Trump bıçağı çekti
DIŞ POLİTİKATrump’ın Ukrayna konusundaki açıklamaları, ABD’nin dış politikasında yeni bir dönemin başlangıcını işaret edebilir. Washington’un Ukrayna’ya desteğini azaltması, Avrupa’nın güvenlik politikalarını köklü şekilde değiştirebilirken, Rusya için stratejik bir avantaj yaratabilir.
Trump’ın Ukrayna konusundaki açıklamaları, ABD’nin dış politikasında yeni bir dönemin başlangıcını işaret edebilir. Washington’un Ukrayna’ya desteğini azaltması, Avrupa’nın güvenlik politikalarını köklü şekilde değiştirebilirken, Rusya için stratejik bir avantaj yaratabilir. Türkiye ise bu süreçte hem NATO içindeki rolünü güçlendirmek hem de Rusya ile olan ilişkilerini dengede tutmak zorunda kalacaktır.
Son gelişmeler, yalnızca ABD ve Rusya arasındaki güç mücadelesinin değil, küresel stratejik dengelerin yeniden şekillendiği bir sürecin işaretleri olarak okunmalıdır. Trump’ın Ukrayna konusundaki açıklamaları, Batı’nın savaş sürecine bakış açısını ciddi şekilde değiştirebilecek ve uluslararası politikada yeni hizalanmalar yaratabilecek nitelikte. Ancak, bu gelişmeler yalnızca Washington ve Moskova arasında bir mesele olarak görülmemeli; Avrupa’nın güvenlik mimarisi, Türkiye’nin dış politikası, Ortadoğu’daki güç dengeleri ve Asya’daki jeopolitik hesaplar açısından da büyük önem taşımaktadır.
ABD’nin Yeni Stratejik Yönelimi ve Trump’ın Pozisyonu
Donald Trump’ın Ukrayna’ya yapılan yardımlara yönelik sert eleştirileri, ABD’nin küresel angajmanına dair geleneksel çizginin dışına çıkan bir yaklaşımı yansıtıyor. Trump, 2016’dan bu yana sürdürdüğü “Önce Amerika” politikasını, Ukrayna savaşı bağlamında yeniden gündeme getirerek, Avrupa’nın daha fazla sorumluluk alması gerektiğini savunuyor. Aslında, Trump’ın yaklaşımı, ABD dış politikasında Soğuk Savaş’tan bu yana geçerli olan transatlantik dayanışmanın sorgulanmasına neden oluyor.
Eğer Trump’ın Ukrayna politikasındaki yönelimi başkanlığı süresince uygulanırsa, bu durum, yalnızca Kiev yönetimi için değil, Avrupa’nın güvenlik yapısı açısından da büyük bir kırılmaya yol açabilir. ABD’nin Ukrayna’ya desteğinin azalması, Avrupa’nın güvenlik harcamalarını artırmasını zorunlu kılarken, NATO içindeki dinamikleri de etkileyebilir. Özellikle Polonya ve Baltık ülkeleri gibi Rusya’nın doğrudan tehdit oluşturduğu bölgelerde, Trump’ın açıklamaları büyük bir endişe yaratıyor.
ABD Başkanı Trump, Zelenskiy’e seçimsiz diktatör yakıştırması, diplomasideki tüm ezberleri bozdu. Trump’ın “Diktatör” benzetmesi, demokrasi vurgusunu elinden bırakmak istemeyen bir çok Avrupalı siyasetçiyi de seçmenleri nezdinde zor durumda bırakacak gibi görünüyor.
Rusya’nın Stratejik Avantajı ve Riyad Görüşmelerinin Anlamı
Trump’ın Ukrayna’ya yönelik eleştirileri, Kremlin için büyük bir stratejik fırsat yaratıyor. ABD’nin desteğini geri çekmesi halinde Ukrayna, Rusya karşısında önemli ölçüde zayıflayabilir ve savaşın seyri değişebilir. Bunun yanı sıra, Riyad’da gerçekleşen ABD-Rusya görüşmeleri, Batı ve Moskova arasında yeni bir diplomatik sürecin kapısını aralayabilir.
Suudi Arabistan’ın bu görüşmelerde arabulucu olarak rol alması, Ortadoğu’nun büyük güçler arasındaki jeopolitik pazarlıklarda giderek daha fazla önem kazandığını gösteriyor. Riyad, hem Washington ile olan ittifakını dengelemeye hem de Moskova ile ilişkilerini derinleştirmeye çalışıyor. Çin’in arabuluculuğunda gerçekleşen İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasının ardından, Suudi Arabistan’ın küresel diplomasi sahnesindeki etkinliği giderek artıyor. Bu gelişme, bölgedeki diğer güçler açısından da yeni stratejik hesaplar gerektiriyor.
Türkiye’nin, Ukrayna’ya sağladığı insansız hava araçları (SİHA’lar) ve Karadeniz’deki tahıl koridoru anlaşmasına öncülük etmesi, Ankara’nın bölgesel diplomasideki önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Ancak, Trump’ın Ukrayna politikasındaki değişim, Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda yeni tartışmaları da beraberinde getirecektir.
Türkiye’nin Dengeli Politikası ve Artan Stratejik Rolü
ABD’nin Ukrayna konusundaki politikası değişirse, bu durum Türkiye’nin Karadeniz, Kafkaslar ve NATO içindeki rolünü doğrudan etkileyecektir. Türkiye, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la Ukrayna ve Rusya arasında yürüttüğü dengeli diplomasi ile savaşın başından bu yana önemli bir arabulucu rolü üstlendi. Ancak ABD’nin Ukrayna’ya desteğini azaltması, Rusya’nın Karadeniz ve Kafkaslar üzerindeki etkisini artırabilir.
Bu noktada Türkiye’nin NATO içindeki pozisyonu daha kritik hale gelebilir. Ankara, Batı ve Moskova arasındaki hassas dengeyi gözeterek, hem NATO müttefikleriyle ilişkilerini korumaya hem de Rusya ile olan ekonomik ve stratejik bağlarını sürdürmeye çalışıyor. Türkiye’nin, Ukrayna’ya sağladığı insansız hava araçları (SİHA’lar) ve Karadeniz’deki tahıl koridoru anlaşmasına öncülük etmesi, Ankara’nın bölgesel diplomasideki önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Ancak, Trump’ın Ukrayna politikasındaki değişim, Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda yeni tartışmaları da beraberinde getirecektir.
Avrupa’nın Güvenlik Açmazı
Trump’ın açıklamalarının en önemli etkilerinden biri de Avrupa üzerindeki baskıyı artırmasıdır. ABD’nin Ukrayna’ya yönelik desteğini sorgulaması, Avrupa’nın güvenlik stratejisini kökten değiştirebilir. Şu ana kadar ABD, Ukrayna’ya en büyük finansal ve askeri yardımı sağlayan ülke oldu. Ancak Trump’ın Avrupa’dan daha fazla katkı talep etmesi, kıtanın güvenlik mimarisinde köklü bir değişim yaratabilir.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Ukrayna ve Avrupa güvenliği konusunda düzenlediği toplantının somut bir sonuç üretmemesi, Avrupa’nın stratejik açıdan bölünmüş olduğunu gösteriyor. Almanya, Fransa, Polonya ve Baltık ülkeleri gibi farklı güvenlik kaygılarına sahip devletler, ortak bir strateji oluşturmakta zorlanıyor. ABD’nin desteği olmadan Avrupa, Ukrayna konusunda daha fazla sorumluluk almak zorunda kalacak ve bu da ekonomik ve askeri kapasite açısından büyük bir yük getirecektir.
Orta Asya ve Rusya’nın Yeni Hamleleri
Rusya’nın Ukrayna’daki kazanımları, yalnızca Avrupa’yı değil, Orta Asya’daki dengeleri de etkileyecektir. Moskova, Ukrayna’daki ilerlemesini sürdürürse, eski Sovyet ülkeleri üzerindeki baskısını artırabilir. Özellikle Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Azerbaycan gibi ülkeler, Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu artırma girişimlerinden endişe duyuyor.
Bu bağlamda Çin’in bölgedeki ekonomik ve siyasi rolü de önem kazanıyor. Pekin, Kuşak ve Yol Girişimi ile Orta Asya üzerindeki etkisini artırırken, Rusya ile olan ilişkilerini dengelemeye çalışıyor. Ancak, Ukrayna savaşında Moskova’nın güç kazanması, Çin’in de bölgesel stratejisini gözden geçirmesine neden olabilir. Çin, Batı ile olan ekonomik ilişkilerini riske atmamak için Rusya’ya belirli bir mesafede durmaya çalışırken, aynı zamanda Avrasya’da Moskova ile rekabet halinde.
Sonuç: Küresel Dengenin Yeniden Şekillenmesi
Trump’ın Ukrayna konusundaki açıklamaları, ABD’nin dış politikasında yeni bir dönemin başlangıcını işaret edebilir. Washington’un Ukrayna’ya desteğini azaltması, Avrupa’nın güvenlik politikalarını köklü şekilde değiştirebilirken, Rusya için stratejik bir avantaj yaratabilir. Türkiye ise bu süreçte hem NATO içindeki rolünü güçlendirmek hem de Rusya ile olan ilişkilerini dengede tutmak zorunda kalacaktır.
Ortadoğu’da Riyad görüşmeleri, bölgenin diplomatik etkisinin arttığını gösterirken, Orta Asya’da Rusya’nın olası kazanımları, bölgedeki güç dengelerini sarsabilir. Küresel sistemde yeni jeopolitik hizalanmaların oluştuğu bu süreç, Türkiye’nin dış politikasını yeniden şekillendirmesi gereken kritik bir döneme işaret ediyor.
Bu yeni dengeler içinde Türkiye’nin nasıl bir pozisyon alacağı, hem bölgesel hem de küresel düzeyde Ankara’nın etkisini belirleyecek en önemli faktörlerden biri olacak.
İlginizi Çekebilir