Tocqueville düşüncesinden Türk siyaseti için çıkarılacak dersler
KÖŞE YAZILARITocqueville düşüncesinden Türk siyaseti için çıkarılacak dersler
YEREL DEMOKRASİ OLMADAN TAM DEMOKRATİK REJİME ULAŞILAMAZ
Tocqueville’nin demokrasi teorisine bir diğer önemli katkısı merkeziyetçilik üzerine yaptığı çözümlemede açığa çıkar. O, adem-i merkeziyetçiliği yatay bir kuvvetler ayrılığı formu olarak önemser. Daha doğrusu merkeziyetçiliği ikiye ayırır düşünür: Siyasi merkeziyetçilik ve idari merkeziyetçilik. Siyasi merkeziyetçilik kaçınılmaz ve bir yere kadar da gereklidir. Toplumların tek bir siyasi merkezinin olması büyük işler başarmayı kolaylaştırır. Ancak idari merkeziyetçilik felaket getirir. Yereli ilgilendiren sorunlar yerelde çözülmelidir. Siyasi merkeziyetçiliğin idari merkeziyetçiliği yutması kamunun etkin bir şekilde çalışmasını imkansız hale getirir. Ayrıca idari merkeziyetçilik özgürlükçü demokrasi önünde ciddi bir engeldir. Türkiye’nin en temel sorunlarından birinin bu merkeziyetçilik meselesi olduğu söylenebilir. Siyasi ve idari anlamda yüksek düzeyde merkeziyetçilik Türkiye’deki devlet örgütlemesinin başat özelliklerinden biridir. Merkeziyetçilik konusundaki hassasiyetin tarihsel bir arka planı olduğunu hepimiz biliyoruz. Adem-i merkeziyetçi Osmanlı etnik isyanların belirleyici olduğu bir konjonktürde siyasi bütünlüğünü kaybetmiştir. Ayrıca Türkiye’deki Kürt hareketi ayrılıkçı taleplerde bulunmakta ve amaçları doğrultusunda terör eylemleri gerçekleştirmektedir. Yani ortada bir siyasi şiddet sorunu vardır. Ancak merkeziyetçilik konusunda katı tutumun kamu kaynaklarının rasyonel kullanımına engel olduğu, yerelle ilgili kararların merkezde alınmasının etkinliği azalttığı da açıkça ortadadır. Dahası yerel demokrasi olmaksızın tam demokratik bir rejime ulaşmak da imkansızdır. 21. yüzyıl Türkiye’si şüphesiz ki 19. yüzyıl Amerika’sından farklıdır. Bu nedenle Tocqueville’nin önerisi olduğu gibi tekrar edilemez. Ülkenin elitleri kendi koşullarımızı dikkate alarak adem-i merkeziyetçiliğin düzeyini ve yoğunluğunu kendilerini belirlemelidir. İdeal seküler ortam demokratlarının dini dışlamaması, dindarların demokratikleşmesi, dinin bir baskı unsuru olarak kullanılmaması, dindarlara baskı yapılmaması ve dini adamlarının siyasi güç peşinde koşmamaları gibi bir dizi siyasal sosyolojik eğilimin toplamıdır.İDEAL SEKÜLER ORTAM
Son olarak din-demokrasi ilişkisine değinmek gerekir. Tocqueville Fransa ve ABD örneklerini karşılaştırır. Ona göre Fransız laikliğine yön veren iki unsur, yani din kurumunun siyasi güç istemesi de, demokratların dini demokrasi dışı bir öğe olarak görmesi de sorunludur. Dindarlara yönelmiş cumhuriyetçi tepki bu kesimlerin demokratik rejimi tam anlamıyla içselleştirmesine engel olmuştur. ABD örneği ise daha yumuşak bir devlet-din siyasetinin var olabileceğini gösterir. Dinin apolitik ama aynı zamanda demokrat olduğu seküler ortam demokratik rejimin sağlıklı bir şekilde işlemesi için elzemdir. Tocqueville’nin bu tespitlerinin Türkiye toplumu için ne kadar değerli olduğu açıkça ortada. İdeal seküler ortam demokratlarının dini dışlamaması, dindarların demokratikleşmesi, dinin bir baskı unsuru olarak kullanılmaması, dindarlara baskı yapılmaması ve dini adamlarının siyasi güç peşinde koşmamaları gibi bir dizi siyasal sosyolojik eğilimin toplamıdır. Türk toplumunda ise bu koşullar listesinin neredeyse tamamında sorun yaşanmaktadır. Pek çok demokrat özgürlük ve dinin bir arada olamayacağını düşünmekte. Din politikleşmiş, devlet dinsel bir karakter kazanmıştır. Laiklik ise normal bir sosyolojik dönüşümden çok, devletin dindarlara ve cemaatlere baskısı şeklinde sonuç doğurmuştur. Tüm bu toksik ortama karşı Tocqueville’nin sekülerizm tavsiyesini ciddiye almak ve din-siyaset ilişkisini istikrarlı bir demokrasi için yeniden düşünmek yerinde olacaktır.İlginizi Çekebilir