© Yeni Arayış

Türkeş'in Gezi'yi ziyareti

Türkeş'in Gezi'yi ziyareti

Türkeş’in ziyareti çok olumlu bir gelişme. Aradan geçen onca yıl ve cezaevi sürecinden sonra, iktidar çevrelerinde azınlıkta kalan vicdan sahiplerinin rahatsızlığı da biliniyor. Ne var ki o çevrelerden kah korkudan kah ellerindekini kaybetmek endişesinden hiç ses çıkamıyor. Belki bu ziyaret, bir vicdan kapısı aralar da yaşanan haksızlıkların iktidar içinden karından konuşmadan doğrudan seslendirilmesine vesile olur. Geçen haftadan beri beklenen AKP’li Tuğrul Türkeş’in Gezi davası hükümlüleri Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden’i cezaevinde ziyareti nihayet gerçekleşti. MHP kurucusu Alpaslan Türkeş’in oğlu olan Tuğrul Türkeş, aynı zamanda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Delegasyonu üyesi. Hatırlanacağı üzere, Türkeş’in olası ziyareti MHP çevrelerinde büyük bir rahatsızlık yaratmış ve ziyaretten vazgeçilmesi çağrısı yapılmıştı. Tuğrul Türkeş, dün gönderdiği X paylaşımında, “Daha önceden yapmak arzusunu belirttiğimiz ve yapılacağına ilişkin duyurusunu ilan ettiğimiz Osman Kavala, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ ın ziyaretleri Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ nda; Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden’ in ziyaretleri Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ nda 31.07.2024 tarihinde gerçekleştirilmiştir” ifadelerini kullandı. Gezi süreci, halen hepimizin hafızalarında yer alıyor. Binlerce insanın katıldığı protesto gösterilerilerinin, belki milyonlarca insanın sokağa çıktığı o sürecin bütün sorumluluğunun şu an cezaevinde bulunan beş kişiye yüklenmesindeki adaletsizliğin de herkes farkında. Israrla protesto hakkına cepheden saldıran ve aslında iktidarı protesto etmenin bir suç olduğuna inanan Erdoğan, olaylarda meydana gelen zararları sanki bu beş kişi yapmış gibi, ceza sorumluluğunu deyim yerindeyse “elebaşı” olarak belirlediği kişilere yükleyiverdi.  Kavala Türkiye davasında AİHM, daha önceden çok sınırlı ülke hakkında verilen "18.madde ihlali" kararı verdi. "Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar, öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz" biçimindeki bu maddenin uygulaması, açıkça Türkiye’nin hukuku kötüye kullandığını, aslında olmayan bir şeyi hukuku aracı kullanarak sanki varmış gibi göstermeye çalıştığına işaret ediyor.

AİHM, KAVALA DAVASINDA SINIRLI ÜLKE HAKKINDA VERİLEN KARARI VERDİ

Aradan geçen yıllarda, hem Türkiye yargısından hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden karar üzerine karar çıktı. Kavala Türkiye davasında AİHM, daha önceden çok sınırlı ülke hakkında verilen “18.madde ihlali” kararı verdi. “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar, öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” biçimindeki bu maddenin uygulaması, açıkça Türkiye’nin hukuku kötüye kullandığını, aslında olmayan bir şeyi hukuku aracı kullanarak sanki varmış gibi göstermeye çalıştığına işaret ediyor. AİHM, Kavala kararında “Sonuç olarak, Mahkeme işbu davada şikâyete konu olan tedbirlerin makul şüphenin ötesinde gizli bir amaç taşıdığını, bu durumun 18. maddeye aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu gizli amacın başvurucunun sesini kısmak olduğunu tespit etmiştir. Mahkeme ek olarak, başvurucuya uygulanan tedbirlerin ülkedeki insan hakları savunucularının faaliyetleri üzerinde caydırıcı etki yaratabileceği kanaatindedir. Başvurucunun özgürlüğü üzerinde yapılan kısıtlama, Sözleşme’nin 5/1-c maddesinde öngörülen, başvurucunun bir suç işlediği yönündeki makul şüphe temelinde kendisini yetkili adli merci önüne çıkarma amacından başka amaçlar taşımaktadır." ifadeleri kullanmıştı. MHP kurucusunun iki evladının, Tuğrul Türkeş’in AKP milletvekili, Ayyüce Türkeş’in ise İyi Parti milletvekili olarak görev yapmalarının, MHP ile bağları koparmalarının ve MHP’nin bugünkü yönetimine yönelttikleri eleştirilerin halen hazmedilemiyor oluşu, MHP’deki rahatsızlığın temel nedeni. Bir diğer gösterge ise, Gezi hükümlülerinin cezaevindeki varlıklarından en çok MHP’lilerin keyif alması, çıkar sağlaması ve beş kişinin sonsuza kadar cezaevinden çıkmamalarının istenmesi. 

TÜRKEŞ’İN ZİYARETİNİN MHP’DE RAHATSIZLIK YARATMASININ NEDENLERİ

Türkeş’in ziyaretinin iktidar cephesinden ziyade MHP çevrelerinde rahatsızlık yaratmasının iki önemli göstergesi var. İlk olarak, MHP kurucusunun iki evladının, Tuğrul Türkeş’in AKP milletvekili, Ayyüce Türkeş’in ise İyi Parti milletvekili olarak görev yapmalarının, MHP ile bağları koparmalarının ve MHP’nin bugünkü yönetimine yönelttikleri eleştirilerin halen hazmedilemiyor oluşu, MHP’deki rahatsızlığın temel nedeni. Bir diğer gösterge ise, Gezi hükümlülerinin cezaevindeki varlıklarından en çok MHP’lilerin keyif alması, çıkar sağlaması ve beş kişinin sonsuza kadar cezaevinden çıkmamalarının istenmesi. Bu durum, aslında Gezi sürecinde yaşananlardan sonra tüm sorumluluğun bu beş kişiye ihale edilmesinin arkasındaki operasyonun sahibi konusunda da fikir veriyor. MHP operasyonlarıyla uzun süredir yönetilme taklidi yapılan ülkemizde, bu yapılanların hesabı belki de hiçbir zaman sorulamayacak. Aslında ülkeye verilen zarar o kadar büyük ki, bu zararı temizleyebilmek yıllar, belki de yüzyıllar alır. Ta tanzimattan beri, ilerlemenin karşısına milliyetçilik peçeli bir gericiliği koyan bu akıl, daha doğrusu akılsızlık, elindeki tüm gücü ülkenin geriye gitmesi ya da yerinde sayması için kullanıyor. İttihad ve Terakki döneminde alınan kararlardan 1915 Ermeni Soykırımına, Yahudi azınlığa yönelen 1934 Trakya Pogromu’ndan 1942 Varlık Vergisi’ne, 6-7 Eylül 1955 Olayları’ndan 1978 Kahramanmaraş Katliamı’na, 1980 Çorum Olayları’ndan 1993 Sivas Katliamı’na, on binden fazla  köy boşaltma, 3500’den fazla köy yakma, binlerce faili meçhul cinayete, Malatya Zirve Yayınevi Katliamı’ndan Hrant Dink ve Tahir Elçi cinayetlerine kadar pek çok olayda siluetini gördüğümüz bu hiç de stratejik olmayan akıl, geleceğimizi ipotek altına almaya devam ediyor. Türkeş’in ziyareti çok olumlu bir gelişme. Aradan geçen onca yıl ve cezaevi sürecinden sonra, iktidar çevrelerinde azınlıkta kalan vicdan sahiplerinin rahatsızlığı da biliniyor. Ne var ki o çevrelerden kah korkudan kah ellerindekini kaybetmek endişesinden hiç ses çıkamıyor. Belki bu ziyaret, bir vicdan kapısı aralar da yaşanan haksızlıkların iktidar içinden karından konuşmadan doğrudan seslendirilmesine vesile olur. Türkiye’nin ve bizatihi AKP’nin uzun süredir yitirilen bu vicdan sesine çok ihtiyacı var.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER