem siyasi liderler hem de toplum nezdinde yerleşmesi gerekmektedir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER