© Yeni Arayış

Türk usulü ve Alman usulü: Nietsche ile Necip Fazıl’dan Thomas Kuhn’a

Türk kökenli İlker Çatak'ın yönettiği 2023 yapımı Öğretmenler Odası Almanya'nın Oscar adayı olacak denli beğenildi. Filmin esinlediklerini yazdım.

Keşan’dan İpsala sınır kapısına komşu Enez’e yol alırken sınıra acele gitme telaşı içinde iki şeritlik yolu 4 şerit kapatan gurbetçilere “geldiğiniz ülkede böyle araç kullanıyor musunuz” diye sorduğumda aldığım yanıt ibretlikti: "Ülkenizin polisi gelsin de düzeni tesis etsin." "Gelirken memleket. Dönüşte ülkeniz."

Bu çifte standardı uzun yıllar Almancılar; Almanya’da Sosyal Demokratlara Türkiye’de Ak Partiye oylarını atarlarken de görüyoruz.Bir defasında Almanya’nın meşhur Romantik Yol’unda bir kasabada durakladığımda oraları turist olarak gezdiğime inanamayan bir kafe çalışanı Türk görmüştüm. Tatil onun için Sivas’taki köyüydü. Almanya’da gezilecek ne vardı sanki…

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Türkiye son dönemlerde bozulan ekonomi ve artan fiyatlarla eski tadı vermese de yine de vazgeçilmez. Ama asıl vazgeçilmez olan BMW’nin Audi’nin Mercedes’in ülkesi. Durumları yok dönemiyorlar…

Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkileri ister Yunan isyanını ateşleyen Bavyera Prensliğinin fütursuzluğunda ister 1914’te Almanya’nın peşinden Dünya Savaşına giren ittihatçıların öngörüsüzlüğünde değerlendirin fark etmez. Geçmişin izleri yerinde durur. Bugünse pek çok Alman şehrinin pek çok semtinde Türkçe ile yolunuzu bulabilirsiniz.

Almanya’nın bizi kıskandığını söyleyerek yolunu açmaya çalışan siyasetçi milyonlarca gurbetçinin hayatını kazandığı bu gelişmiş ülkenin teknik terimle “Bug”unu çözme derdinde. Almanya bizi kıskanıyorsa olay bitmiş demektir. Dağılabiliriz. Nitekim öyle de oldu. Bir süreliğine bayağı dağıldık şimdi toplanma telaşındayız.

ALMANYA BİZİ KISKANIYORSA OLAY BİTMİŞ DEMEKTİR

Mehmet Scholl’den İlkay Gündoğan’a Türkler hep kazanan ya da bu aralar daha az kazanan Almanya Milli takımının parçası bile oldular artık. Bu noktada Almanya’nın bizi kıskandığını söyleyerek yolunu açmaya çalışan siyasetçi milyonlarca gurbetçinin hayatını kazandığı bu gelişmiş ülkenin teknik terimle "Bug"unu çözme derdinde.

Almanya bizi kıskanıyorsa olay bitmiş demektir. Dağılabiliriz.

Nitekim öyle de oldu. Bir süreliğine bayağı dağıldık şimdi toplanma telaşındayız.

Gerçek şu ki Almanya bizi tabii ki kıskanmıyor. En azından eğitim sistemi için bundan emin olabiliriz.1

00 yıllık okulları bile İmam Hatip’e çevirmek yetmedi şimdi Maarif Modeli ile "Bir Adam Yaratma Telaşı" içinde iktidar bloğu. Tren hızla uzaklaşırken vagonlara yapışmışlar. Okulları İmam Hatip yaparak olmadı; o zaman zihinlere hükmetmek gerek.

Necip Fazıl’ın izinde bir Maarif Bakanı bu soğuk savaş İslamistinin hezeyanlarından projeler devşiriyor. Almanya’da ise Maarifi Modeli diye bir şey yok. Aslında Maarifle Eğitim arasında bir fark da yok. Almanya bizi bu yüzden kıskanıyor olabilir. Bizde ikisi de var.Almanya’da doğup büyümüş bir Türk’ün kamerasından içine düştüğümüz okulda Platon’dan bu yana okullarda ne yapılıyorsa o yapılıyor: Ders. Kimsenin Necip Fazıl rüyaları gördüğünü söyleyemeyiz.

Biri başörtülü bir kız; diğeri tıknaz bir oğlan olmak üzere 2 Türk öğrencili 20 kişilik sınıfın matematik ve beden öğretmeni için hayat okuldan ve öğrencilere dersleri aktarmaktan ibaret.

Okul ise bitmeyen hırsızlık belası ile çalkalanıyor. Her gün birinin bir şeyi çalınmakta. Bunu kim yapmış olabilir?

Kuru Otlar Üstünde’kine benzer sınıf baskını sahnesi gibi sınıf basılıyor cüzdanı şişkin öğrenci aranıyor. Tesadüf ki tıknaz Ali’nin cüzdanı şişkindir. Gelsin bakalım Ali’nin annesi ve babası.

İlgili Anne ilgisiz Baba diyalektiği içinde paranın sırrı açığa çıkar: Hediye alması için aile vermiştir. Ama göçmen olmak da bir numaralı şüphe sebebidir. Ya da değildir. Öğretmen de bir Polonya göçmenidir ve cadı avının yerine gerçek hırsızın bulunması için çaba sarf edecek kadar bilimseldir.Sınıfta öğrencilerine Matematik teorisini aktarırken gösterdiği çabayı hırsızın bulunması için de gösterir. Hayatsa matematik kadar yalın ve tek cevaplı değildir. Hatta bazen matematik bile öyle değildirTam bu noktada devreye Kuhn girer. Bayan Kuhn ve kaçınılmaz olarak filozof  "Thomas Kuhn".

Almanya’nın Oscar adayı olacak kadar beğenilen film her biri zaten birer gerçek öğrenci olan aktör ve aktris öğrencilerin bazen "Sineklerin Tanrısı"na gönderme yapan vahşilikleri bazen de ancak Kemalettin Tuğcu romanlarından görebileceğimiz naiflikleri ile yükselip alçalıyor. Sınıfla ilgili alınacak kararlara okul müdürü ile beraber sınıfın en tıfılı olmalarına karşın temsilci olmayı başarmış öğrenciler de dahil oluyor.

ALMANYA’NIN OSCAR ADAYI OLACAK KADAR BEĞENİLEN FİLM

Türk kökenli yönetmen İlker Çatak’ın okulun merdivenlerinde, sınıflarında, spor salonunda, kafesinde ve tuvaletlerinde soluk soluğa geçen hikayesi birden bizi Bilimsel Devrimlerin niteliğine dair bir tartışmanın içine çeker.

Bilimsel devrimler paradigma değişikliği ile mümkündür diyen Thomas Kuhn’un bilimi nesnellikten öznelliğe çeken kuramı, öğretmen kahramanımızın; Bayan Kuhn’la olan ilişkisini de tanımlar.Basit gerçek sanılan, öznel bakışların altında dönüşmekte farklı bakışlar için “gerçek” farklı anlamlar içermektedir.

Gerçek tektir ama onu gören gözler farklıdır.Almanya’nın Oscar adayı olacak kadar beğenilen film her biri zaten birer gerçek öğrenci olan aktör ve aktris öğrencilerin bazen “Sineklerin Tanrısı”na gönderme yapan vahşilikleri bazen de ancak Kemalettin Tuğcu romanlarından görebileceğimiz naiflikleri ile yükselip alçalıyor.

Sınıfla ilgili alınacak kararlara okul müdürü ile beraber sınıfın en tıfılı olmalarına karşın temsilci olmayı başarmış öğrenciler de dahil oluyor.

Bütün bunlar Alman Halkının vergileri ile finanse edilen ücretsiz halk okullarında olup bitiyor.

Almanya bizi kıskanmıyor. Almanya ne yaptıysa onu yapmaya devam ediyor. Alman olmak için Töton şövalyelerinin torunu olmak gerekmiyor. İnsanca olmak yetiyor. Biraz insanca. Nietsche’nin dediği gibi Necip Fazıl’ın diyemediği gibi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER