© Yeni Arayış

Türkiye’de de rüzgar bir gün soldan eser mi?

Türkiye’de de rüzgar bir gün soldan eser mi?

İngiltere’de muhafazakarların 14 yıldır aralıksız devam eden iktidarı, İşçi Partisi’nin ezici ve net zaferiyle sona erdi. Genel seçimin ilk turunda aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin birinci geldiği Fransa’da, Macron cephesinin ve sol bloktaki partilerin iş birliği sayesinde aşırı sağcılar ikinci turda açık bir hezimet yaşarken, sol blok seçimi ilk sırada tamamladı. Avrupa’da bu hafta esen sol rüzgarlar, ister istemez Türkiye’de de yakın gelecekte bir sol rüzgar yaşama ihtimalimizin olup olmadığını akıllara getirdi. Geçtiğimiz hafta Avrupa siyasetine soldan esen güçlü bir rüzgar damgasını vurdu. İngiltere’de muhafazakarların 14 yıldır aralıksız devam eden iktidarı, İşçi Partisi’nin ezici ve net zaferiyle sona erdi. İngiliz halkı, 5 Temmuz’da tek başına ülkeyi yönetecek olan sol bir iktidara uyandı. Fransa’da ise daha ses getiren bir gelişme yaşandı. Genel seçimin ilk turunda aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin birinci geldiği Fransa’da, Macron cephesinin ve sol bloktaki partilerin iş birliği sayesinde aşırı sağcılar ikinci turda açık bir hezimet yaşarken, sol blok seçimi ilk sırada tamamladı. Avrupa’da bu hafta esen sol rüzgarlar, ister istemez Türkiye’de de yakın gelecekte bir sol rüzgar yaşama ihtimalimizin olup olmadığını akıllara getirdi. Türk solunun aşması gereken ilk duvar, solun Türkiye şartlarında iktidara gelmesinin imkansız olduğuna ilişkin temelsiz siyasi ve akademik ezberdir. Siyaseti basit bir ezber matematiğine indirgeyen ve toplumsal değişim dinamiklerini yok sayan bu yaklaşımın gerçek hayatta bir karşılığı bulunmuyor.

EZBERLERİ BOZMAK

Türk siyaseti üzerine düşünen, yazan ve yorumlar üreten pek çok insanın ortaklaştığı nokta, Türkiye’de solun tek başına ve güçlü şekilde iktidara gelmesinin tarihsel, matematiksel ve toplumsal olarak mümkün olmadığıdır. Hakikaten 1950’den 2024’e gelen süreçte Türkiye’de hiçbir sol parti, parlamentoda salt çoğunluğu sağlayacak şekilde iktidara gelemezken, genel toplamda da sol partilerin iktidar ortağı olduğu dönemler oldukça azdır. Son 74 yılının büyük bir kısmını sağ partilerin yönetiminde geçiren Türkiye’de bir sol partinin tek başına iktidara gelmesinin imkansızlığı, ilginç şekilde siyasette ve akademik çevrelerde genel bağlamda kabul gören bir çıkarımdır. Türkiye’de solun iktidar olma olasılığını dışlayan bu yaklaşımları, siyasetin düz bir matematiğin değil, toplumsal dinamiklerin ve bunlara verilen politik yanıtların toplamı olduğunu ıskalayan analizler olarak görmek mümkün. Oysa toplumlar her anlamda sürekli değişmekte ve dönüşmekte, toplumsal taleplerin ve önceliklerin içeriği ile siyasetin bunlara yanıtları sürekli güncellenmektedir. Söylemlerini, politika önerilerini ve aday tercihlerini bu değişim ve talep bütünüyle eşleştirebilen bir sol hareketin güçlü şekilde iktidara gelmemesi ve ülkeyi tek başına yönetmemesi için hiçbir sebep yok. Ve bu bağlamda Türk solunun aşması gereken ilk duvar, solun Türkiye şartlarında iktidara gelmesinin imkansız olduğuna ilişkin temelsiz siyasi ve akademik ezberdir. Siyaseti basit bir ezber matematiğine indirgeyen ve toplumsal değişim dinamiklerini yok sayan bu yaklaşımın gerçek hayatta bir karşılığı bulunmuyor. Dünya dönüyor. İnsanlar değişiyor, toplumlar dönüşüyor. Hayata yön veren dinamikler farklılaşıyor. Tüm bunlar olurken siyaseti değişmez bir denkleme ve analize sıkıştırmanın hayatta denk düşeceği bir karşılığı bulunmuyor. 31 Mart yerel seçimi, buna ilişkin önemli bir sinyaldi. Yakın gelecek, CHP’nin Türk siyasetinde rüzgarı soldan estireceği bir dönemi açabilir.

CHP’NİN MUHTEMEL İMKANLARI

Kendini solda tanımlayan en büyük ve güçlü parti olan CHP, “solun iktidar olması” kavramının şüphesiz ki ilk ve en önemli muhatabıdır. 2024 yerel seçiminden büyük bir başarıyla çıkan ve halihazırda ülkenin %50’sinden fazlasına belediye başkanları aracılığıyla hizmet götüren CHP, toplumsal tabanını genişletme ve gerçek anlamda bir kitle partisi olma yolunda önemli bir fırsata sahip. Onlarca yıldır aday bulmakta dahi zorlandığı kimi ilçelerde ve illerde seçim kazanmasını bilen CHP, bu başarısını genel seçime yansıtma becerisini kendi tercihleriyle ve doğru politikalarla gösterebilir. Yerel seçim sürecinde toplumsal dinamikleri doğru okuyan ve gözlemleyen, politika önerilerini bu realiteye göre şekillendiren ve en önemlisi toplumun her kesimine doğru isimlerle giden CHP, bunun karşılığını 31 Mart akşamı fazlasıyla aldı. O akşam alınan yerel seçim sonucu, esasen yakın gelecek için önemli mesajlar taşıyor ve bir tür yol haritası işlevi görüyor. Ülkenin önemli bir bölümünde yerel iktidarı elinde tutan CHP, iktidara gelmesi halinde nasıl politikalar üreteceğini ve toplumsal hayatta nasıl farklılıklar yaratacağını, yerel bağlamda ve bir nevi halkla bire bir temasta bulunarak gösterme imkanına sahip. Siyasetçilerimizin ve akademisyenlerimizin pek çoğunun dillendirdiği “Tarih ve matematik, solun Türkiye’de tek başına iktidara gelemeyeceğini söylüyor” ezberini yıkmanın en önemli araçlarından bir tanesi, CHP’nin elindeki yerel yönetimler avantajını kullanmasından geçiyor. Bu eşsiz fırsatı kaçırmayan bir CHP, tarihsel bir dönüşümün öznesi olmaya aday. Dünya dönüyor. İnsanlar değişiyor, toplumlar dönüşüyor. Hayata yön veren dinamikler farklılaşıyor. Tüm bunlar olurken siyaseti değişmez bir denkleme ve analize sıkıştırmanın hayatta denk düşeceği bir karşılığı bulunmuyor. 31 Mart yerel seçimi, buna ilişkin önemli bir sinyaldi. Yakın gelecek, CHP’nin Türk siyasetinde rüzgarı soldan estireceği bir dönemi açabilir. Yeter ki doğru tercihler, doğru kişilerle ve doğru zamanda hayata geçirilsin.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER